Elden Ring çıkışıyla oyun dünyasını derinden sarsmayı başardı. Aksiyon RPG oyunun başarılı formülündeki en iyi bileşenler ise elbette Dark Souls serisinden geliyor. Oyuncuları unutulmaz serüvenlere davet eden FromSoftware imzalı Dark Souls serisinin sırrı nedir? Zorluğuyla bilinen bu yapımları neden bu kadar seviyoruz?
İşte Souls oyunlarını diğerlerinden ayıran 13 temel özellik...
Birçok oyun 'A noktasından B noktasına git, başarısız olursan en yakın noktadan tekrar başla' mantığını temel alır. Dark Souls oyunları ise birbirine adeta iğne iplikle bağlanmış bir haritada çeşitli kayıt noktaları sunar.
Oyuncu kaybettiğinde bu noktadan tekrar başlayabilir fakat bu süreçte elde ettiği en önemli kaynağını da yitirir.
Dark Souls'da saatlerce topladığınız Ruhları düşürdükten sonra geri almanız gerekir. Geri almaya çalışırken karakteriniz bir kez daha ölürse emeklerinize veda edersiniz.
Çoğu oyunun aksine Souls serisi oyuncuyu gerçek kayıplarla yüzleştirir. Kaybetmenin bu denli ani ve gerçek yapısı sayesinde bu oyunlarda kazanmak çok daha samimi hissettirir.
Dark Souls serisi zorluğuyla ünlenmiş olsa da oyuncuyu adil olmayan sınavlarla test etmez. Oyunlardaki her yeni başdüşman dövüşü yeni bir öğrenme sürecidir. Öğrenmenin yolu da hata yapmaktan geçtiği için ölüm Dark Souls'da başarısızlık anlamına gelmez.
İşte bu yüzden geçilemeyecek gibi hissettiren düşman dövüşlerinde bile ustalaşmak mümkündür.
Dark Souls boss karakterlerine karşı verilen mücadeleler hiçbir oyuncunun aklından çıkmaz. Akılalmaz suretleriyle ter aktıran dövüşler sunan bu düşmanlar oyun tarihinin en unutulmaz yüzleri arasında yer alır.
Dark Souls'da başlayan maceralarda oyuncu adeta bir gölgeden farksızdır. Bulabildiği herhangi bir keskin kılıçla kendini korumaya çalışan karakterimiz, onlarca saatin ve öğrenilen birçok dersin ardından müthiş bir savaş makinesine dönüşür.
Tüm bu süreç ise oyunda, oyuncuyu kendine iyice bağlayan güçlü hisler uyandırır.
İnsan olmak, tanrı unvanı, varoluşçuluk ve nihilizm gibi kadim konular da Dark Souls üçlemesinin potasında eritilir. İlk Ateş, Lord Gwyn ve İnsanlık derken oyuncunun kendisini makale okurken bulması işten bile değildir.
Dark Souls oyunları birçok oyunun aksine oyuna başlar başlamaz önüne dev bir 'yapılacaklar listesi' bırakmaz. Haritada gidilmesi gereken noktalar yoktur. Sadece oyuncu ve keşfedilmeyi bekleyen korku dolu bir dünya vardır.
Her köşenin ardından ne tür bir hilkat garibesi çıkacak diye bekler Dark Souls oyuncusu. Lordran ve Drangleic gibi memleketler, uzuvları birbirine girmiş canavarlar, ölmek bilmeyen kayıp ruhlar ve oyuncuya adeta karınca gibi hissettiren dev yaratıklarla doludur.
Dark Souls çok oyunculu tarafta da keyifli bir deneyim vadeder. Maceranıza devam ederken başka bir oyuncu istilacı adı altında peşinize düşebilir. Aynı şekilde başka oyuncuların oyunlarına bağlanmak ve dünyayı onlara dar etmek de mümkündür.
FromSoftware imzalı bu üçlemede oyuncunun elinden tutulmaz. Öğreticiler ise dertlerini kısa ve öz bir şekilde anlatır. Oyuncudan cesaretli olması ve her şeyi kendi kendine öğrenmesi istenir. Bu da keşfetme isteğini artıran tonla etkenden biridir.
'Nereye düştüm yolum böyle' diyerek kaybolduğunuz Dark Souls haritalarında kendinizi başladığınız yerde bulmak işten bile değildir. Çeşit çeşit zorluğu aşarak, ölmemek için ter akıttığınız her bölgenin bitişinde oyun sizi ödüllendirir. O yolu tekrar yürümemek için devreye akıllıca tasarlanmış kısa yollar girer.
İnsanı verem eder, en nihayetinde başarmanın verdiği hazzı hiçbir oyun vadedemez.