(Görsel kaynağı:TV5comtr)
Hayatını kaybedenlerin 36 tanesinin 18 yaşından küçük, çoğunluğunun da ilk ve orta okul düzeyinde çocuklar olduğunu düşünün. Yitip giden her canın en az bir hayali, bir umudu vardı. Birileri için kim bilir ne kadar önemli ve değerliydi. Peki bunları onların ellerinden nasıl aldık ve yok ettik? Buna hakkımız var mıydı?
Sorunu anlamak adına daha panoramik bakabilmeliyiz olaylara. Resmi kaynaklara göre 45 binin üzerinde canımızı kaybettiğimiz 6 Şubat 2023 Kahramanmaraş depremi, hem canlarımızı hem de doğayı katlettiğimiz 13 Şubat 2024 Erzincan İliç altın madeni olayı, tren ve araba kazaları… Daha bir sürü olay ve örnek verilebilir. Hatta ben bu satırları yazarken ya da sizler okurken bile birileri, birilerinin ihmal ve kusurundan kaynaklı hayallerini ve umutlarını arkada bırakıp yitip gitmekte. Peki neden biz bunları yaşıyoruz ve yaşamaya da devam edecek gibi görünüyoruz?
Bir toplumda bilim, denetim, adalet, hesap verebilirlik bizi koruyan, sevdiklerimizin ve geleceğimizin güvencesini oluşturan kavramlardır. Ne kadar bilimden uzaklaşırsanız o kadar öngörünüzü kaybedersiniz. Bir de buna ihmal, denetimsizlik, duyarsızlık ve hesap vermemezlik gibi faktörler eklenince, sonucunda çoğu zaman yürek burkan trajedilerle biten kazalar ve ölümler oluyor. Toplum olarak başımıza gelmiş ve gelecek olan olaylar, bize bu kavramların ne kadar tehlikeli ve ölümcül bir döngü yarattığını gösteriyor. Bilimden uzaklaşmak, akıl ve mantıkla hareket etmeyi terk etmek, öngörünüzü kaybetmek demektir. Bilim, insan hayatını kolaylaştırmak ve korumak için en güvenilir rehberdir. Ancak, bilimsel verileri göz ardı ederek alınan kararlar veya eksik bilgilerle ve denetimlerle sürdürülen uygulamalar, kaçınılmaz olarak büyük facialara neden olmaktadır. Her şey yolunda iken küçük bir detay gibi görülen ihmaller, maalesef bazen yüzlerce insanın hayatına mal olabiliyor.