Bazı insanlarla temasımız bize kendimizi güvende ve değerli hissettirir, ümit verir. Bazılarıyla temas ise yorar, gerer, hayat enerjimizi düşürür. Siz hangisisiniz?
Uzman sosyal psikolog, içimizi okuyarak öyle şeyler anlatıyor ki...
Bazı insanlarla temasımız bize kendimizi güvende ve değerli hissettirir, ümit verir. Bazılarıyla temas ise yorar, gerer, hayat enerjimizi düşürür. Siz hangisisiniz?
Uzman sosyal psikolog, içimizi okuyarak öyle şeyler anlatıyor ki...
Bunu söylememe gerçekten gerek var mı?
Bu, değiştirmesi mümkün ya da kolay bir şey mi?
Bunu söylememin ne kadarı üstünlük hazzı/ego tatmini, ne kadarı o kişiye faydalı olma arzusu?
Sağduyusu kuvvetli, yargı ve kararları genelde doğru çıkan biriyseniz, o zaman belki geçerli olabilir bu. Ama sezgilerimizin kural olarak doğru ve dinlenmeye değer olduğunu varsaymak hayli problemli.
Hedefimize ters bir şeyler yaptığımızda 'battı balık yan gider', hedefimizde tutarlı ilerlediğimizde ise 'bence biraz salmayı hak ediyorum' moduna geçmek.
Ama büyük yardım edemiyoruz, büyük fark yaratamıyoruz, büyük çözümler üretemiyoruz diye bunların küçüğünü de yapmaktan geri durmak elim bir hata olur.
Aynısı “ben” için de geçerlidir. Değerli olmayı 'en' ve “üstün” olmaya endekslemek egonun hazin bir tuzağıdır.
(1) Kendi kendinize 'şu an hayatımda her şey gayet iyi gidiyor' deyin;
(2) İçinizden ne gibi seslerin buna itiraz ettiğini dinleyin;
(3) Gelen itirazlar içinde en geçerli, önemli ve değiştirmesi elinizde olanlar üzerinde çalışmaya yönelin.
Çünkü mutluluğun temel bazı gereklilikleriyle (olumsuz duyguları regüle edebilme ve insanlarla sağlıklı ilişkiler kurabilme gibi) çelişirler.
Lakin hayatımızı değerli ve bugünümüzü katlanılır kılan tek şey bu planlarsa, bu olumlu değildir.
Uğraşıp didinip kendimize çok parlak benlikler yaratabiliriz; ama eğer ki şahsi gelişimimizden daha büyük ve değerli gayelere hizmet etmiyorsak, hayattan aldığımız doyum da sınırlı kalacaktır.
Güvenilir, sorumluluk sahibi, düşünceli, saygılı, duygusal açıdan olgun vs. insanlar arasındaki ilişkiler de daha sağlıklı ve sağlam olacaktır.
Ama insanları kusursuz görme arzumuzda ısrarcı olmak gerçeklikle örtüşmeyen bir dinamiktir—ya gerçeklik algımızı eciş bücüş edecektir ya da er geç patlayacak.
Bununla beraber şikayet konusu davranışlar düşüncesizlik, güvenilmezlik ve yüksek düzeyde bencillik gibi karakter özelliklerine işaret ediyorsa, o zaman ilişkinin genel sağlığını ve sürdürülebilirliğini tartmak gerekir.
Tartışmaları karakter değil somut örnekler üzerine kurmak daha faydalıdır.
Bazılarıyla temas ise yorar, gerer, hayat enerjimizi düşürür.
Her iki gruptan da insana ve insan ilişkilerine dair öğreneceklerimiz vardır (heyhat ikinci gruptan derslerin bedeli daha ağırdır).
Bu anlaşılır da olsa, maalesef kötü psikolojimizi daha da kötüleştirir. Kendimizi hafif zorlayıp uyku, beslenme ve egzersize dikkat etmek iyiliğimize olacaktır.
Bu süreçte ideali, kontrolümüz dışında değil kontrolümüzde olana odaklanmak ve olumsuz duyguların ateşini harlamak yerine yapıcılığı, çözüm odaklılığı vurgulamaktır.
Çektiğimiz zihinsel işkencelerin bayağı bir kısmı, biz ne yaparsak yapalım geleceğin bir miktar öngörülemezlik içereceğini kabul edememekten, bilinmezi kontrol etme yönündeki (anlaşılır ama beyhude) talebimizden doğar.
Öyle bir düzen olsaydı ki kainatta, yaşamaya hak kazanmak için biraz emek vermemiz gerekseydi, hayata tahminen farklı bakar, kimbilir belki kıymetini de daha iyi bilirdik.
bayıldım bu içeriğe