Kabul edelim ki 10 yıl öncesine kadar sosyal medya hayatlarımızda bu kadar yer kaplamıyor ve hatta hayatlarımızı şekillendirmiyordu... Gelin, bundan 10 yıl önce kimsenin ağzından duyamayacağınız, sosyal medyayla hayatımıza girmiş sözlere bir bakalım!
Bir kere sosyal medya 10 yıl önce başlı başına hayatımızda olmayan bir şeydi ve doğal olarak sosyal medyaya bağlanmak için kullandığımız platformlar ve onların kısaltmaları bir zamanlar 'Face'den çıkmıyor bizim kız' diyen teyzelerimizin bile ağzına dolandı artık.
Sosyal medyayla birlikte tabii bu işten para kazanan insanlar da ortaya çıktı. Önce herkes 'İnternetten para mı kazanılır ya, yalandır o!' olsa da, sonraları bir baktık bir bir fenomenler türemiş, YouTube'da eğlencesine video paylaşan insanlar YouTuber olmuş, Instagrama düzgün bir kamerayla fotoğraf atabilen herkes influencer demeye başlamış kendine. Yeni bir meslek grubu oluştu resmen!
E, bu yeni meslek grubunun açılış cümlesini nasıl unuturuz?
Hepimiz bir gün şu seviyeye ulaşmayı umarken arada bize gelen hediyeleri aynı cümleyle açıyoruz.
Kıyafetlerimizi beğenen arkadaşlarımıza yapıyoruz bunu artık.
Sosyal medyadan önce insanlar nasıl tanıştıkları kişilere güveniyorlarmış diye düşünmemize neden olan velinimetimiz stalk, günlük hayatımızın vazgeçilmez kelimelerinden biri olmadı mı sizce de?
Gün geçmiyor ki bir throwback postu daha ana sayfamıza düşmesin. E, sürekli maruz kalınca doğal olarak bu kelime de yerleşti dilimize.
Bir zamanlar 'caps' diye bilip bağrımıza bastığımız o komikli, esprili fotoğraflar şimdilerde 'meme' oldu. Globalleşmenin etkilerinden olsa gerek, 'Abi, bi' meme gördüm' diye dolaşıyoruz ortalarda.
Kabul edelim ki son 10 yıl hiçbirimize iyi gelmedi. Perişan haldeyiz. Bunun için de iyi bir kelimemiz var: 'yıkık.' Son 5-6 yıldır kendimizi tanımlarken kullandığımız yegane kelime oldu kendisi. Kim daha yıkık tartışmayalım isterseniz?
Herhalde kendi hayatlarımızı yıkık bulduğumuzdan olsa gerek başkalarından gelen her hareketi aşırı iyi bulmaya başladık bu aralar. Nerede kral bir hareket görsek 'Çıtayı Allahuekber Dağları'na çıkardınız, bu kaçıncı seviye yaa?' der olduk.
İnternetten ilginin ekmeğini yemek mümkün olunca doğal olarak ayarsız atan da birçok insan türedi. Bizler de bu kişilere karşı bir savunma mekanizması olark 'kesin yaşanmıştır bu' cümlesini kullanmaya başladık. Bazen öyle abartı hikayelere denk geliyoruz ki...
İnanasımız gelmeyen hikayelere başka bir cevap şekli de bu cümle yapısı. Olay doğru ben oradaki xx'im diyerek bol keseden atan arkadaşları susturmak mümkün olduğu için oldukça popüler bir cümle bu.
Teknemizi yürüten şey bu aralar benzetmeler olsa gerek ki, bunun için çeşitli cümleler oluşturmuşuz...
Çünkü 'yıkığız' ve benzetmeleri seviyoruz...
İçinde hem yıkıklık, hem benzetme, hem de trend içeren bu cümlenin ağzımıza dolanmama gibi bir ihtimali var mı?
'X olmayan da ne bileyim yani' olup olmadık her şeyi mizah amaçlı abartırken kullanılan ve son zamanlarda oldukça popülerleşen bir cümle... 10 yıl önce bu cümleyi aile içinde kursanız kavga çıkardı, net.
Bizi kendine hayran bırakan kişilere, eşyalara, olaylara hitap etmenin daha iyi bir yolu olabilir mi? Bakın ne güzel bir cümle, her ayrıntıyı barındırıyor.
Beğendiğimiz şeyleri 'beğendim' diyerek belirtmek çok banal olduğu için düşüyoruz.
Günümüzde hepimiz beyninin yüzde yüzünü kullanan insanlar olduğumuz için sahip olduğumuz bilgileri bu cümleyle paylaşıyoruz. Ne yardım severiz 😊
Bir zamanlar bu cümle o kadar yaygındı ki günlük hayatımızde kullandığımız kalıplardan birine döndü.
'Slm, mrb' yazanın linçlendiği bir dönemde 'aşko' diyenlere ne derlerdi bilemiyoruz... O yüzden bu kelime ancak Bahar Candan ile hayat bulabilmiş!
İyi ve kötü şeylere tepki olarak kullanılan bu iki söz, belki de son zamanlarda başımıza gelmiş en güzel 'meme...' Öyle acayip bir özelliği var ki bu akımın, her şeye cevap olabiliyor. Daha ne isteriz?
Buna aslında, ''Ana dilimizi 10 yılda ne kadar kaybedebiliriz?'' içeriği de diyebiliriz. 'Stonks olmak', 'Influincer', 'stalk' ve bir sürü başka şey... Bir de bakarsınız ki, kaç bin yıllık bir Türkçe, aptal bir nesil sayesinde kaybolmuş. Diller arası alışveriş bir yere kadar güzeldir, demiyorum ki, hiç kelime almayalım. Televizyon, radyo, saat, robot gibi bir sürü artık başka bir kelimeye çevirsek de, uyum sağlayamayacağımız kelimeleri, kullanalım, burada sorun yok. Ama her gün üç yabancı kelimeyi, günlük yaşamında kullanmaya başlarsan, e bir de, yabancı sermayeye, yıllardır 'YOGURT' dışında kelime satamazsan, bir dilin, iflasını izlemiş olursun!
Duyar kasmayı unutmuşsunuz. Halbuki en az bunlar kadar Türkçe bir deyiş (!)
nerde yarrak gibi bir şey var bu twitter'dan çıkıyor hep. twitter kullananların anasını sikeyim.