Bütçe istatistiklerinde deprem için yapılan harcama tutarları yer almakla birlikte, bu harcamaların içeriklerine ilişkin herhangi bir bilgi bulunmuyor. Ancak 2012 yılında cevaplanan bir soru önergesinde harcamaların içeriğine ilişkin bilgiler yer alıyor. Önergede; depreme hazırlık çalışmaları kapsamında çok sayıda proje yürütüldüğü ve depremden en çok etkilenen illerde gerekli kamulaştırmalar yapılarak 43.053 hak sahibine konut teslim edildiği bilgisi yer alıyor. Yine depremden etkilenen illerde orta hasarlı konutların ve işyerlerinin güçlendirilmesi kapsamında toplam 377.518.800 TL, yine bu şehirlerde ve köylerde evlerini yapanlara yardım kapsamında 11.703.900 TL ve afet bölgesinde konut satın almak isteyenlere 225.000.000 TL kredi ödendiği de belirtiliyor.
2011 yılında yaşanan Van Depremi sonrasında deprem vergilerinin nerelere harcandığı sorusu dönemin Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’e sorulduğunda ise Şimşek; “duble yollara gidiyor, demiryollarına, havayollarına, çiftçimize, eğitime gidiyor” şeklinde bir cevap veriyor.
Deprem vergileri neden deprem için harcanamıyor?
Akıllara neden deprem için tahsil edilen vergilerin tamamının deprem için harcanmadığı sorusu gelebilir. Bunun başlıca iki nedeni bulunuyor. Birincisi bütçede geçerli olan “adem-i tahsis” ilkesi. Bu ilke, deprem vergilerinden elde edilen gelirlerin doğrudan doğruya deprem ile ilgili harcamalarının finansmanına aktarılmasına engel oluyor. Bu nedenle tüm vergilerde olduğu gibi, bu vergilerden elde edilen gelirler de bütçeye gelir kaydedilerek, harcamaların gerektirdiği ölçüde kullanılıyor.
İkincisi ise, bu vergilerin 2003 yılı sonuna kadar yalnızca deprem harcamalarının finansmanı için değil, aynı zamanda o dönemde uygulanan ekonomik istikrar programının desteklenmesi amacıyla yürürlüğe konulmuş olmaları. Bu nedenle bu vergilerden elde edilen gelirlerin tamamının deprem harcamalarının finansmanı için kullanılması beklentisi, düzenlemenin amacı açısından da yanlış bir beklenti doğuruyor.
2003 yılı sonrasında özel iletişim vergisi ile şans oyunları vergisinin kalıcı hale getirilmesinin nedenleri olarak ise; telekomünikasyon hizmetlerinin vergilendirilmesi ve bahis ve şans oyunların vergi kapsamı dışında kalmasının önüne geçilmesi gösteriliyor. Bu nedenle 2003 yılı sonrasında bu vergilerden elde edilen gelirlerin deprem için harcanması da söz konusu olamıyor.
Peki, ne yapmalı?
Deprem gibi olası afete hazır bir yapının oluşturulması için, depreme özel finansman kaynakları yaratılması en doğrusu. Bu bakımdan ihtiyaç duyulan kaynak türü, depremin finansmanı özel amacıyla toplanacak ve gerektiğinde kullanılacak bir kaynak olan deprem fonu olarak karşımıza çıkıyor.
Ancak fonlarla ilgili Türkiye'nin karnesi kötü. Özal'lı ANAP iktidarında bürokratik engellerin aşılarak işlemlerin hızlandırılması amacıyla kurulan fonların sayıları ve yol açtığı sorunlar artınca çoğunun tasfiye edilmiş olmaları deprem fonuna da kuşkuyla yaklaşılmasına yol açıyor.
Yine de başarılı uygulamalar da mevcut. Örneğin Japonların, 2011 yılında yaşadıkları depremin ardından harcamaların finansmanının emeklilik fonları ve çocuklu ailelere yapılan yardımları artırmak için ayrılan para ile finanse edilmek zorunda kalmaları üzerine, felaketten sonra bir çözüm üretmenin yararsızlığını anladıklarını belirterek, 2014 yılında afet sonrası ihtiyaca göre hızlıca kullanılmak üzere kurdukları 'Özel Afete Hazırlık Fonu' bulunuyor.
Özetle, eğer deprem için kullanılacak bir gelir yaratmak istiyorsak fon uygulaması en doğru çözüm gibi duruyor. Aksi halde cevap alamayacağımız “deprem vergileri nerede?” sorusunu sormaya devam etmemiz kaçınılmaz gibi görünüyor.
Dr. Betül HAYRULLAHOĞLU