Sözcü gazetesi yazarı Soner Yalçın “Kutsal kaset” başlıklı bugünkü yazısında herkesin beklediği “hükümetten birinin seks kasetini” kendi üslubunca yazdı.
İşte o yazıdan öne çıkan satırlar
“Madem birilerinin seks kaseti beklentisi var; işte onlara seks kaseti hizmeti: Yıl: 1989 Yer: Sakarya/Adapazarı, Kristal Düğün Salonu… Bir turizm firması “Doğum Kontrolü ve Türkiye” adı altında konferans düzenledi. Konuşmacı Refah Partisi’nin Beyoğlu ilçe başkanı Recep Tayyip Erdoğan. İktidara geldiklerinde kürtaja son vereceklerini açıklamasıyla, çoğunluğu kadın “Siz bizim vücudumuza karışamazsınız” diye kürsüyü işgal etti. Tartışmalar üzerine Erdoğan kürsüden inmek zorunda kaldı. Erdoğan’ın asıl seks kaseti işte budur.
Erdoğan’ın asıl seks kaseti; Dolmabahçe’deki Başbakanlık Ofisi’nde oturup, vapurla Kadıköy’ den gelen kızlarımızın-kadınlarımızın kıyafetlerini dikizlemesidir. Kızlı-erkekli evlere polislerini göndermesidir. Kaç çocuk doğurulacağına; bebeklerin nasıl dünyaya getirileceğine karar veren mercii olarak sadece kendisini görmesidir. Evlat sahibi olmayanları aşağılamasıdır.
(...)
Siz de seyrettiniz o kaseti: “Elhamdülillah şeriatçıyız” dediğini unuttunuz mu? “Yılbaşına karşıyım” dediğini unuttunuz mu? “Ata’ya saygı duruşunda sap gibi ayakta durmaya gerek yok; her 10 Kasım’da yaygara kopartılıyor” dediğini unuttunuz mu?
“Bütün okullar İmam Hatip yapılacak” dediğini unuttunuz mu? “Sadece imamlar resmi nikah kıysın” dediğini unuttunuz mu? Uzun uzun yazmaya gerek var mı?..
Bunların hepsini biliyorsunuz: “Hem laik, hem Müslüman olunmaz. Ya Müslüman olacaksın, ya laik. Bir tutturmuşlar laiklik elden gidiyor diye, millet isterse tabii ki gidecek be” demedi mi? “Ben hiçbir zaman değişmedim. İslami fikirler değişmez” demedi mi? “Tek hedefimiz İslam devletidir” demedi mi? “1.5 milyarlık İslam alemi, Müslüman milletimizin ayağa kalkmasını sabırsızlıkla bekliyor. Kalkacağız, bu ayaklanma başlayacak” demedi mi? “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir lafı koskoca bir yalan, egemenlik kayıtsız şartsız Allah’ındır” demedi mi? “Demokrasi bizim için bir amaç değil, araçtır; amacımıza ulaşana kadar demokrasiye bağlıyız” demedi mi? “Demokrasi bizim için bir tramvaydır; istediğimiz durağa gelince ineriz” demedi mi? AİHM kararını beğenmeyince, “Sana mı kaldı türban konusunda karar vermek, bu ulemanın işidir; ulema ne diyorsa o olur” demedi mi? Danıştay’ın türban kararını beğenmeyince de, “Efendi sen kim oluyorsun, buna (Osmanlı Hukuku) Mecelle karar verir” demedi mi? Köylüye, “Ulan terbiyesizlik yapma! Artistlik yapma ulan! Hadi ananı da al git” demedi mi? Gurbetçi işçiye, “sahtekar” demedi mi? Şehit yakınına, “Askerlik yan gelip yatma yeri değil” demedi mi? Şehit anasına “Ne konuşacam ben o kadınla yahu” demedi mi? Atatürk’ten, İnönü’den “iki ayyaş” diye bahsetmedi mi? Alevilere hakaret etti, Caferilere hakaret etti. Cemevi’ne “ucube” demedi mi? Berkin Elvan’ın annesini yuhalatmadı mı? Her şey ortada değil mi; kral çıplak değil mi? Ne var o kasette?
(...)
17 Aralık’ta tüm gerçekler ortaya çıktı. Türkiye tarihi böyle bir rezilliği görmedi. O halde… Canım kardeşim! Daha ne çıkmasını bekliyorsun o “kutsal kasetten”? Her şey ortada değil mi?..
Haber 3