Soner Arıca Yazio: Çocukluğa Sığınmayı İstemek

Kendimizi en mutlu hissettiğimiz anılarımızın dokümanını yapsak, çocukluk yıllarımıza ait olanlar baş sıralarda yer alır. Çocukken yetişkin olmanın getirisi  sorumluluk gerektiren olay sayısı azdı tabi, hayatın ağır işçiliğini başkaları yapıyordu bizim yerimize. Ama yorulmamak arzusu peşinde egoistçe bir özlem olmadığını düşünüyorum o yıllara sığınmayı istemenin.

Özellikle içinden geçtiğimiz garip süreçte bunu enine boyuna düşünme zamanı ve fırsatı olanlar için daha berraklaştı duygu dünyasının fotoğrafları. Anlamak isteyene pandemi camdaki buğuyu aldı sanki. Tersten bakınca, dar bir yere sıkışıp kalmak çok da dert değilmiş. Öyle olsa kim ister ki her şeyin boyunu aştığı yerlere geri dönüş biletini.

Konforludur çocuk olmak ama hep o alandan çıkmak ister insan.

Büyümek ister sözü etkili duyulabilir ihtimaliyle. Sesini başka şehirlerde - ve muhtemelen yaşadığı yere göre çok daha da büyük olanlarında - coşturmayı düşler, darlanıyordur kendisinden cüssece büyük kişiler ve eşyalar arasında. 

Keşfettikçe yapabilme denen gücün büyüsünü; bir adım daha ilerisini deneyimlemek niye olamasın ki sorusuna cevaptır belki de tüm arayışlar. Gidilen yerde ne oluyor, ne oldu peki? Şehir büyüdü, kalabalık arttı, binalar yükseldi, sokaklar genişledi, ses gürültü olarak duyuldu... Daralma hissi değişmedi, hatta tüm bu her oranda artan olgular arasında daha da kıstırıldı ruh-zihin-beden üçlüsü. 

Ferrari'sini satan birkaç bilge dışında (bunu gerçekten hissederek yapanlara da tanık olduk, roman kahramanı olmak istedikleri için yapanlara da) dayanma gücünü yitirecek yaşa gelmeden kimse gitmiyor, gidemiyor ıssıza. Tatlı bir sarhoşluk hali gibi kaosun merkezinde durmak, hiçbir şeyden uzak kalmamak istemenin anlamsızlığını anlamlandırmaya çalışmak. Birinden diğer sebep doğuyor, o sebep bir diğerini oluşturuyor ve çat frekansı tetikleyen enerji kesilebiliyor.

İşte o an, iyi hissetmeyi sorgulatıcı, enerji akışının kesintiye uğradığı o sarsıcı an; bu bazen bireysel pasajda çok yakın birini kaybetmeyi deneyimlemek gibi serttir.

Her şey anlamsızlaşır, cenin pozisyonunda uykuda kaybolmak tek çıkış yoludur adeta. Bazen de toplumsal alanda gözle görülemeyen bir seyin yaşamın tamamını tehdit etmesidir. Her şey kafa karıştırıcı bir hal alır, ve neredeyse -şekil olarak olmasa da- cenin pozisyonunda uykuya kaçmak sığınılacak bir limandır.

Dozunda kaygı insanın ayakta ve hayatta kalması için gerekliymiş. Artık hangi duygunun ne kadarı hayatımızda emin değilim, ritmi yok hiç birinin, hepsinin doz aşımı da görülebiliyor, hiç ifade bulamadığı da, yazık oluyor sanki hikayenin önemli bir kısmına...

Bu aralar en çok: ‘Mazhar Alanson - Benim Hâlâ Umudum Var’, ‘Sezen Aksu- Masum Değiliz’ ve benim yazıp yorumladığım ‘Yarın Her Şey Değişebilir’ şarkılarını mırıldanıyorum ve kendimi, büyük şehirlerde olma hayalleriyle geçirdiğim çocukluk yıllarıma sığınmaya çalışırken buluyorum ve böyle düşünenleri anlıyorum. Ama tamamen ne yazık ki hak vermiyorum. Biraz gayret ve farkındalıkla bugünü dönüştürebiliriz. Olabilecek en iyi versiyonuna.

Yarın her şey değişebilir.

Twitter

Instagram

Popüler İçerikler

Türkiye Kaçıncı Sırada? Bir Ankete Göre En Güzel Kadınların Bulunduğu Ülkeler Açıklandı
Domuz Eti Skandalıyla Gündeme Gelmişti: Köfteci Yusuf Yeni Bir Sektöre Giriş Yapıyor!
Yaş Farkından Dolayı Artık Kocasını Beğenmediğini İtiraf Eden Kadından Dumur Eden Açıklamalar
YORUMLAR
28.02.2022

yüreğine sağlık

SEN DE YORUMUNU PAYLAŞ