Son Zamanların "Pozitif Düşünme" Modasına Dair Akıl Kurcalayan Gerçekler

Son on yıldır kişisel gelişim ve spiritüelizmin yükselişiyle en çok konuşulan meselelerden biri 'pozitif düşünme' olayı. Brezilyalı şamanlardan, budist rahiplerden, uzman psikologlara kadar pek çok bilenin bu konuda belirttikleri görüşlerini araştırdık ve biraz kafa patlattık. Gelin beraber irdeleyelim.

"Pozitif düşün, evrene iyi enerji gönder, isteklerin olsun" tadında algılanan bu akım kökeni daha eskiye dayansa da hayatımıza "Secret" ile girdi.

Elbette kökeni eskiye, çok daha eskiye yayılıyor. Örneğin en kadim öğretilerden biri olan astrolojiye göre dahi 'iyimserlik ve neşe' simgesi olan gezegen, aynı zamanda 'şans' getiriyor. Jüpiter ya da Yay burcu etkisi altındaki insanların iyimser oldukları için mi şanslı, yoksa şanslı oldukları için mi iyimser oldukları sorusu adeta 'yumurta mı tavuktan çıkar, tavuk mu yumurtadan' misali bir paradoks.

En rasyonel ve bilimsel şekilde baktığımızda da; elbette ki neşeli ve iyimser olan insanlar, karamsarlara göre daha enerjik ve fırsatları görüp, değerlendiren yapıda olabiliyorlar.

Secret kitabı ile hayatımıza giren bu akım fazlasıyla kafamıza yatmıştı aslında.

Elbette bu akım fazlasıyla tutacaktı! Sonuçta modern kapitalist dünyanın insanları olarak buna muhtaçtık!

Meditasyon her ne kadar eski ve kadim bir pratik olsa da; eskiden spiritüel amaçlıydı. Aydınlanmaya giden yoldu. Lakin günümüzde, beş dakika nefes almaya vakit bulamayan meşgul ve stresli çalışan insanlar için 'normale dönme', 'durup düşünme', hatta 'bir soluklanma' için fırsat gibi görüldü. 

Ne zararı olabilirdi ki?

Her şeye sahip, güzel, yakışıklı, başarılı Hollywood yıldızları da bu akımı iyice şişirdiler.

'Siz yeter ki isteyin, her şeyi yapabilirsiniz. Evren size dilediklerinizi verecektir. Kalbinizin sesini dinleyin.'

Bu cümleler öyle insanların ağzından çıkınca, sanki cidden tüm sahip olduklarına sırf düşünce gücüyle ve 'temiz niyetleriyle' sahip olmuşlar gibi bir algı oluştu.

Sonuç olarak, gerçek dünyanın acımasız rekabetinden ve stresinden kaçmak için başladığımız bu pratikler; yine acımasız dünyanın maddi arzularına giden bir yol gibi görülmeye başlandı.

Oysa meditasyon spiritüel olarak gelişmemize; dünya nimetlerine olan bağımlılığımızdan uzaklaşıp ruhumuzu beslemeye, daha iyi bir insan olmaya ve evrenle farkındalığımızı arttırmaya giden bir yol olmalıydı.

İş yerinde daha başarılı olmak, daha iyi bir arabaya sahip olmak, ünlü olmak gibi dünyevi amaçlarla 'pozitif düşünmek' ne kadar ruha faydalı olabilirdi ki?

Bu adeta yepyeni bir sektör... Ruhani uyanış için turlar, seanslar, danışmanlıklar astronomik ücretlerle başlıyor!

En yaygını ise Peru ve Brezilya'da uygulanan Ayahuasca ritüelleri... Nesiller boyunca kadim bilgileri taşıyan şamanlar; hazırladıkları özel bir çay etkisi ve ritüelleriyle beraber, katılanları ruhani bir yolculuğa çıkarıp, en korkunç kabusları ve derin arzuları ile yüzleştiriyor. Sonuç olarak insan kendini tanımış; adeta cehennemden geçmiş, yeni bir bakış açısı kazanmış oluyor.

Lakin bu pratiği uygulayan danışmanlardan biri olan Ruda Iande'nin yaptığı samimi itiraflara göre: Bu ritüellere gelen çoğunlukla Amerikalı beyaz yakalı insanların en çok sorduğu soru 'iş hayatımda nasıl daha başarılı olabilirim? Nasıl zengin/ünlü olabilirim'. Ruda bu insanların en büyük korkusunun dahi 'işsiz kalmak' gibi bir şaman için son derece sıkıcı ve içi boş korkular olduğunu söylüyor.

Amacından saptırdığımız bir gerçek, evet... Ayrıca bir de yanlış uyguluyoruz!

Tibetli Budist rahip Yongey Mingyur Rinpoche'ye göre, meditasyonun sadece amacını değil; yapılışını da yanlış anlamışız.

Algılanan 'dik dur, iyi şeyler düşün, hatta hiçbir şey düşünme, hiçbir şey düşünmemeye odaklan, hayır hayır kötü düşünceleri at kafandan!' gibi bir amaçla değil; beynimizin en primitif, en ilkel, en basit işlevine odaklanmamız gerekiyor: Nefes almak.

Ona göre 'maymun beynimizi' uyandırmak ve sadece nefes aldığımızı hissetmek yetiyor da artıyor bile.

Biz işte bunu yanlış yaparak, "Hayır, kötü düşünce yok, pozitif olacağım" diye kendimizi ölümüne kasarak, stres biriktiriyoruz.

Rahatlamak için yaptığımız meditasyonda dahi aslında kendimizi kasıyoruz. 

Kötü düşünceleri daha da derine bastırıyoruz. Deliriyoruz!

Bu uzmanlara göre; ağlamak, eşyaları kırıp dökmek ve bağırmak bile kendinizi baskılamaktan daha faydalı.

'Ağlamak negatif enerji gönderir, pozitif olayım ki pozitif şeyler gelsin' diye düşünüyorsanız, o iş zor!

Doğada sadece sakin sakin akan nehirler, hafifçe esen meltemler yok... Yanardağlar, tayfunlar da var. Bizler de doğanın bir uzantısı olarak; minnoşluk, sevgi, şefkatten ibaret değiliz. Öfkemiz de var, acılarımız da... Bunları ise 'negatif yapmayalım' diyerek görmezden gelmek ve baskılamak, uzun vadede depresyon ve anksiyete gibi sorunlara sebep oluyor.

Ayrıca arabesk kültürde "Herkes yüreğinin ekmeğini yer.", elit kültürde ise "Her şeyi hayatımıza kendimiz davet ederiz." algısı yanılgıdan da öte; vahşice!

Demek karamsar insanların, sırf negatif düşündükleri için hayatlarında kötü şeyler olduğunu düşünüyorsunuz? Hmmm...

Savaşın içine doğmuş bir çocuğa, "Hayat kendi seçimlerimizdir, mutluluğu seç, negatife odaklanma, herkes kendi gerçekliğini yaratır." diyebilir misiniz?

Dolayısıyla bu tarz laflar, bizi sadece zalimleştiriyor. Hayat bundan ibaret değil.

Hayatta kapı gibi gerçekler var; yıllarını ve ömürlerini dahi bu 'aydınlanmaya' adamış insanlar çaba ve emeklerle anca ulaşabilirlerken...

Sizin Kaş'ta, Kabak'ta parasını verip bir başkasına 'çakra açtırmanız' maalesef ki küçük bir deneyim ticaretinden ibaret kalıyor.

Pek çok spiritüel pratikte; önce yediklerinize dikkat etmeniz, bağırsak başta olmak üzere detoksa girmeniz, kötü alışkanlıkları bırakmanız ve bedeninizi sağlıklı tutmanız gerek örneğin.

Spiritüel dahi, bedensel yani maddi dünya gerçekleri ile başlıyor...

Ne yapacağız?

Öncelikle kabulleneceğiz, a dostlar. Dünyanın adaletsizliğini, insan tabiatının zayıflığını kabulleneceğiz. Hayallerimizin bizi mutluluğa götürmeyeceğini, korkularımızın gerçek olduğunu, tüm bunların sebeplerini kabulleneceğiz.

Minnoş pozitif düşünen sevgiden ibaret varlıklar olduğumuz yanılgısından önce, bir taraftan da 'ne kadar fayda alabilirim' algısından önce; 'ne kadar verebilirim, zaaflarım neler, neden korkuyorum, neden böyle şeyler istiyorum' diye sorgulayacağız.

Hindistan'da aydınlanmak için bir tapınağa gittiğinizde dahi ilk iş elinize bir yer bezi verileceğini ve sizden hizmet bekleneceğini unutmayın.

Hayatta hiçbir şey emeksiz gelmiyor. Almak için de vermek gerekiyor.

'İyi insan' olmak seçimimiz olabilir işte. Belki o zaman huzur buluruz.

Işık ve sevgiyle!

Popüler İçerikler

İzmir'de 5 Küçük Kardeşin Öldüğü Yangın Faciası: Bakanlık, Aileyi 18 Kez Ziyaret Etmiş!
Yeni Sezonda TV Ekranları Fena Karıştı: 5 Dizinin Ertelendiği Sezonda 6 Dizi Şimdiden Final Yaptı!
"Bana Bilmediğim Bir Şey Söyle" Akımına Gelen Tıkanan Muhabbeti Açmalık Bilgiler
YORUMLAR
04.02.2021

Ben bunları anlatamıyorum işte kimseye. Ondan sonra da sen karamsar depresif melankolik birisin diyor herkes

04.02.2021

Peki bu yazıyı yazmanızın amacı ne? Konuyu da bir yere bağlamadan pat diye bitirmişsiniz. Nedir yani siz saçma buluyorsunuz diye hepimiz saçma mı bulalım? Hayatta düşünce çeşitliliği diye bir şey var. Bırakın herkes dilediği gibi düşünsün uygulasın. Bir de yazının sonlarına doğru da sinirlenmişsiniz. Neden bu kadar sinir ediyor sizi sprituel diye tanımladığınız insanlar?

04.02.2021

Her insanın kaderi kendi çabasına bağlıdır. Kimisi oturur olsun diye dua eder durur, kimisi de olsun diye doğru şekilde çaba gösterir ve yapar. Çiftçi çocuğu olarak doğup CEO olan da var, zengin evde doğup fakirliğe giden de.

SEN DE YORUMUNU PAYLAŞ