Çok yetenekli, çok başarılı bir kadınla yine karşınızdayız! Kendisi hem oyuncu hem müzisyen, hem besteci hem de prodüktör. Müzik listelerinden asla düşmüyor ve kısa sürede Grammy'nin gözüne kestirdiği isim oldu şimdiden. Hadi o zaman birlikte St. Vincent'ın hem müziğine hem de kariyerine kısa bir bakış atalım...
İlk müzik aleti olan gitarını eline 12 yaşındayken aldı ve müzik kariyeri o noktada başlamış oldu. Lisede okulun caz grubuna ve tiyatrosuna dahil oldu. Ergenlik zamanlarını da teyzesi ve eniştesinin oluşturduğu bir caz ikilisi olan Tuck & Patti'de rodilik yaparak geçirdi.
Berklee'de ünlü müzisyen ve akademisyen Profesör Lauren Passarelli ile çalıştı. 2003 yılında Berklee'den arkadaşlarıyla Ratsliveonnoevilstar adıyla bir EP yayımladı.
Koroyla birlikte Avrupa turnesine çıktı. Kısa bir süreliğine bir rock grubu olan Skull Fuckers'a dahil oldu. Ardından korodan da ayrıldı ve 2006'da Sufjan Stevens'ın turne grubuna girdi. Bu dönemde ise 'Paris is Burning' adlı EP'sini yayımladı.
St. Vincent ismini alma konusunda bir röportajında bu ismi 'There She Goes my Beautiful World' adlı bir Nick Cave şarkısından aldığını söylemiş. Aynı zamanda göbek adı St. Vincent olan büyük büyük ninesine de bir referans olarak bu ismi kullanıyor.
Eleştirmenlerden ve birçok önemli müzik platformundan övgü dolu eleştiri ve yorumlar alan bu albümdeki birçok şarkıyı St. Vincent 19 yaşlarındayken kaleme almış.
Bu albüm de çok sayıda olumlu dönüşler alan bir albüm oldu ve St. Vincent'ın kariyerine bir basamak daha ekledi.
Bu arada da Andrew Bird, David Byrne ve Amanda Palmer gibi isimlerle düetler yaptı.
Bu albüm de öncekiler gibi çok başarılı oldu. Hatta Billboard 200 listesinde 10 numaraya yerleşerek St. Vincent kariyerinde yeni bir rekor kırıldı. Bu albümle de Grammy'ye aday gösterildi. Albümle aynı taşıyan şarkısı Masseducation ile En İyi Rock Şarkısı kategorisinde ise Grammy ödülünü kazandı.
...aynı zamanda Metallica'nın büyük ses getiren 'The Metallica Blacklist' albümünde grubun ikonik şarkısı 'Sad But True'yu seslendirdi.