Sultan Vahdeddin'i (ya da yaygınlaşmış telaffuzuyla Vahdettin) ak veya kara ilan etmeden tam manasıyla anlamaya çalışan ve gerçeği arayan insan sayısı yok denecek kadar azdır.
Sultan Vahdeddin'i (ya da yaygınlaşmış telaffuzuyla Vahdettin) ak veya kara ilan etmeden tam manasıyla anlamaya çalışan ve gerçeği arayan insan sayısı yok denecek kadar azdır.
Anadolu tehdit altında olmakla birlikte, bu vakitten sonra sultanın savaşın sonucunu değiştirecek bir şey yapması mümkün değildi. Bu zeminde, savaşın sorumlusu olarak görülen İttihat ve Terakki yönetimine yüklenerek yapılacak olan barış antlaşmasını iyileştirmeye çalıştı.
II. Abdülhamid zamanında dahi bizzat padişahın politikası olarak geri plana çekilen Damad Ferid, Mondros Ateşkesinden sonra hiç kimsenin topa girmek istemediği bir ortamda 4 Mart 1919'da sadrazam oldu. Her ne kadar kabiliyetli bir devlet adamı olmasa da padişahın İngilizlerin güvenini kazanarak barış şartlarını yumuşatmak politikası için, en uygun isim olacaktı.
Bu uygulamalar İngilizleri memnun etse de Türk halkı nezdinde büyük bir tepki çekiyordu. Nisan ayında Boğazlıyan Kaymakamı Kemal Bey'in idam edilmesi halk arasında büyük bir üzüntü ve kızgınlığa sebep oldu. Ahali bu durumun sorumlusu olarak önce Damad Ferid ve sonra da onu sadarete getiren Padişah VI. Mehmed'i görüyordu.
Mayıs ayında İzmir işgal edilmişti ve orada yaşanan vahşet halkın zihninde silahlı savunmadan başka bir seçenek kalmadığı fikrini doğurmuştu. Oysa padişah ve sadrazam böyle bir hareketin başarıya ulaşacağına inanmıyorlardı.
Dolayısıyla İngiltere ile arayı açacak olan Kuvayı Milliye hareketini engellemeye çalıştılar. Özellikle Mustafa Kemal ve Rauf (Orbay) Beyler adına birçok yakalama kararı çıkartıldı ve çeşitli valiliklere onların sözlerine itibar edilmemesi hakkında telgraflar yazıldı.
Padişahın bu uygulamalara göz yumması ve Damad Ferid'in sadaretten alınması tavsiyelerine karşı ''ben istersem Rum Partiği'ni de Hahambaşı'nı da sadarete getiririm'' gibi radikal bir tavrı benimsemesi, olumsuz bir hava yaratıyordu. Ancak Sevr Antlaşması ile beklenildiğinden çok daha ağır şartlara imza koyulması padişahın Damad Ferid'e olan güvenini sonlandıracaktı.
TBMM esasen 16 Mart 1920 itibariyle hükumeti tanımıyor ve halkın temsilcisinin tamamen kendisi olduğunu savunuyordu. Bu tarih İstanbul'u İngiliz kuvvetlerinin resmen işgali ve Misak-ı Milli'yi kabul eden son Mebusan Meclisini dağıttığı tarihti.
3 Kasım 1922'de saltanatın kaldırılmasından bir gün sonra İstanbul hükumeti de istifasını sunacaktır. Bir süredir zaten bölgede bulunan Refet (Bele) Paşa da resmen şehirde kontrolü ele almıştır. Padişahı ülkeyi terk etmeye sebep veren unsur ise ölüm tehlikesidir.
Ali Kemal'in İzmit'te linç edilerek feci şekilde öldürülmesi padişah nezdinde çok büyük bir etki bıraktı. Kendisinin de benzer bir akıbete uğrayacağını düşündüğü anlaşılmaktadır. Bu sebeple padişah, İngiliz General Harrington'a sığınma talebini iletti.
Dersaadet (İstanbul) işgal orduları kumandanı General Harrington cenablarına.
İstanbul'da hayatımı tehlikede gördüğümden İngiltere Devlet-i Fehimesine iltica ve bir an evvel İstanbul'dan mahall-i ahara (başka bir yere) naklimi talep ederim efendim. 16 Teşrinsani (Kasım) Sene 1922
Halife-i Müslimin
Mehmed Vahdeddin
Böyle bir ortam ve kriz hali içerisinde, padişahın mevcut hazine ve değerli eşyaları saraydan alma imkanı varken bunları bilerek bıraktığı gibi söylemler gülünçtür. Zira hayati tehlikesini düşünen padişahın saraydan değerli eşyaları götürmesi düşünülemezdi ve bu maddeten mümkün değildi.
Netice itibarıyla son padişah VI. Mehmed Vahdeddin ne bir hain ne de bir kahramandı, sadece başarısız bir padişahtı. İmkan ve zemin dahilinde kendince faydalı gördüğü politikaları benimsedi ve uygulamaya koydu. Çevresinde tecrübeli askerlerin ve devlet adamlarının bulunmaması, kendi birikiminin yetersizliği padişahın yanlış kararlar vermesine tesir etti.
"Son padişahın ilk hatası Damad Ferid'e güvenmek oldu. Zira Damad Ferid ne askerlikle ne de siyasetle kendini topluma kanıtlayabilmiş bir karakter değildi." Hata bir kez yapılır. Damat Ferit defalarca kez görevden alınmasına rağmen tekrar tekrar sadrazam yapıldı Vahdettin tarafından.
1918de hersey dibe vurdugunda tahta gecmis, elinde gercek bir yonetim gucu oldugunu soylemekde zor, bu noktada yapmadiklarini cok elestirmiyorum ama padisahi oldugun ulke olum kalim savasi verirken, halkin cephede canini ortaya koyup savasirken, koylerin sehirlerin dusman askerlerinin zulmune ugrarken sen gibip bilmem kacinci evliligini yapip dugun dernek isleriyle ugrasiyorsan adam degilsindir, ulke umrunda degildir, senden liderlik bekleyen halk hic umrunda degildir. gunumuzde bu adami yuceltenlerde ayni seviyede gaflet ve hiyanet icindedir.
Umarım bu yazıyı ;götünden tarih uydurup kahramanlar üreten alternatif tarihçiler de okur. Ferit denilen tek kerameti ;damatlık müessesesi olan çapsızı neredeyse kahraman yapacaklar.Bir de Enver var ki o daha akıllara zarar.Ömrünce Atatürkün gölgesinde kalmaktan rahatsız olan ancak çapsız bir askeri antideha