Puslu Kıtalar Atlası, ana tema olarak varlığın gerçekliğini ve kurgusallığını sorguluyor. Roman boyu ön planda tutulan bu sorgulama, okurun kitapta gerçekleşen tüm olaylara farkındalık ile yaklaşmasını sağlıyor. Hatta romanın başkahramanı Uzun İhsan da olay örgüsünü aynı ikilem üzerinden başlatıyor.
Romanın başında Uzun İhsan, okuduğu bir kitabın etkisinde kalarak sürekli varlığın gerçek mi yoksa düş mü olduğuna kafa yormaya başlıyor. Bunun sonucunda uyku şurubu içerek düşler alemini dolaşmaya karar veriyor. Gördüğü rüyaları ise bir kitaba aktararak oğlu Bünyamin’e veriyor.
Uzun İhsan’ın gördüğü düşler ve oğluna bıraktığı kitap, romanın çerçevesini oluşturuyor. Altı bölümden oluşan romanda, söz konusu ana hikaye ve Bünyamin’in maceralarından oluşan farklı öyküler yer alıyor. Bu noktada Bünyamin de romanın bir diğer başkahramanı olarak okurun karşısına çıkıyor. Babasının ona bıraktığı atlas rehberliğinde düşler aleminde yolculuğa çıkan Bünyamin, bu serüvenin sonunda sizce nasıl bir cevaba ulaşacak?
Kitaba buradan ulaşabilirsiniz.
Ne yazsam klişe olacak. Dili ve kurgusuyla mı desem...tarihi bambaşka perslektifle yansıtması mı desem...o tasvirleri, araya sıkıştırdığı insanın gözünden yaş getiren esprileri... Yaşar Kemal dağları, ovaları,mertligi,yokluğu, adaletsiz feleği yazdı. Pamuk,kentlerin çelişkili bireyini, doğuyu anlamayan aydını, batililasamayan doguluyu yazdı. Ihsan OktayAnar insanı,onun var olmak için neler yapabileceğini, ve hayata tüm kötülüğün insandan gelebileceğini ama yine ilacın insan olduğunu yazdı. Iyi ki de yazdı...okumadıysanız kitap okurum demeyin.Net. cok yasa İhsan hocam...