"Son Kabadayı" Olarak Bilinen Dündar Kılıç'ın Hayatına Dair Bu Gerçekleri Öğrenince Şaşıracağınız Kesin

Gerçekten çok az şey biliyormuşuz kendisiyle ilgili...

Bir dönemin "abi" lakaplı mafya babasıydı Dündar Kılıç. Ancak onun yakınında bulunanlar bu tanımı asla kabul etmedi ve ona Kabadayı denmesinin daha anlamlı olacağını söyleyip durdu. Peki kimdi bu "Solcu Kabadayı" Dündar Kılıç?

Onun hikayesi aslında doğduğu 1935 yılında, Trabzon'un Sürmene ilçesinde başlıyor. Ancak namının yürümesi, ailesinin göç ettiği Ankara'da başlıyor; hem de henüz çocuk yaşlarda...

Ankara'ya göç eden Kılıç Ailesi, burada bir fırın açıyor. Dündar da babasına yardım ediyor, akşamları da fazla ekmekleri ihtiyaç sahiplerine dağıtıyor.

Yine bir gün elinde ekmek teknesiyle sokakları dolaşırken karşıdan iki genç tarafından yolu kesiliyor ve tekme tokat dövülerek elindeki her şey alınıyor. O günden sonra yanında bıçak taşımaya başlayan Dündar, polis kontrolünde yakalanınca ilk sabıkasını üstünde bıçak taşımaktan alıyor.

Yıllar sonra 18 yaşına geldiğinde ise aklına kazıdığı o iki yüzü bir gün tesadüfen sokakta top oynarken görüyor. Kendisini döven kişileri görmesiyle kasap dükkanına hızlıca girip bıçağı eline alması saniyeler sürüyor. Boksör Ercü ve Kirpi Mustafa denen bu kişilerin yüzünü bıçakla haşat ediyor. Bu yaralama eylemi ona 6 ay 20 gün hapis olarak dönüyor ve ilk mahkumiyetini bu şekilde alıyor.

Hayatının dönüm noktalarından biri de Kürt Cemali'nin vurulması olayıyla başlıyor. Ankara Ulus'ta arkadaşının kumarhanesinde otururken birdenbire ışıklar kapanıyor ve Kürt Cemali lakaplı mafya babası öldürülüyor. Dündar Kılıç cinayeti saniye saniye görüyor ancak Kürt Cemali'nin akrabaları bu cinayetten Dündar Kılıç'ı ve Kabadayı Mehmet'i sorumlu tutuyor.

Bu olaydan sonra Dündar Kılıç, can güvenliği sebebiyle İstanbul'a taşınıyor ve yeni düzenini orada devam ettirmeye başlıyor.

İstanbul'da en yakın arkadaşı olan Kürt İdris ile ortak kumarhane açıyorlar. Bir Karadenizli ve bir Karslı'nın ortak olması, cemiyetin tuhafına gidiyor. Alışılagelen "bölgecilik" yapılanması, yeraltı dünyasında ilk kez bu ikiliyle ortadan kalkıyor.

Bir gün Kürt İdris'in kumarhanesine giderken iki kişi tarafından pusuya düşürülüp sırtından vuruluyor. Ancak hızlı hareket kabiliyeti, vurulmuş haldeyken bile silah kullanmasını sağlıyor. Önce kendisini vuranı öldürüyor, sonra da şoförlük yapan kişiye "Benim adım Dündar Kılıç, bunu unutma piç!" seslenerek adamın bacaklarına iki el ateş ediyor. Bu olaydan sonra ismi iyiden iyiye duyuluyor.

Zaman geçtikçe sayısız yaralama, ruhsatsız silah taşıma gibi suçlardan mahkumiyet almalar başlıyor. 12 Eylül döneminden sonra uyuşturucu kaçakçılığı suçlamasıyla, idam istemiyle yargılanıyor. Bu dönem kaldığı Mamak Cezaevinde "kış günü buz dolu havuza atılma", "traktör lastiği içine konup yuvarlanma" gibi işkenceler gördüğü de iddia ediliyor.

Dündar Kılıç'ın dosyası elbette saymakla bitmez. Konu o kadar derin ki biz özet geçip, bilinmeyenlerle ilgili ufak tefek notlar bırakacağız sizlere. Örneğin yakın arkadaşı Yılmaz Güney cezaevinde yatıp çıktıktan sonra maddi durumu tamamen biten Güney'in tüm filmlerine finansör olmuş.

Ertem Eğilmez'in Kemal Sunal'a "seni ben keşfettim, istediğin zaman bırakıp gidemezsin" düşüncesiyle boş senet imzalattığı uzun zamandır biliniyor. Kemal Sunal ürkek bir insan olduğu için bu konuyla baş edememiş ve Fatma Girik'in yatırımcılığında yeni bir şirket kuruyorlar. Buradan gelen para sayesinde Kemal Sunal maddi durumunu düzeltiyor, Dündar Kılıç da Ertem Eğilmez'deki boş senetleri alıp bir bir yırtıyor.

Kumarhane ve şirket gelirleri sayesinde büyük paralar kazanan Dündar Kılıç'ın, yoksul mahallelere kamyonla odun, kömür, erzak yardımı yaptığı da yine onunla ilgili iddialardan.

12 Mart döneminde Maltepe Cezaevi'nde tanıştığı İlhan Selçuk, daha sonra yakın arkadaşı olan Dündar Kılıç'la ilgili şöyle demiş:

'Dündar başkaydı. Onu ayırmak lazım, Dündar külhanbeyi değildi, kabadayıydı. Yani bu kavramlar arasında fark var. Dündar'ın ölümünün arkasından 'son kabadayı' denmesi doğruydu. İnsan nabzından anlayan, bayağı lider vaziyetinde bir adamdı. Başka koğuşlardaydık. Dündar en büyük koğuştaydı, devrimci öğrencilerin bulunduğu koğuşta. Onlarla uyum sağladı. Onunla hiçbir problem çıktığını sanmıyorum. Kendisini haksızlığa başkaldıran bir Robin Hood gibi gördüğü için, zaten daha önce Yılmaz Güney'le ilişkileri de bu racon üzerine kurulu olduğu için, koğuşta çocuklarla gayet iyi ilişkiler içine girmişti. Bütün devrimciler ona 'abi, abi' dediler. Çocuklar onun öykülerini dinliyorlardı, onu seviyorlardı, ağırlıyorlardı. Devrimci gençlerin gözdesiydi, daha o zamandan taraklanan kısık sesiyle, ‘Halk düşmanlarına karşıyım abi’ diyordu...'

Altı çocuğundan biri olan Uğur Kılıç, yeraltının bir başka karanlık ismi olan Alaattin Çakıcı'yla evlendi. Kızının damadının adamları tarafından öldürülmesi, hem Çakıcı ile arasındaki düşmanlığı perçinledi hem de kendisinin hayat direncinin azalmasına sebep oldu. Damadından "o şey" diye bahseden Kılıç, Çakıcı yakalandıktan sonra bir röportajında şunları söylemişti:

Çakıcı yakalandığında ne hissettiniz?

'Hiçbir şey. Diyecekler ki, yakalandı da böyle konuşuyor. O şeyin en güçlü olduğu zamanlarda, Bakanların, Başbakanların arkalarında olduğu zamanlarda biz çarşı pazar yaptık. Şimdi şerefsizler, adam yakalandığı için arkasından konuşuyor derler. Biz çok yara aldık. Ama topluma, bir kimseye zarar vermedik. Topluma zarar vermek, ihanetin en büyüğü. Hep beyaz baktık olaya. Yavuz Ataç ve Mehmet Eymür, çok insan kullandı. Bu insanların çoğu da perişan oldu. O şey, MİT'in araçlarını gereçlerini yıllarca firarda kullandı ve bugüne kadar yakalanmadı. Ben bunları altı yıl önce açık açık söyledim. Ama ne hikmetse o zamanlar kimse bu anlattıklarıma itibar etmedi.'

Devletin içindeki çete yapısından duyduğu rahatsızlığı her açıklamasında gündeme getirdi. Kimsenin bilmediği gizli yapılanma ile ilgili anlattıkları, yaşadığı dönemde gazete manşetlerinde yer aldı.

Onunla ilgili ilginç bilgilerden bir tanesi de okumaya çok meraklı bir insan olduğu. Evindeki 8 bin kitaplık kütüphane de yine onu farklı yapan özelliklerden.

Söylenene göre Türk sinemasında çekilen tüm kabadayı ve mafya babası rolleri, hep Dündar Kılıç'tan ilhamla çekilmiş. Kurtlar Vadisi'ndeki Laz Ziya karakterinin de yine Dündar Kılıç olduğu birçok kişi tarafından biliniyor.

Dündar Kılıç, eşi Ayten Hanım'la ölümünden kısa süre önce bir kız çocuğu evlat edindi. Bu fotoğraf da Dündar Kılıç ölmeden 10 gün önce çekildi.

64 yıllık hayatının 21 yılını hapiste geçiren Dündar Kılıç, 1999 yılında solunum sıkıntısına bağlı çoklu organ yetmezliği sebebiyle hayatını kaybetti.

Dündar Kılıç'ın yaşamının son döneminde yaptığı Kırmızı Koltuk programındaki şu sözleri de yeniden gündem oldu.

Popüler İçerikler

Kızılcık Şerbeti'nde Giray'ı Canlandıran Kaan Taşaner Dizide Rol Almaktan Duyduğu Pişmanlığı İtiraf Etti
18 Yaşındaki Şampiyon Balerin Eylül Sıla Ilgaz, Aile Evindeki Odasında Ölü Bulundu
10 Kasım 1938’de Hayatını Kaybeden Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün Son Sözü "Aleykümesselam" Oldu
YORUMLAR
Pasif Kullanıcı
28.05.2021

Biktik be kabadayi,guclu zengin ovmekten,bilim insani ovmek ne zaman nasip olucak acaba

28.05.2021

"solcu kabadayı" :) böyle güzel sitelerin belli bir güruh tarafından ele geçirilip üstüne bide sürekli birilerini yağlayıp ballamasi gerçekten tiksindirici

28.05.2021

Evlat edindikleri kız ne oldu acaba 🤔

SEN DE YORUMUNU PAYLAŞ