Son Dönemlerde Kadın Yazarların Kaleminden Çıkmış 15 Sürükleyici Kitap!

Son dönemlerde kadın yazarların kaleminden çıkmış yerli ve dilimize ilk kez çevrilen sürükleyici kitaplara şöyle bir göz atalım!

Not: Açıklamalar, kitapların tanıtım yazılarından alınmıştır.

1. Âşıklar Delidir ya da Yazı Tura - Ayfer Tunç

Saatin içindeki kum taneleri gibi parmaklarının arasından akıp giderken hayat, hikâyeleriyle birbirini tamamlayan iki âşık, belirsizlik içinde sevgilerini var ediyor. Ama bazen kum saati sadece akmıyor, yere düşüp kırılıyor, kumlar ortaya saçılıyor. Böyle anlarda ailenin sadece huzur ve güzelliği değil geçmişe terk edildiği sanılan hatıraları, marazları da taşıdığı anlaşılıyor.

İki âşığın genetik bir hastalıkla kesişen yolları bir noktada ayrılsa bile biri İstanbul’da, diğeri New York’ta aynı nefesi alıp vermeyi sürdürecekler… nefesleri yettiği sürece.

Ayfer Tunç, ilmek ilmek işlediği cümleleriyle modern bir destan yazıyor. Âşıklar Delidir ya da Yazı Tura ailenin, arkadaşlığın, sadakatin, hastalığın ama en çok deliliğin ve acının öyküsü.

2. Çatlak Kızlar Sağlam Kapıda - Ayten Kaya Görgün

Babaannem ya da Mete geldiğinde (...) ilkin evin kokusu değişirdi. Onlar bir kedi gibi sobanın arkasına kıvrılıp omuzları üzerine yan yattıklarında, sobanın sıcağından mıdır, bu iki ihtiyarın üstünden sanki kokulu bir buhar çıkardı. Kat kat giydikleri kıyafetlerden, altlarına kaçırdıkları donlarından, sutyensiz, nemli memelerinden buhar buhar yayılan ekşi bir koku.Evin kokusundan başka, babaannem veya Mete’nin gelmesiyle annemin ağzında dönen dil birdenbire çiçeklenir, şenlenirdi.(...) Babam ne yazık ki o dilin evde konuşulmasını, anamın o dili ağzımıza akıtmasını hiç istemezdi.Bugün o dile ait ne biliyorsam, en çok da küfürleri, hep Mete’den öğrendim. Mete çok iyi bir anlatıcıydı. Sadece anlatmakla kalmaz, erinmeden zaman zaman dizlerindeki ağrıyı sızıyı tutarak kalkıp, anlattığı kişilerin nefeslerini şöyle bir odada dolandırır, her birini yeniden canlandırırdı. Çoktan yüzünü unuttuğu, helvasını kavurduğu insanların tipine girip aynı ağızla konuşur, aynı sesleri üflerdi. Mete’nin dili ölüyü yerinden kaldıracak kadar canlıydı.”Dört ablası, bir annesi, bir de Mete’si var Meral'in. Mete’ye hayran. Bu yaşlı kadını pür dikkat izleyen küçük kızın büyümesini anlatıyor “Çatlak Kızlar Sağlam Kapıda”nın birinci bölümü. İkinci bölümde ise, Mete’nin yetenekleriyle donanmış bir özgür ruh olarak kapağı attığı “sağlam kapı” askeriyede başından geçenleri. Aslında sağlam kapıdakilerin başına gelenleri anlatıyor, demek daha uygun olacak galiba. 

Ayten Kaya Görgün, “Arıza Babaların Çatlak Kızları” ile başlamıştı çatlak kızları anlatmaya... Devam ediyor... topraklarından, köklerinden kopup gelen insanların kentteki zor hayatlarını, öncelerini ve sonralarını, keskin gözlemci bir kadın bakışıyla, neşesini, umudunu ve kadınlara güvenini hep koruyarak.

3. Yolun Sonundaki Ev - Oya Baydar

Bir ülke, bir şehir, bir semt ve bir ev: Yolun sonundaki mor salkımlı ev. Ülkenin yüz yıllık tarihinin kader zincirini kırmak mümkün mü? Yıllarca tüm sakinlerinin birer birer deneyip de başaramadığını uzaklardan gelen çocuk başarabilecek mi? Yoksa bu aile apartmanından çıkan diğer tüm kurbanlar gibi o da zincire eklenecek bir halka mı olacak?Oya Baydar, 1913’te bir suikastla başlayıp 1960’lı yıllarda aynı apartmanda kesişen çizgilerle ülkenin son yüz yılının haritasını çiziyor. Yolun Sonundaki Ev, okuyan herkesin kendinden bir şeyler bulacağı bir Türkiye panoraması.

4. Benim Adımla Toplanın - Maya Angelou

Maya Angelou hayata yenik başlar: Henüz on yedi yaşındadır, zencidir, kadındır ve bekâr bir annedir. Üstelik, parası ve hayatta ne yapmak istediğine dair hiçbir fikri yoktur. Bebeğine bakabilmek için kötü restoranlarda aşçılık yapar, orduya yazılmayı düşünür, gece kulüplerinde dans eder, uyuşturucu kullanır, hatta bir genelevde bile çalışır. Sık sık âşık olur, beyaz atlı prensin onu kurtaracağına dair hayaller kurar, oysa hayatın gerçekleri bambaşkadır. Genç Maya, bütün engellere rağmen asla boyun eğmez ve kendini aramaktan vazgeçmez.

5. Dünyadan Aşağı - Gaye Boralıoğlu

Önümde belki bir dakika var, belki bin dakika.Belki bir gün var, belki bin gün... Geride ise yüzlerce hatayla, çok eksiklerle, dile gelmemiş suçlarla, telafi edilmemiş ihmallerle dolu bir hayat. Hangisini, ne ara düzelteceğim? Nereden başlayacağım kendi cennetimin yolunu döşemeye? Zamanla yarıştan galip çıkan var mıdır? Kader, insanın başına gelen değil midir? Bu sonsuz ihtimalli dünyada, Allah katında mükemmel bir düzenek kurmak mümkün müdür? Çok zor... İşim çok zor. En iyisi, çekyatta derin bir uyku.

Kıpırtılar, yanılgılar, yalanlar. Haliç’te olmayan dalgalar. Tek tek düşen harfler. Döke saça, döne döne dağılan Hilmi Aydın. İnsan dediğin… Yaralı bir hayvandır zaten. Dünyadan Aşağı, babalar ve oğulları, sesleri ve susuşları, riyakârlığı, şimdiyi ve geçmişi, parantezin içini anlatıyor. Kaç yalan bir cehennem eder? Gaye Boralıoğlu, su gibi akan berrak bir dille, seneler sonra dahi konuşulacak yeni bir roman karakteri resmediyor.

6. Sirke Kız - Anne Tyler

Kate Battista hırçın, çünkü annesi ölünce kız kardeşine göz kulak olmak zorunda kalmış. Kate hiç uslu bir kız değil, botanik dersinin hocasına kafa tutunca üniversiteden atılmış. Babası bilimsel araştırmalarıyla öylesine meşgul ki, Kate hem bir anaokulunda çalışıyor hem de evi çekip çeviriyor. Pek değerli asistanı Pyotr’un vize süresi bitmek üzere iken babasının aklına parlak bir fikir geliyor: Onun Amerika’da kalabilmesi için Kate ile Pyotr evlenebilirler, neden olmasın? Kate çok öfkeli, galiba babası dahil etrafındaki herkes aklını kaçırmış.

“Hırçın Kız’ın Baltimore’da ne işi var?” demeyin. Bütün şehirler hırçın kadınların istilası altında. Sirke Kız, Pulitzer Ödüllü Anne Tyler’dan ehlileştirilmeyi reddeden kadınlara matrak bir hediye.

7. Durmadan Leyla - Aslı Tohumcu

Durmadan Leyla, yarım kafiyeli, hafif terbiyesiz ve kırık bir fars. İsmi lazım değil bir dişinin seyrü sefer zamanları. Sarmaş salaş uyuyan ve uyanan kahkaha. Aslı Tohumcu, yol üstündeki erkek sürülerini, ahlâkın hımhımlarını tuhaf bir rüyayı anlatır gibi anlatıyor

8. Sula - Toni Morrison

Kadın olmanın kuşatılmışlığını birlikte, yoksulluk ve yoksunluk içinde büyürken öğrenen iki kız arkadaş üzerinden suçu dahi paylaşmanın, aşkın ve ihanetin çarpıcı hikâyesi Morrison’un şiirsel dilinde hayat buluyor. Toplumsal normları kabullenişle, kendini bulma ve özgürleşme çabasının çelişkisi dönemin çetin atmosferinde gitgide çözümsüz bir hal alırken, farklı olana karşı duyulan korkunun birleştirici gücü Morrison’un usta kalemiyle gözler önüne seriliyor.

Güvendikçe yara almanın, sahiplenişin yarattığı esaret korkusunun, yaralara ama en çok da yaralayanlara duyulan özlemin, bütün olma, tamamlanma arayışının ve her şeye rağmen ayakta kalmanın; kadın olmanın incelikli hikâyesi: Sula.

9. Uçsuz Bucaksız - Ursula K. Le Guin

Bilimkurgu türünün unutulmaz yazarı Ursula K. Le Guin’den cinsiyet eşitsizliğini, aşkı ve özgürlüğü ters yüz eden beş uzun öykü. Okuyanları, tarihin ne olduğu ve nasıl yaratıldığı hakkında düşündürecek, mitoloji, felsefe ile bilimin olanakları boyunca sıra dışı bir yolculuğa çıkaracak ve feminist, ekolojist bir bakışla yeni bir dünya hayali kurmaya imkân verecek.

10. Yeryüzü Yorgunları - Neslihan Önderoğlu

Haldun Taner Öykü Ödülü sahibi Neslihan Önderoğlu, yeni romanı Yeryüzü Yorgunları’yla aşkı, şiddeti, evlilik kurumunu ve doğadan kopuşu sorguladığı romanına bu adı vermekle hem kahramanlarına hem de insanlığın kutsal metinlerin yazılışından bu yana bir türlü çözemediği ve “yorgun” düştüğü sorunlarına vurgu yapıyor. İlişkilerimiz bize hep çalışmadığımız yerden sorar. Sonunda kendimizi yaralı ve hiç tükenmeyecek bir değişiklik özlemi içinde buluruz.

11. Yasemin Adam - Unica Zürn

Alman edebiyatının en sıra dışı yazarlarından olan Unica Zürn’ün yaşamı ve yapıtları birçok açıdan Tezer Özlü’yü hatırlatıyor. Yasemin Adam adlı romanında hastalığının bastırılmış ve sınırlandırılmış düşüncelerini yazıya geçiriyor.

12. Et Yiyenler Birbirini Öldürsün - Ebru Ojen

Ebru Ojen, ilk romanı Aşı’dan sonra Et Yiyenler Birbirini Öldürsün adlı ikinci romanı ile okurunu yine gerilimli bir anlatıya davet ediyor. “Muhalif insanlar, konforu tehdit altındayken, devletle işbirliği yapar mı?”. Et Yiyenler Birbirini Öldürsün; iktidarı, mülkiyeti, patriarkayı, içi kof politik doğruculukları, erkeklik gösterilerini cesurca karşısına almaktan çekinmeyen bir roman.

'Kalabalık az ileride otoparkın yakınında duruyor. Homurtularını duyuyorum. Şurada duran Azmi değil mi? Evet o. Sinsi herif! Nasıl da kafasını dükkânından çıkarmış etrafı kolaçan ediyor. Aman, meraktan çatlayacak neredeyse. Ödü kopuyor dükkânını! Onun beş para etmez dükkânını kim ne yapsın? Bu adam hep böyle küçücük şeyleri abartır. Kimsenin umurunda değilsin Azmi, anla artık! Hah, polis de geldi. Et Yiyenler, et yiyenlere karşı. Öldürün birbirinizi de dünya kurtulsun sizden. Bırakın et yiyenler birbirini öldürsün.'

13. Disko Topu - Ayça Güçlüten

Bu dünyayla aynı dili konuşmayan, aynı pencerelerden bakmayan ve aynı kapılardan geçmeyen, çoğunluğun ezberi dışında kalan yönleriyle, alışılmışın dışında görme biçimleriyle bilinçdışındaki asıl dünyasına körü körüne bağlı bir kadın. Topluma göre ise belki de sadece “öteki”.

“Ben bir hiçtim. Ben her şeydim. Ne olursam olayım, vardım.

Ben de biri idim.

Tokalaşmak istemediğiniz biri.

Çevrenizi dikkatle taradığınızda bile gözlerinizin görmeyi atladığı biri.

Rağmen biri.”

Çıkmaz sokakların ve mutlu sonla bitmeyen masalların da kahramanları olur. Efendilerle, çiçeklerle, patronlarla, komşularla, dikenlerle, devlerle, Nene’yle, ağaçlarla, susamlı akide şekerleriyle, cücelerle, yoldaşlarla, kardeşlerle dolu bir hayatın içinde o hep kendine ait tek parçanın peşinde: Küçük’ün.

Dünya dönüyor. Disko topu dönüyor. Döndükçe bir şeyler değişiyor. Birileri gidiyor, birileri dönüyor...

14. Burada Kalmak - Sibel K. Türker

Öyle ya, dalgalar olduğuna göre bir deniz de olmalı. Hepimizin kendi şehrinin kıyısına kurduğu bazen mavi ve dingin bazen tehditlerle dolu karanlık bir denizi olmalı. Herkesin kurtuluşunu ya da yıkımını bulacağı bir deniz. Acaba ölüm de oradan mı gelir? 

Burada Kalmak, adından da anlaşılabileceği gibi, insanımızın bugün içinde bulunduğu ruh durumuna ışık tutan bir roman. Sibel K. Türker, her zamanki güzel Türkçesiyle, kahramanlarının iç dünyalarına yönelik bir kazıya girişiyor. Burada Kalmak’ın lise çağındaki anlatıcısı Kutlu, çevresindeki tüm kalabalığı gözlemliyor… Böylece ortaya hem bugünün Ankara’sının hem de tüm bozulmalara karşın burada kalmak isteyenlerle kaçıp kurtulmak arzusunda olanların bir manzarası çıkıyor.

15. Aramızdaki Uçurum - Samantha Young

“Tamamen yalnızken hiç kimseye güvenmemek çok yorucu.”

India Maxwell, okulda popüler olmak için yıllarını harcadı ve tam istediği popülerliğe kavuştuğunda, annesi âşık olduğunu ve Boston’a taşınacaklarını söyledi. Şimdi India’yı yeni evinde bir üvey baba ve kız kardeş bekliyor. Ultra lüks hayata alışmak ve yeni okulunda eski popülerliğini elde etmek için çok çaba sarf etmesi gerekiyor. Fakat bu o kadar kolay değil çünkü India’nın kimseye açmaması gereken sırları var ve bunları iyi saklamalı. Özellikle üvey kız kardeşinin kibirli ve küstah erkek arkadaşından... Kitapları tüm dünyada milyonlarca okuyucuya ulaşan Samantha Young’dan üç kişilik bir aşk hikâyesi.

Popüler İçerikler

Kadınların Kırmızı Ruj Sürerek "Çiftleşme" Mesajı Verdiğini İddia Eden Uzman
İstanbul Bağcılar ve Ataşehir İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü Okullarda Yılbaşı Kutlamasını Yasakladı!
HTŞ Lideri Colani Kadına Başını Örtme Talimatı Verdiği Videoyla İlgili İlk Kez Konuştu
YORUMLAR
17.04.2018

Kitap zekayı kibarlaştırır.

SEN DE YORUMUNU PAYLAŞ