Şehit madenci yakınları, Soma Kömür İşletmeleri A.Ş. adına bağış kutusu hazırladı. Kutunun üstüne “Soma A.Ş.” ve işletmenin yönetim kurulu başkanı tutuklu sanık Can Gürkan’ın adını yazan aileler, “Can Gürkan açmış, geliri yokmuş. İhtiyaçlarını gidersin” dedi.
Akhisar Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davayı çok sayıda şehit madenci ailesi izledi. Aileler, tutuklu sanıklardan işletmenin yönetim kurulu başkanı Can Gürkan’ın kimlik tespitinde “Aylık gelirim yok” sözlerine tepki göstermek için bağış kutusu hazırladı. Helikopter şeklinde hazırlanan bağış kutusunun üstüne Soma A.Ş., Can Gürkan ve “301+? Katili” yazan aileler, “Oğlum için”, “Eşim için” diyerek tek tek kutuya para attı.
Kazada hayatını kaybeden Gökhan Yılmaz’ın eşi Yeşim Yılmaz, “Açmış, geliri yokmuş. Aç kalmasın biz de destek verelim. Biz insanız acımasını biliriz. İhtiyaçlarını gidersin' dedi. 24 yaşında olduğunu anlatan Yılmaz, şunları söyledi: 'Eşim 26 yaşında öldü. Üç kızımla kaldım. Bizim hayalimiz, geleceğimiz vardı. Madem orası iyi değildi neden tıktınız oraya. ‘Görevimizi iyi yaptık, sorun yoktu’ diyorlar. Neden öldüler? Kontrol altında tutuyorlar diye onlara güvenerek girdiler o işe. Canlarını emanet ettiler. Bebeğimiz 25 günlüktü öldüğünde. Kızım ‘babam kimdi, ne yapıyordu?’ diye sorduğunda ne diyeceğim ona? Her gün ağlıyorum, nasıl anlatacağım.'
'Havalandırma defteri 111 sayfadan oluşmaktadır. Ancak bunun sadece 19 sayfasını ben doldurdum'
Beşinci oturumunda, tutuksuz sanık Havalandırma Mühendisi Fuat Ünal Aydın'ın ifadesi damga vurdu. Olay günü çalışma arkadaşı Harun Yıldırım'ın, havalandırma takip defterinin 30 Nisan 2014 tarihli bölümüne önceki değerleri kopyalayıp yazdığını kendisinin de altına imza attığını söyleyen Aydın, “Havalandırma defteri 111 sayfadan oluşmaktadır. Ancak bunun sadece 19 sayfasını ben doldurdum. Bunlarda da hiç biri olumsuzluk yok. Sadece 30 Nisan 2014 tarihiyle ilgili bir durum var. Onda da olay günü çalışma arkadaşım Harun Yıldırım, bana bu bölümün boş kalmaması için öncekilere bakıp doldurduğunu söyledi. Ben de altına imza attım. İmzalamak zorunda kaldım. Ben el cihazıyla ölçüm yapıp yazıyordum. Sabit cihazlardaki değerleri yazmazdım. Zaten bununu için de vaktim yoktu. Gaz değerlerini takip edemiyordum' dedi. Kendisini bu birime Mehmet Efe'nin getirdiğini de anlatan Aydın, “Aralık 2009 tarihinde maden ocağında çalışmaya başladım. Eylül 2013 tarihinden itibaren de birim şefim Mehmet Efe'nin direktifiyle havalandırma mühendisi olarak görev yaptım. Mehmet Efe'nin bu kararı Akın Çelik'ten bağımsız olarak aldığına inanmıyorum. 9 aylık bir süre bu görevi yaptım. 4 kilometre anayol, 6 kilometre de tali yol olmak üzere toplam 10 kilometrelik bir ocak içindeki havalandırmadan sorumluydum. Ben gündüzleri tek başıma çalışırdım. Diğer vardiyalarda ise, vardiya amiri arkadaşlarım bana yardım ederdi. Ama mesai saatim bana yetmiyordu. Çünkü geniş bir alanda sorumluluğum vardı. Üretim yapılacak alanlarda işçi sayısına göre de hava sürkülasyonu sağlardım. Ancak iddianamede olduğu gibi ayaklarda 50 kişinin üzerinde çalışan olmazdı. Bunun için de 100 metreküplük bir hava yeterlidir. Ancak biz 180 metreküpe kadar buralara temiz hava verirdik. Ve bu miktarı da hiçbir zaman azaltmazdık' dedi.
Mahkeme Başkanı Aytaç Ballı'nın, hava ölçümlerinin bazen defterlere farklı yazıldığını söylemesi üzerine Fuat Ünal Aydın, “Hava kapıları bazen üretim sıralarındaki çarpmalardan dolayı kayabiliyordu. Bunun için de farklılıklar oluyordu. Ama bize bildirildiği zaman hemen onun tamirini yapıyorduk. Bana bacalardaki fanların bezleri eskidiği zaman şikayet gelirdi. Bizler de değiştirirdik' dedi. Mahkeme başkanının, ocaktaki işçilerden birisinin ifadesinden suçlandığı bir bölümü okuması üzerine Aydın, “Ben o ifadeyi kabul etmiyorum. Çalışma arkadaşlarıma hiç biri zaman 'bir şey olmaz' türü yaklaşım göstermedim. Benim aksaklıkları giderme gibi yetkilerim yoktu. Ben sadece bu durumları yakın arkadaşım olduğu için Mehmet Efe'ye aktarırdım. Plan ve projeler konusunda da yetkim yoktu. Hava durumu bazen farklılıklar gösteriyordu. Ben bunu iş müfettişlerine de söyledim. Yalan ifade vermem' dedi. Fuat Ünal Aydın'ın hiç 50 PPM'in üzerinde ölçüm yapmadığını ancak kendisinin de sıcaklık değerlerini ölçmediğini söylemesi üzerine aileler, “Aylarca yandı onlar içeride' diye tepki gösterdi. İşe başladığı zaman ocakta bu tür sıkıntıların olduğunu bilmesi durumunda göreve başlamayacağını da söyleyen Fuat Ünal Aydın ayrıca, hiç tatbikat yapmadıklarını, acil durumlarda kimin ne yapacağının belli olmadığını gaz maskesinin bakımını ise kendisinin yaptırdığını ifadesinde ileri sürdü.
'Onları bize verin'
Fuat Ünal Aydın'ın ifadesinin ardından ayağa kalkan ve faciada iki kardeşini kaybettiği söyleyen mağdur yakını, “Akın Çelik, İsmail Adalı ve Ramazan Doğru'yu bize verin Biz cezasını verilim' dedi. Bu sözlere üzerine Mahkeme başkanı Aytaç Ballı, 'Böyle çıkışlarla dikkatimizi dağıtmayın, yargılamayı engellemeyin' diye uyardı.
'Patlayıcı sevkiyat defteri tutarız'
Tutuksuz sanıklardan patlatma mühendisi Serkan Kocaman da ifade verdi. Patlayıcı sevkiyat defteri tuttuklarını ve kime ne kadar malzeme verildiğini arıca hangi bölümde bunu kullanacağını bu deftere yazdıklarını söyleyen Serkan Kocaman, “Bende karbonmonoksit gaz ölçüm cihazı yoktu. Sadece metan gazı ölçüm cihazı vardı. Bin vardiyada 150 ile 200 kilogram dinamit patlatılırdı. Çalışanlar olmasın diye vardiya sonlarında patlatmalar yapılırdı ve içerideki havanını şiddetine göre de 15 dakika gibi bir sürede bu gaz dağılırdı' dedi. Kendi maskesinin bir kez kontrolden geçirildiğini de ifade eden Kocaman, mahkeme başkanının gaz miktarı, 50 PPM'in üzerine çıktığında hiç üretimi durdurup durdurmadıkları yönündeki soruya ise, “hayır' demekle yetindi. Kurtarma çalışmalarına bir gün katıldıktan sonra dinlenmek için eve gittiğini söyleyen Serkan Kocaman'a, işçi yakınlarından birisi, “yorulmuş, gidip bir de döner yeseydin' tepkisini verdi. Ardından da ayağa kalkıp mahkeme başkanından söz isteyen ölen işçilerden Kader Yıldırım'ın annesi Elmas Kaya, “Ben deniz olsam isyanım kıyılara vururdu. Bize bunların yalanlarını dinletiyorsunuz. Siz evladım yaşındasınız. Onlar hiç evlatlarının cansız bedenlerini hiç kucaklarına aldılar mı? Sorun onlara' dedi. Mahkeme Başkanı Aytaç Ballı da, “Onlar savunmalarını yapıyorlar. Beyanlarına karışamayız' dedi.