Sokrates Gibi Zındıklıkla Suçlanarak İdam Edilen Bir Büyük Alim Molla Lutfi'nin Asıl Suçu Neydi?

İnsanlık tarihinde ve tabii Osmanlı'da öyle çok yanlış idam kararı verilip uygulanmış olmalı ki hangi birini biliyoruz kim bilir. Tabii bu oldukça spekülatif bir söylem. Ancak Molla Lutfi'nin hayatını ve onun için yazılanları okuyunca 'pisi pisine' öldürüldüğüne ikna oluyoruz sanki.

Kaynak: İslam Ansiklopedisi

Asıl adı Lutfullah olup Molla (Sarı, Deli, Maktul) Lutfi diye tanınan alim 1440'lı yıllarda Tokat'ta doğar. Kutbüddin Hasan gibi bir alimin oğlu olan Molla Lutfi, ilk öğrenimini de babasından alır.

Daha sonra İstanbul’a giderek iki büyük alimden; Sinan Paşa’dan mantık, felsefe, kelâm ve onun yönlendirmesiyle Ali Kuşçu’dan da matematik okur.

Fatih döneminin önemli isimlerinden olan Sinan Paşa ile hoca-talebe ilişkisinin ötesinde dost ve muhtemelen akraba olan Molla Lutfi...

Paşa'nın tavsiyesiyle 1470 yılında Fâtih Sultan Mehmed tarafından saray kütüphanesine hâfız-ı kütüb olarak tayin edilir. Böylece buradaki nâdir eserleri inceleme imkânı elde eder ve birçok ilim dalında görüş bildirecek bir düzeye ulaşır.

Hatta bu görevinde Fatih'le şakalaşacak kadar yakın dostluk kuran Lutfi, kısa süre sonra vakıf kitaplarına hıyanet suçlaması ile karşılaşır ve önce kütüphaneden uzaklaştırılıp müderris yapılır.

Ardından ise ta‘zîr cezasına çarptırılarak hapse konulur. Fakat yapılan hata anlaşılmış olacak ki görevine iade edilir (Kimi tarihçilere göre Lutfi'nin vakıf kitaplarını üzerine geçirmeye çalıştığı tespit edilmiştir.) Ancak bu sırada Sinan Paşa’nın padişahla arası açılır ve Paşa, Seferihisar’a sürülür. Lutfi de 1476'da Sinan Paşa ile beraber gider.

Fatih'in ölümünün ardından yine Sinan Paşa ile İstanbul'a dönen Molla Lutfi, Yıldırım Bayezid tarafından bursa Yıldırım Medresesi'ne müderris olarak atanır.

Arkasından sırasıyla Filibe’de Şehâbeddin Paşa, Edirne’de Dârülhadis, İstanbul’da Semâniye, Bursa’da Murâdiye ve muhtemelen tekrar İstanbul’da Semâniye medreselerinde müderrislik yapar.

Ancak Lutfi, hakkındaki suçlamalardan bir türlü kurtulamaz. Zındıklık ve ilhâd suçlamasıyla yargılandıktan sonra idam cezasına çarptırılır.

23 Ocak 1495 tarihinde ise cezası Atmeydanı’nda boynu vurulmak suretiyle infazı gerçekleştirilir ve naaşı Eyüp’te Defterdar Mahmud Çelebi Mescidi yakınına gömülür.

Peki acaba Molla Lutfi'yi ölüme götüren sebepler nelerdir? Bilirsiniz "zındıklık" Tanrı'ya ve ahirete iman etmeme anlamına gelir, kısaca ilhâd yani dinsizlik.

Aslında idamından önce kendisine isnat edilen ilhâdla bir ilişkisinin bulunmadığını haykırdığı ve kelime-i şehâdet getirdiği bilinen Molla Lutfi, anlaşılan o ki dönemin ileri gelenlerinden oldukça fazla hasım edinir ve onların kıskançlık ve düşmanlığına kurban gider.

Molla Lutfi'nin dinsizliği ile ilgili Yıldırım'ın yaptığı soruşturmada Taşköprizade'ye göre elle tutulur tek delil onun bir derste sarf ettiği şu sözü olur: “Namaz dedikleri kuru eğilip kalkmadır; faydası yoktur.”

Ancak Taşköprizâde’nin, o derste hazır bulunan öğrencilerden amcası Molla Kıvâmüddin Kasım’ın, -doğru söylediğine yemin ederek- açıkladığına göre söz konusu cümlenin aslı, Hz. Ali’nin ayağına saplanan bir okun kendisi huşû içinde namaz kılarken çıkarıldığını ve onun hiç acı hissetmediğini söyledikten sonra dediği, “Asıl namaz budur; yoksa bizim kıldığımız namaz kuru kalkıp eğilmekten ibarettir; onda da fayda yoktur” şeklindedir.

Taşköprizade'nin “eşi bulunmaz, üstün kişiliğe sahip rakipsiz bir âlim” dediği Molla Lutfi böylece -öğrencisi Kemalpaşazade'nin deyimiyle- hased-i akran belâsına uğrar.

Çünkü Lutfi, sivri dillidir ve dahası dönemindeki müderrisleri eleştirmekten çekinmez. Yanlış yaptıkları bir matematik suali karşısında onların yetersizliklerini yüzlerine vurur. Dahası medrese alimlerinin intihallerini çekinmeden ortaya çıkarır ve döneminin korkulu rüyası olur.

Harname'sinde “Ey zaman, yazıklar olsun alçaklar yükseklere çıktı, şerefli insanlar aşağılara indi.” diyerek muhteris ulemayla birlikte iktidarı da eleştiren Molla Lutfi döneminin en etkili silahı "dinsizlik" suçlaması ile ortadan kaldırılır.

Dersine girdiği öğrencileri de yoldan çıkarmakla suçlanan Molla Lutfi'nin suçlamalarına baktığımızda Sokrates'inkiyle aşağı yukarı aynı olduğunu görürüz. Hatta hakkındaki suçlamalar da aynıdır, suçlamaların arkasında gizlenen asıl nedenler de. Demek ki aradan geçen 1900 senede pek de bir şey değişmez...

Bu içerikler de ilginizi çekebilir:

Düzmece Mustafa Olayı: Filmlere Taş Çıkartacak Hikayesiyle Mustafa Çelebi, "Düzme" Lakabını Nasıl Aldı?
Osmanlı Arşivlerinden Geliyoruz! Şeyhülislamların Birbirinden İlginç 16 Fetvası
Ebussuud Efendi'nin Yunus Emre Öğretisini İzleyenler Hakkında İdam Kararı Çıkarttığını Biliyor muydunuz?
Aslanı ile Gezen Amerika'yı Vergiye Bağlayan Kaptan-ı Derya: Cezayirli Gazi Hasan Paşa
Şair, Padişah Demeden Öldüren Osmanlı'nın En Acımasız Celladı: Kara Ali

Popüler İçerikler

Sevgilisine Atacağı Fantezi Mesajını Yanlışlıkla Karısına Atan Ünlü Patron İcralık Oldu
Bahis Reklam ve Teşvik! Acun Ilıcalı, TV8 ve Exxen Yetkilileri Hakkında Soruşturma Başlatıldı
Teğmen Ebru Eroğlu İle İlgili Skandal Karar: Küfür ve Taciz İfade Özgürlüğü Sayıldı
YORUMLAR

Sokrates ile zındıklık konusundaki ortak suçlamaların yanında; “Ey zaman, yazıklar olsun alçaklar yükseklere çıktı, şerefli insanlar aşağılara indi.” demesi âlimi götürmüş. Günümüzden farkı yok. Doğru söyleyeni kovarlar bu hatta burdaki gibi kellesini vururlar.. nerede yalaka, kişilik zayıfı insan varsa idareci yapılıyor. Mert, dobra, liyakat sahibi şahsiyetler hor görülür. Çünkü;Doğru olsam ok gibi yabana atarlar beni, Eğri olsam yay gibi elde tutarlar beni,Ne doğruyu aç gördüm, ne eğriyi tok,Eğri yay elde kalır, menzil alır doğru ok. ... vesselam.

01.03.2023

Molla lütfi Yıldırım bayezid döneminde idam edilmemiştir. İdam edildiği dönem II. Bayezid dönemidir.

11.03.2023

daha yıldırım beyazıd ile 2. beyazıdı ayıramıyorsunuz... yapmayın ayıp!!!

SEN DE YORUMUNU PAYLAŞ