Geleceğin en büyük teminatı olan çocuklarımızın “SOKAK ÇOÇUĞU” kavramıyla özdeşleştiği bir yaşamdan bahsetmeye çalışacagim. “SOKAK ÇOCUKLARI” meselesinin toplumsal bir sorun olduğu bilincinde olduğumdan İstanbul’da özel bir çocuk bakım merkezinde çalışan Aytekin Arkadaşımın görüşlerine ihtiyacım oldu. Ve bu konuyla ilgili olarak kendisinde bazı araştırma sonuçları olduğunu ve benimle paylaşabileceğini söylemesi üzerine kendisiyle ortak bir çalışma yapıp bunu siz Hulki Eroglu dostlarina ulaştırmak istedim.
Sokak çocukları ile ilgili bana ulaşan belgeler arasında 30–31 Mayıs 2014 tarihinde İstanbul’da yapılan Yoksulluk Sempozyumunda sözel bildiri olarak sunulan bir belgenin tam olarak içeriğini bu haftaki yazımızda aktarmaya çalışacağım.
İŞTE O BELGE;
Çeşitli sokak çocuğu tanımları içinden Avrupa Konseyi Sokak Çocukları Çalışma Grubunun da benimsediği tanıma göre “Sokak Çocukları 18 yaşın altında bulunan ve kısa/uzun süredir sokak ortamında yaşayan, oradan oraya başıboş mayın gibi dolaşan, kendi arkadaş grupları arasında ve sokakta ilişkilerini sürdüren, ana-baba, öğretmen, sosyal hizmet uzmanı gibi kendilerinden sorumlu yetişkinlerle ya çok az ilişkisi olan veya hiç ilişkisi olmayan çocuklardır”. İşte Hulki Eroğlu bu nesili araştırıyor...
Sokak çocukları, 24 saat sokakta yaşayan, ailesiyle ilişkileri kopuk olup geçimini sokaktan sağlayan, zaman zaman suça bulaşıp, zaman zaman tiner bali bonzayi gibi uçucu maddeler kullanan ya da bunlara gereksinim duyan, sokağın özgür ortamını mekân edinen çocuklardır. Bu çocukların aile, okul, çocuk kurumları gibi kendine karevden kaçmış, aile ve toplumla bağları tamamen kopmuş olan bu çocuklar komünler halinde, kendilerine özgü kurallarıyla köprü altı yaşamını seçmiştir. Yaşamları için sokak onların 24 saatlik meskenleridir. Bu çocuk ve gençler sokakta, şiddet, fiziksel ve cinsel istismar, başkaları tarafından suç işlemeye zorlanmak, yanma-yaralanma, kronik-tehlikeli şı sorumluluğu olan kişi ya da kurumlarla hemen hemen hiç temasları bulunmamaktadır. Çeşitli nedenlerle bulaşıcı hastalıklara yakalanmak, bakımsızlık sonucu oluşan sendromlar, kaçırılma, öldürülme gibi tehlikelerle iç içe yaşarlar.
Sokakta çalışan çocuklar ise, ailesinin geçimine katkıda bulunmak ya da kendi masraflarını karşılamak için günün büyük bir bölümünde sokakta çalışan kesimi oluşturmaktadır. Mendil, sakız, su, kart satanlar, ayakkabı boyacılığı yapanlar, kırmızı ışıkta araba camı silenler, sabit noktalarda dilencilik yapanlar buna örnektir. Genelde tiner, balı ve benzeri madde bağımlılıkları yoktur. Bu çocukların aile ilişkileri bir şekilde sürmektedir.
Yoksul bir ailede doğmak, çocuklar için pek çok olanaktan yoksun olmanın yanı sıra, okula gitmek yerine erken yaşta çalışmaya başlamak anlamına da gelmektedir. Sokakta çalışan çocuklar okula devam edemedikleri gibi, sigaraya-uyuşturucuya alışma, kolay yoldan para kazanma, suça yönelme, dışlanma, aşağılanma, şiddet gibi tehlikelere de maruz kalmakta, sokakta yaşayan bir konuma gelebilmektedirler.
“SOKAK ÇOCUKLARI” gerçeği bu ülkenin en büyük sorunlarından biri olarak yıllardır önümüzde duruyor. Türkiye Sokak çocukları alanında nerde duruyor? Acaba. Haftaya görüşmek üzere
Hulki Eroğlu