Sofralarımızın Vazgeçilmezi Tuz Hakkında Öğreneceğiniz Bu Bilgiler Sizi Şok Edecek!

Sofralarımızdan eksik olmayan tuzun aslında çok daha ilginç özellikleri olduğunu biliyor muydunuz? Tuzun gizemleri çözmek, bir mekanı keşfetmeye yardımcı olmak ve dünya tarihinin çözülmesine destek olmak gibi özellikleri var... Ama en ilginç olanı ise sodyumun hem öldürmesi hem de hayat kurtarması... Varlığı ve yokluğu fazlaca hissedilen tuzun 10 etkileyici özelliğine gelin birikte bakalım. 🤗

10. Tuz, sabundan daha sağlıklıdır.

Yaralı biri hastaneye gittiğinde debridma (yaralı dokunun temizlenmesi) denilen bir işlemden geçiyor. Bu işlem genellikle su ve sabun ile yapılıyor. Ancak binlerce hasta bu yaralar temizlendikten sonra bazı enfeksiyonel problemler yaşıyor ve tedaviye ihtiyaç duyabiliyor.

2015 yılında bir doktor grubu "Tuzlu sular bu enfeksiyonları engelleyebilir mi?" diye merak etti.

Başlatılan çalışmada hastaneye gelen hastaların yarısının debridman işlemi su-sabun ikilisi ile yapılırken diğer yarısının işlemi tuzlu su ile yapıldı. 2400 kişiyi kapsayan bu çalışmada yaşanılan enfeksiyon problemleri ile hastaneye geri dönen hastaların su ve sabun ile tedavi gördükleri sonucu ortaya çıktı.

Aynı zamanda doktorların tedavide tuzlu suyu tercih etmeleri tedavi maliyeti açısından da kazançlı bir adım oluyor. Bu Üçüncü Dünya ülkeleri için sevindirici bir haber.

9. Tuz, beyin iltihabına yol açabiliyor.

2018'de araştırmacılar fareler üzerinde yüksek-tuz diyeti denilen bir çalışma başlattılar. Maalesef varılan sonuçlar korkutucuydu. Fareler son derece zeki memeliler olmasına rağmen yüksek miktarda tuz tükettikten sonra yapılan labirent testlerinde kötü sonuçlar gösterdiler ve bıyık uyarımı,yeni nesnelere tepki gibi reflekslerinde düşme tespit edildi.

Uzmanlar, daha önce tuzdan kaynaklı bilişsel problemlerin yüksek tansiyondan olduğuna inanıyordu. Ancak yapılan çalışmalar yüksek tansiyon olmasa bile sadece tuz ile bu bilişsel sorunların yaşanabileceğini kanıtladı.

Bağışıklık sisteminin sonucunda, korteks ve hipokampüste azalan kan akışının öğrenme ve hafızayı olumsuz etkilediği gözlemlendi.

Hayvanın bağırsağında çok fazla tuz saptandığında, bağırsaklar kan damarlarını tehlikeye atmamak ve düşünmek için beyine iltihaplı sinyaller gönderiyor. Aslında bağırsakların gönderdiği bağımsız sinyalleri başka hastalıklarda da görüyoruz. (Sedef hastalığı, doku sertleşmesi, romatizma vb.) Ama ilk defa tuzun neden olduğu bir bağımsız sinyal ile karşılaşıldı.

Sevindirici haber ise yapılan deneyde, farelerin düşük sodyumlu bir beslenme şekline geçmeleri ile bilişsel faaliyetleri düzelme gösterdi.

8. Tuz Dişi

Pek çok insan tatlı bir dişin sahibi... Araştırmalar şimdide genetik bir 'tuz dişinin' varlığına işaret ediyor. 2016 yılında Kentucky'de 400 kalp hastası, risk altındaydı. Bu yüzden yemek günlüğü tuttular ve DNA örnekleri verildi. 

Hastalar arasında TAS2R48 adı verilen bir gen varyasyonu taşıyanlar vardı. Bu geni taşıyan kişilerin, gen olmayan kişilere göre daha güvenli tuz tüketebilme imkanları vardı. Ayrıca bu genin yiyeceklerden aldığımız tatlara da etki ettiği gözlemlendi. Bu gen daha acı bir tat almamızı sağlayarak yiyeceklerdeki tuz miktarını düşürmemize yardımcı oluyor.

7. Tuzlu yıldızlar, daha çabuk ölüyor.

Avustralya'da yıldız bir astrofizikçi olan Simon Campbell, 1980'lerden kalma eski araştırma makalelerini buldu. Ve makalelerin şu an bilinen bazı bilgilere aykırı olduğunu fark etti. Belirli bir kümedeki tüm yıldızların benzer şekilde geliştiğini savunan makale, NGC 6752 adlı  yıldız grubundaki farklılıkları açıklayarak bunun nedenini yıldızlarda bulunan sodyum miktarına bağlamıştır.

Gözlem tekniklerinin bugün olduğu kadar yüksek teknolojide olmadığını göz önünde bulunduran Campbell, bulguları test etmek için Şili’nin güçlü Büyük Teleskop'unu 13.000 ışık yılı uzaklıkta bulunan kümeye çevirdi.

Ve iddialar doğruydu.

Campbell’in ekibi, fazla sodyum içiren yıldızların az tuz içerenlere göre daha hızlı öldüğünü keşfetti. Düşük sodyum miktarına sahip yıldızlar, normal bir evrimsel yollarını izlediler ve sonunda gaz ve toz atmadan önce hidrojen ve helyum patlamaları yaşadılar. Sonrada söndüler. Çok miktarda sodyum bulunduran kuzenleri ise asla evrimsel yollara girmemiş, doğrudan sönmüşlerdir.

Tuzun, yıldızların sahip olduğu evrimsel yola etkisini kabul etselerde araştırmacılar bu durumu etkileyen başka faktörler de olabileceğini düşünüyorlar.

6. Aynı zamanda gittikçe ısınan dünya için bir çeşit morfin...

2018'de, Gezegensel Bilimler Enstitüsündeki bilim adamları, kötüleşen atmosfer koşullarını iyileştirmek için tuzdan yararlanılabileceğini savundu. İnsanların fosil yakıtlara olan bağımlılığı gezegenin sıcaklığını arttırmaya hâlâ devam ediyor. Bilim adamlarına göre tuz madenini atmosfore yayarak gelen ısıyı yansıtmayı deneyebiliriz.

Ancak başvurulan bu jeomühendislik, iklim değişikliğini durdurmak için çevresel manipülasyon içeren bir uygulama.

Ve tüm sonuçlar kesin olarak öngörülemediği için uydurma bir iş olarak kalacağını düşünenler de var. Tuz, insanlar için zararsız ve diğer önerilen tozlara göre daha yansıtıcı bir bileşen olabilir, ancak yoğun miktarda da klor içerir. Bu da ozonu delerek, Dünya'nın radyasyona karşı koruyucu kalkanının durumunu daha da kötüleştirebilir.

Kısacası belki de tuz, Dünya'yı soğutabilir, ancak hem troposfer hem de stratosferin kimyasallığını bozabilir.

5. Dünya dışı hayatı gözlemlemek için şans verir!

Antarktika'nın yüzeyinin altındaki derinlik, dünyanın geri kalanından ayrı ekosistemler içeriyor. Ve bu yeraltı cepleri süper tuzludur. 2018'de araştırmacılar Kanada'da bir çift tuzlu su gölü buldular. Şimdilik ayak parmaklarını ya da test tüplerini bu suya daldırmamışlar.

Bu iki gölünde Devon Buz Kepçesi'nden 610 metre (2000 ft) daha aşağıda olduğu düşünülüyor.

Kanada gölleri çok özel ve yapılan hesaplamalar, tuz içeriğinin okyanusların beş katı kadar olduğunu söylüyor. Jupiter'in uydusu Europa yaşam için gerekli olan bir tuzlu su denizi üzerinde buzlu bir kabuğa sahip. Bu yüzden, Kanada’nın buzla kaplı gölleri bazı ekosistemlere sahipse, güneş sistemindeki bu tuzlu okyanuslarda da benzer ekosistemlerin varlığı bu vesileyle kanıtlanabilir.

4. Ceres'in benekli olmasının nedeni tuzdur.

Ceres, güneş sistemimizin Mars ve Jüpiter arasındaki asteroit kuşağında cüce bir gezegendir. Bir süre için Ceres’in görünüşü ile ilgili bilimsel bir sır vardı. Cüce gezegenin yüzeyinde yaklaşık 130 tane açıklanamaz parlak nokta vardı.

2015 yılında, NASA’nın Dawn uzay aracı küçük bir keşif için gönderildi ve makul bir cevapla Dünya'ya geri döndü.

Gelen veriler incelendiğinde ise, bu parlak noktaların hidratlı magnezyum sülfatlardan oluştuğu görüldü. Bu bileşimlere ise çoğunlukla kraterlerin içinde rastlanılmış. Bu noktaların ilk olarak nasıl ortaya çıktığı da henüz bilinmiyor ama etkileri muhtemelen kabuğun altındaki buz ve tuzu açığa çıkarmakta.

3. Tarihteki en kötü kuraklıklar

Araştırmacılar, 2017 yılında, Ölü Deniz'de sondaj çalışmaları yapıyorlardı ve uygarlığı dize getirebilecek iki tehlikeli kuraklığın korkunç izlerini buldular. Matkap, sırasıyla 10.000 ve 120.000 yıl önceye ait kalıntılara çarptığında iki büyük tuz kütlesi ile karşılaşıldı.

Varılan sonuç Orta Doğu iki kere binlerce yıl süren kuraklıklara maruz kalmıştı.

Aslında ekip, geçmiş yağış miktarlarını saptamak için tuz birinkintilerini araştırıyordu. Ama araştırmalar beklenenden çok daha farklı bir sonucu ortaya çıkardı. Yağış azlığı bu tuz brikintilerini büyütüyordu ve buna devam edecekti. Bilim adamları, bölgenin daha fazla kuraklaşacağını söylüyor ve çok ihtiyaç duyulan tatlı su yine ortadan kaybolabilir.

2. Oksijenin doğuşu

Dünya, ilk oksijen oluşana kadar çok boğucu bir yerdi. Büyük Oksidasyon Olayı dediğimiz olay ise bakteriler fotosentezi öğrendiğinde ve oksijeni serbest bıraktığında mümkün oldu. Bu bulgu, tabii ki 2018 yılında dünyanın en eski tuzunun bulunmasına kadar gizemini koruyordu. Bulunan kristaller kimyasal olarak sofra tuzu ile özdeş ve araştırmacılara göre 2.3 milyon önce bir okyanusun buharlaşması ile oluşmuş.

1. Kontrol altına alınmak istenen bir maddedir.

2012 yılında Rio'da yapılan Dünya Beslenme toplantısına katılan araştırmacılar, tuzun üretici şirketler veya hükümet tarafından düzenlenmesini ve denetlenmesi gerektiğini açıkladı. Araştırmacılara göre prematüre olarak yaşanan ölümlerin sebebi yüksek miktarda sodyum tüketilmesi. Ayrıca her yıl milyonlarca insan gıdalara eklenen tuzun yol açtığı yüksek tansiyon yüzünden ölüyor.

Normalde bir insanın hayatta kalması için günlük 350 miligram tuz tüketmesi yeterlidir.

Ama ortalama bir Amerikalı günde 3500 miligram tuz tüketmektedir. En büyük suçlu ise tüketiciden saklanan sodyumdur. Mağazadan alınan bir ekmeğin diliminde 250 miligram sodyum olduğu hesaplanmış. Bir fast-food ürününde ise bu 2000 miligramı buluyor. Araştırmacılar, üreticilerin düşük kalitedeki ürünlerinin tadını iyileştirmek için fazlaca tuz eklediklerini açıkladı.

Popüler İçerikler

Sevgilisine Atacağı Fantezi Mesajını Yanlışlıkla Karısına Atan Ünlü Patron İcralık Oldu
RTÜK Başkanı'ndan Gündüz Kuşağı Programlarına Son İkaz: "Toptan Yok Ederiz!"
Kılıçlı Yemin Olayında Yeni Gelişme: Teğmenlerden Sonra Komutanlar da Disipline Sevk Edildi