Sizler İçin Araştırdık: Nasıl Bir Ev Arkadaşı Olacağı Merak Edilen 10 Ünlü Sima

Onedio olarak sizler için hiçbir fedakarlıktan kaçınmıyoruz. Millet ünlülerin evine gidip, mutfağını, banyosunu, yatak odasını gezedursun, bizler bizzat 10 ünlü ile bir hafta geçirdik ve sonuçları sizler için derleyip toparladık. İşte o inanılmaz tecrübeler.

1. Soner Sarıkabadayı

Soner üretken bir insan. Aynı evi paylaştığımız süre içerisinde 'abi ilham geldi', 'şu an tek ihtiyacım düşünmek', 'rını nını nını nınını nının... bu nasıl olmuş?', vb. sözlerle bize bu üretkenliğinden örnekler vererek şaşırttı ama aynı zamanda su içtiği bardağı kazağına silip temiz gözüne koymasıyla aklımızı başımızdan aldı. Soner'le ev arkadaşı olacaksanız ilk olarak tetikte olmanız gerekiyor. Ziyan olmasın diye 2-3 diş arasına soktuğu kürdanı geri yerine koyacak bir yapısı var. Kliplerinden de anlaşılacağı üzere son derece ağırkanlı biri. Kliplerde ağır çekim sandığınız birçok sahnenin aslında orijinal hızında olduğunu ilk bizden duymuş olun. 'Abi kalkmışken bana da bir su getirsene' dediğimiz Soner, suyu getirdiğinde su istediğimizi unutmuştuk bile. 1 saat 45 dakikada Uludağ'ın zirvesinden su indirilirken Soner mutfağa gidip gelemedi. 

Espri anlayışı güzel ama espri kabiliyeti yok. Kendisine cool pop ikonu imajını seçtiği için gülünce büyünün bozulduğunu düşünüyor. Bunun için özel olarak çalışan Soner evin her köşesine 'gülersen karizma biter!' temalı notlar iliştiriyor. 'Bunu İncir Reçeli' filminde görmüştüm demesi ne kadar romantik biri olduğunun da işareti ayrıca. 

Sonuç olarak Soner, hizmetçili, rezidans dairede kalanlar için ideal bir ev arkadaşı olabilir. Gülmeyi, çabuk yaşamayı, enerji dolu olmayı da umursamıyorsanız Soner ile gül gibi geçinip gidersiniz. Bir de kafiye takıntısı var, 'burcu burcu-taburcu' türünden kafiyelere hasta. Diyelim ki film izliyorsunuz 'sevemedim bu filmi ben-bitse de yatsak erken' türünden oyunlara da hazırlıklı olun.

2. Hayko Cepkin

İlk gece uykumuzdan bir böğürtü ile uyandık. Oturduğumuz daire 6. katta olduğu için acaba apartmanda inek mi boğazlıyorlar diye paniklemişken salonda su içen Hayko ile karşılaştık. Meğer Hayko kabus gördüğü zamanlar uykusunda sayıklayabiliyormuş. Gerçi kendisi çok iyimser bir arkadaş, sayıklamak ile cehennem zebanisi ile savaşmak arasında bir miktar fark var. Allah'tan bu tür kabuslar sık olmuyormuş (1 hafta içinde 12 defa oldu, kendisinin sayı zarfları ile ciddi problemleri var). Hayko normalde çok iyimser, hareketli, enerjik ancak fazla konuşmayan biri. Çok konuşursa işin büyüsünün kaçacağını düşünüyor. Bu sebeple şarkılarında da fazla söze yer vermeyip dinleyiciyle arasında çığlıktan bir bağ oluşturmaya çalışıyor. Dairede kendisi için özel hazırlanmış ses yalıtımlı bir oda olmasına karşın komşular 3 defa 155'i arayıp cinayet ihbarında bulundu. Yani çığlık iletişimi iyi.

Hayko insanlarla yüz göz olmayı sevmeyen, dinlemesini bilen, ev işlerine yardımcı, boş vakitlerini ekstreme sporlar ile değerlendiren biri. Evde çok zaman geçirmiyor. Yani Hayko ile eve çıkarsanız 'Abi sevgilim gelecek bugün evi bana bıraksana' demenize gerek yok, çünkü zaten Hayko evde durmuyor. Kah paraşüte koşuyor, kah konsere, kah arkadaşlarla buluşmaya. Bize varlığımızı hissettiren çevremizdeki insanlardır diyen Hayko bunu bağırarak ifade edince daha iyi anlaşılacağını zannediyor, belki de tek handikapı bu. 

Sonuç olarak müstakil, çok odalı, onun odası yalıtımlı bir evde kalacaksanız Hayko on numara insan. Gayet esprili, sadece gülerken arada brutal vokaller kasması sorun olabiliyor onun dışında bir sıkıntısı yok. Yemek yapar, bulaşık yıkar, gece sizinle oturup içer, derdinizi dinler, alemlere akar. Kısacası öğrenci evi tadını yakalarsınız üstelik bu sefer cebinizde paranız da olur. Ancak brutali hayatınıza sokmayı öğrenieeeeeeğnnnnnnn!!!

3. Emre Aydın

Özetle tek bir şey söylemek gerekirse 1 haftada ağlamaktan, antidepresan kullanmaktan, Emre'nin 'sence arayayım mı?', 'önce o arasın', 'ne yapıyor acaba bu sarı gecelerde', 'gitti gideli İstanbul daha siyah bana', vs. demelerinden içimiz şişti. Yanınıza yumuşak yastığınızı, -11 derecede balkonda oturmak için polar battaniyenizi, içip içip eski sevgiliyi aramaya çalışan Emre'yi durdurmak için kas gücünüzü hazır ederek girişin bu işe. Emre'nin bu kadar içli, hüzünlü, sıfat tamlaması kokan şarkılar yapmasının altında yatan ana sebep gündelik hayatında sürekli birilerinin gidişini düşünüyor olması ve bunun getirdiği yarı depresif kişilik bozukluğu. Haliyle bu durumda olan bir adama 'kalk da makineyi boşalt', 'içtiklerini makineye diz', diyemiyorsunuz. Adam orada 'sarı gecelerin hüznüyle yoğrulup, karanlığın siyahına boyanırken' sizin ütülenecek bir şeyin var mı diye sormanız abes kaçıyor. 

Ama bütün bunları saymazsak Emre çok depresif biri... Evet Emre komik, neşeli, hareketli, canlı, bomba gibi biri değil. Eğer öyle olsaydı eminim ki 'patlarırım sarıyı hoplatırım karayı' diye bir şarkı yapabilirdi ama bu mümkün görünmüyor. Çünkü Emre, bulaşık makinesinde ters konan kapağın üzerinde biriken bulanık durulama suyuna bakıp 'sensiz bulanıklardayım, huzursuzum' diye söz yazabilecek duygusal olgunluğa erişmiş biri. Gündelik yaşamını nasıl idame ettiriyor derseniz, ağlayıp gözyaşlarını yalıyor demek isterdik ancak öyle değil, bildiğin beyti, kuzu şiş, gerdan, mumbar götürüyor yani, orada hiç sıkıntı yok. Sıkıntı sarı gecelerde (2. gün evin ışığını tasarruflu ampul ile değiştirdim, bana mısın demedi. Geceler sarı olarak kalmış aklında)

Sonuç olarak duygusallık içinde boğulayım, ölünce beni köyümün sarı gecelerinin karanlık ayazında zincire vursunlar diyenlerdenseniz Emre Aydın sizin için harika bir ev arkadaşı olacaktır. Ama azıcık güleyim deseniz vallahi gitarı kafanızda parçalar demedi demeyin. Hepinize bol sarılı geceler.

4. Reza Zarrab (Rıza Sarraf)

Çok çalışkan biri Reza, bir dakika olsun boş durmuyor. Sürekli eve birileri gelip birileri gidiyor. Kendine özel bir çalışma odası var ve kapısını daima kilitli tutuyor. Öğrenci evlerinden alışık olduğumuz 'evin masraflarını bölüşme' uygulamasına darılıyor. Neyse söyle parası verelim şeklinde bir tavrı benimsemiş. Hatta öyle ki kapıya gelen kuryelere, yemek getiren elemanlara, temizlikçi kadına %20 bahşiş ve %10 ön bahşiş uygulaması var. İşini sağlam kazığa bağlıyor, bütün faturalar otomatik ödemede, evde her iş düzenli, hangi gün kimin geleceğini, hangi gün nereye ne vereceğini ezbere biliyor. Siyah bir ajandası var ama o ajanda başkaları unutursa eğer diye tutuluyor, çünkü kendisi unutmuyor. 

Evde bile takım elbise ile geziyor Reza, yatarken pijamalarını itina ile giyiyor, bakımına özen gösteriyor. Yaşaması zor biri değil, eğer ki konuşmayı sevmeyen biriyseniz çünkü Reza pek konuşkan biri değil. Nerede konuşacağını iyi biliyor ve geri kalan zamanlarda sürekli susuyor. Hele ev arkadaşı ile konuşması pek görülmüş bir şey değil. Kafasında sürekli bir şeyler var ve dinlendiği, film izlediği, yemek yediği zamanlar da bile sürekli aklından hesap kitap işleri yapıyor. 

Sonuç olarak biriyle aynı evi paylaşmak ama o evde o yokmuş gibi yaşamak istiyorsanız Reza on numara biri sizin için. Asla cimri değil, eli çok geniş, bankalara güvenmiyor parasını bavulların içinde evde saklıyor, eve sürekli arkadaşları, çalışanları, iş adamları gidip geliyor, aylık telefon faturası üç haneli rakamlarda geliyor ama size elinizi dahi sürdürmüyor. İsteseniz lokmaları ağzınıza koyması için bile birini tutabilecek kıvamda bu tombik çocuk.

5. Yıldız Tilbe

'Akıllı giren deli çıkar' lafı sanırım böyle bir duruma çok uygun. Mantıklı biriyseniz, kararlarınızı düşünerek alıyorsanız, size söylenen bir şeyin satır aralarını okuma sevdalısı biriyseniz Yıldız Tilbe ile eve çıktığınızda bütün bu saçmalıklardan arınacağınızın garantisi benim. Yıldız Tilbe resmen depresyon tedavisi, zehirli düşünce detoksu, pozitif enerji yüklengeci gibi bir insan. Evde birisinin sürekli dans ettiğini, bağıra bağıra şarkı söylediğini, Twitter başında twit atarken söylendiğini düşünün, yabancı film izleyen anneannenizi gözünüzün önüne getirin, işte Yıldız böyle biri. Hiçbir şekilde dertlenmenize izin vermeyen, her gün ayrı bir sürpriz ile çıkıp gelen biri. Nasıl oluyor da böylesine romantik, içli şarkılar yazabiliyor diyorsanız bu da dengesiz kişiliğinin bir ürünü. Çünkü bir dakika önce deli gibi gülen kadın bir dakika sonra hüngür hüngür ağlayabiliyor.

Dalgalı deniz gibi Yıldız ama bir süre sonra durulacağından eminsiniz. Yemek yapmayı ve yemeyi seviyor, ev işlerine yardımcı, iki arada bir derede beste yapıyor, saçları gibi renkli biri. Evde kaldığımız bir hafta boyunca bir dakika durulmadı, sürekli bir devinim içinde, çalışkan, dobra bir kadın. Sözünü asla esirgemiyor. Yani sizi idare etmesini beklemeyin, bir yanlışınızı görürse acımıyor, anında çakıyor lafı.

Sonuç olarak Yıldız yaşaması keyifli biri. Ancak dengesizliklerine alışmanız biraz zaman alacak ve tabi görenlerin retinalarını yakan dans figürlerine de. Ama bütün bunları hallettiniz mi anne evinde kalır gibi kalırsınız Yıldız'la hiçbir şey de olmaz.

6. Ahmet Çakar

Bir insan düşünün ki akşama çıkacağı spor programı yayınında kullanmak için evde muz, kesekağıdı, hıyar, kablo, boks eldiveni, vb. şeyler hazırlıyor olsun. Akıllı telefon elinde Twitter, Facebook, Whatsapp, Instagram dolansın. Üstelik bu adam yıllarını spora ve hekimliğe vermiş, 50 yaşının üzerinde biri olsun. Selam Ahmet Çakar. Biz daha aklı başında, sakin, oturaklı birini bekliyorduk açıkçası. Kendimizi hep o programların birer kurmaca olduğuna inandırmıştık ama Ahmet Çakar gerçekten de böyle biri. Gecenin 2'sinde hashtag kasan, Twitter'dan fenolar ile yazışan, 'yarın programa havuç götüreyim de ROK'a bunu bir yerine tak artık' diye laf koyayım diyen biri. Bu yaşlarda insanların huzuru, sükuneti bulması beklenirken Ahmet de tam tersi olmuş. Ömrü hayatını spor, doktorluk ile geçiren adam bu yaştan sonra laf sokma planları yapan ergene dönmüş. 

Haliyle bu havası evde de devam ediyor, ROK'tan alıştığı üzere, su isterken bile 'Hooop', 'Bürrssst!', 'BAKSANA!', vb. şekillerde bağırıyor, sürekli laf çarpıyor, bıyık altından gülmek deyimine can veriyor. Sanki sürekli açığınızı arıyormuş gibi hissediyorsunuz. Arkanız dönükken bile onun sizi izlediğinizi anlayıp ürperiyorsunuz. Yemeğe düşkün ama yapmaya ve toplamaya hiç karışmıyor. Bildiğiniz her şeyi eleştiren ama hiçbir şeye karışmayan insan profili Ahmet Çakar.

Sonuç olarak evde sürekli azarlanmaya, laf sokulmasına, bağırılmasına, sinsi sinsi gülünmesine hazırsanız Ahmet Çakar ile yaşamaya da hazırsınız demektir. Gece 2'de ROK'u arayıp, naber lan hıyarto diye muhabbete giren biri düşünün, işte o kişi Ahmet Çakar.

7. Burhan Kuzu

Pek vakit bulup eve gelemiyor. Geldiğinde de çabucak Twitter'a, sosyal medyaya göz atıp yatıyor. Zira böylesi daha iyi çünkü TV'den izlerken insanın içini gıcıklayan, tebeşirin tahtada kayarken çıkardığı cıyaklama sesine benzer sesi yüz yüze konuşurken daha bir ızdırap verici oluyor. Saçma argümanlarını size saatlerce anlatması, Batı konusunda yaptığı çıkışlar, öğrenilmiş, öğretilmiş zoraki savunmaları, askerlik anısı gibi her defasında başka türlü anlattığı yumurtalı saldırı olayı insanı gerçekten çileden çıkarabiliyor. Ev işleriyle zerre ilgisi yok çünkü kendisi milletin işleriyle uğraşıyor. Milletin işlerine 6 saat, sosyal medyaya 10 saat ama iş bulaşığa gelince milli iradeye darbe. Evde bile sağlam irade diye gezen bir insana na kadar tahammül gösterebilirsiniz ki?

Burhan Kuzu ev arkadaşı olacak biri değil, zira evde bile kalması gereksiz. TBMM'deki odasında akşama kadar kendi kendine konuşsun, anayasal okumlamalar yapsın, çıkarımlarda bulunsun, sosyopolitik argümanlarla yeni Türkiye'nin gidişatına yön versin falan ama evde kalmasın. Sanırım bu dönem onun 3. dönemi ve artık milletvekili olamayacak. Eğer partisi onu başka bir hizmette görevlendirmezse ailesine buradan sabırlar diliyorum. Road Runner biplemesine benzeyen sesi, yumurta anıları, eşsiz argümanları, Süheyl Batum'a olan gıcıklığıyla çekilmez biri olacaktır. 

Sonuç olarak Burhan Kuzu ile yaşanan ev tecrübesi yorucu, yıpratıcı ve iç gıcıklayıcı. Kesinlikle birlikte yaşanabilecek biri değil. Ama siz anayasal tartışmalardan ve askerlik anılarından hoşlanıyorsanız ve gitar telinin koparken çıkardığı sese benzeyen bir ses tonu sizi rahatsız etmiyorsa neden olmasın?

8. Berkay

'Abi ben kopuyorum', 'abi ben ortamlardayım', 'Abi Asena aradı mı?', 'Abi kızlar var burada işin yoksa gel', 'abi burası yanıyor', 'abi ben bu gece Caner'deyim', 'abiiii seviyorum seni', vs. Berkay'ın özeti bu. Bir haftalık süre içinde evde toplamda 6 saat bulundu. Sürekli alemde, gecelerde, ortamlarda, akıyor, kopuyor, yanıyor. Berkay'ın bizim bildiğimiz hayata dair herhangi bir pratiği yok gibi. Adam abartı sanatının zirvesinde master yapıyor. Ona göre bakkal bir yanıyor, kasap akıyor, berber çakıyor. İşi gücü nerede aksiyon var, kızlar nerede, kim kiminle, vb. türü sorulara cevap aramak, bulunca da oraya sızmak. 

Ev işleriyle ilgisi var mı diyeceksiniz, bulaşık yakıyor, ütü bakıyor derecesinde bir ilgisi var. Evi temizlikçi çekip çeviriyor ama onun da yaptığı bir şey yok zira, Berkay'ın evinde yatak örtüsü ayda toplamda 3 kere falan bozuluyor. Sürekli başkalarının evinde, sürekli sabahlamalarda, sürekli coşmalarda Berkay. Sizinle tek ilgisi arada bir arayıp, 'ben gelmeyeceğim' dedikten sonra yarım ağız 'sen de gel istersen' demek. Ama gelmenizi istemiyor çünkü ona göre ortamlar ganimet ve onu kimseyle paylaşmak istemiyor Berkay. 

Sonuç olarak Berkay ile aynı eve çıkmak tek başına eve çıkmaya nazaran daha avantajlı. Çünkü kirasını günü gününe verir ama ortamlar akar, kokar, yakar.

9. Demba Ba

Güzel insan Demba Ba, ibadetini yapsın, antrenmanına gitsin, arada bir dışarı çıkıp hava alsın yetiyor. Geri kalan zamanını evde, verimli şekilde değerlendiriyor. Tek sıkıntısı cemaat abileri gibi sürekli namaza, niyaza yönlendirmeye çalışması. Üzerindeki belletmen havasını bir türlü atamıyor. Gecenin 3'ünde sizi teheccüd namazına kaldırmaya gelebiliyor. Bir şeye sevindiğinde secdeye gidiyor, fazla gülmüyor ama on numara arkadaşlık ediyor. İçkisi, sigarası yok, Berkay gibi akarı kokarı yok, para sıkıntısı yok, zor durumdaysanız zekatını, fitresini almanız olası. Yardım sever, insancıl biri Demba Ba

Ev işlerinin hepsini yapan, dersine çalışan, derli toplu, ailesine bağlı, idealist öğrenci evi arkadaşı gibi Demba Ba, piyango gibi. Hayatın tüm zorluklarını üzerinizden aldığı yetmiyormuş gibi, yaydığı uhrevi elektrikle içinizi huzurla doldurmasını da biliyor. Mesela Demba Ba yerine Pascal Nouma olsa bir tür Berkay sendromu yaşamanız mümkün olabilirdi ama Demba ile yaşadığınız tek sendrom Nihat Hatipoğlu sendromu olabilir. 

Sonuç itibariyle Demba kral bir ev arkadaşı. Evi seven, evde vakit geçiren, size bir şeyler katan biri. Maçlara beleşe girmek de cabası.

10. Ebru Şallı

Son ünlümüz Ebru Şallı. Evde topa, spor aletine takılmadan yürümenin imkanı yok. Tamam pilatesini falan yapıyorsun da şu topu da kaldır değil mi? İnsan yaşıyor bu evde. Gece tuvalete kalktığınızda pilates topuna basıp kafanızı gözünüzü yarmanız an meselesi. Sürekli pişen detoks lahanası yüzünden ev saray ahırı gibi kokuyor. Gösterişli ama leş gibi kokuyor. Brokoli, kuşkonmaz, lahana, bilumum detoks bitkileri evin baş tacı oluyor. Sürekli spor ve Sinan Akçıl konuşuluyor. Harun kötüleniyor, aslında birkaç kilo daha verse ne kadar güzel olabileceğini anlatıyor, vs. 

Pek çalışmadığı için sürekli evde olması ve Sinan'ın zırt pırt eve gelmesi de cabası. Zaten ilgilenmediği iki çocuk, 6000 pilates CD'si, yoga kitapları, vs. derken evde adım atmaya yer kalmıyor. Üstüne bir de pilatesin ve uyguladığı rejimin dışkılamasını nasıl olumsuz etkilediği bilgileri de eklenince...

Sonuç olarak çok zorda kalmadıysanız Ebru ile aynı eve çıkmayın. Lahana kokusu, Ebru'nun tuvalet maceraları, pilates topu derken 1 ayda aradan çıkarsınız.

Popüler İçerikler

TSK'dan Atatürkçü Teğmenlerin Kılıçlı Yemini İçin Açıklama: "Mesele Kılıç Değil, Emre Uyulmaması"
Teğmen Ebru Eroğlu İle İlgili Skandal Karar: Küfür ve Taciz İfade Özgürlüğü Sayıldı
Ayliz Duman Çok Sade Kaldı: Miss Universe 2024'te Gelmiş Geçmiş En Çarpıcı Ulusal Kostümler Giyildi!