Sizin Öğretmenleriniz Kimler?

Anaokulundan üniversiteye onlarca öğretmenim oldu. Hepsinin ismi, siması kalmadı maalesef hatırımda. Üzerinden çok zaman geçti ama yine de ilkokul öğretmenim Buket Hanım’ı çok net, çok canlı hatırlıyorum. Bana dediklerini ya da derslerde anlattıklarını değil, ben de uyandırdığı duyguları, kişiliğime kattıklarını daha çok…

Buket Öğretmen’in ilk işi beni sınıf başkanı yapmak olmuştu.

Buket Öğretmen’in ilk işi beni sınıf başkanı yapmak olmuştu. Zaten aile yaşantımda 3 yaşımdan beri bir abla olduğum için sorumluluk bilincim oluşmuştu, ama hayatım boyunca bana eşlik edecek adalet ve birlik olgularını onun sayesinde edindim. Neredeyse lise bitene kadar da hep sınıf başkanı seçildim. Bana bol bol kompozisyon (o zamanlar öyle bir şey vardı) yazdırır, övgüsünü sakınmaz, sınıfa da sesli okuturdu. Yazmayı da okumayı da sayesinde sevdim. Folklor dersine yazılmama ve o sayede okul hayatımdaki 9 sene boyunca Anadolu’nun her yöresinin folklor danslarını öğrenmeme, koca koca stadyumlarda gösterilere çıkmama vesile olmuştu. Bedenimin dinçliğini, dansın her türüne sevdayı sayesinde kazandım.

O da yetmemiş, annemle babamı İzciliğe geçişte önemli bir mertebe sayılan “Yavrukurt” olmam için ikna etmiş; onun ısrarları ve bana inancı sayesinde henüz daha 9-10 yaşlarımdayken ailemden ayrı ilk bireysel macerama atılıp, Çanakkale’nin ıssız tepelerinde kampa gitmiştim. Hala anlayamam, annemler küçük kızlarının o tehlikeli yolculuğa gitmesine nasıl izin verdiler. Hiç unutmam, dağlardan kurtlar iner de çadırımıza girer diye önlem olarak gecelerce bir kütüğe sarılarak uyumuştuk. Sanki kurt girince şıp diye uyanacakmışız da boyumuz kadar kütüğü hemen kaldırabilecekmişiz gibi. Ateş yakmayı, zor koşullarda çözüm üretmeyi, işbirliğini öğrenmiştim o kampta. Son gece, veda şenliğinde çarşafımdan tek omuz tuvalet yaparak yüksek moda zevkimi ve yaratıcılığımı da ortaya koymuştum.

Ama en önemli, en büyük kazancım, yüzme bilmeyen Ankaralı bir çocuk olarak dalgalı sularda -hem de yanımda babam olmadan- yüzmeyi öğrenmem olmuştu. İki günlük deli özgüvenimle yarışa bile katılmış, birinci olmuştum. Sondan birinci ama... Bu yaşadıklarımın her birinde, her bir anında öyle büyük dersler, öyle büyük edinimler varmış ki… Kim, nasıl biri olacağımı kemik ailemden (annem, babam, kardeşim) sonra büyük oranda ona borçluymuşum. Ancak bugün -yarım asırlık bilincimle- Buket Öğretmen’in ve onun gibi nicelerinin ne büyük insanlar olduklarını görebiliyorum.

24 Kasım Öğretmenler Günü

Ülkemizde 24 Kasım, Buket Öğretmen gibi değerli insanları anmamız için 1981 yılında belirlenmiş önemli bir tarih. Öğretmenlerin eğitimdeki katkılarını onurlandırmak, emeklerini takdir etmek amacıyla birçok ülkede farklı günlerde kutlanıyor Öğretmenler Günü. Bana göre onlara asıl minnetimizi, kişisel gelişimimizde ve toplumsal olarak ilerlememizde üstlendikleri kritik görev için göstermeliyiz. Sevgi ve sabır yüklü bir öğretmenin bizlere sadece müfredat kitaplarında yazan bilgileri değil, etik değerlerimizi, ahlakımızı, sorumluklarımızı, yaşamsal becerilerimizi kazandırdığını, adeta bir peri gibi bizleri, dolayısıyla toplumu dönüştürebildiğini kim inkâr edebilir! Bu günün bizde 24 Kasım’da kutlanmasının sebebi ise Atamızın 1928 yılında 'Başöğretmen' unvanını kabul ettiği güne atıfta bulunması.

Hepimizin Öğretmeni: BAŞÖĞRETMENİMİZ ATATÜRK

O, bizim bağımsızlığımızı, bugünkü varlığımızı borçlu olduğumuz değişmez, tek Öğretmenimiz. Onun öğretmenliğini anlatmaya benim kelimelerim kifayetsiz kalır. Bugün hala her cümlesi bir ders kabul edilmeli ve üzerine fasılasız çalışılmalıdır, fikrimce. Mustafa Kemal Atatürk için eğitim, bağımsız bir milletin temel taşıydı. 'Hayatta en hakiki mürşit ilimdir' diyerek, çağdaş uygarlık yolunda ilerlemenin anahtarı olarak öğretmenleri ve eğitimi işaret etmişti. Onun hayal ettiği öğretmenler, yalnızca okuma yazma öğreten değil, düşünce özgürlüğünü, bilimi ve aydınlığı yaymayı amaçlayan neferlerdi. Onun izinden yürüyen tüm Öğretmenlerimize saygıyla selam olsun.

Bu günün bende çağrıştırdıkları

Aslında 24 Kasım’a girdiğimizi fark ettiğimde zihnimde yankılanan fikir, herkesin herkes için çok önemli bir öğretmen olabileceği idi. Mesleği öğretmenlik olmayan, okul sıraları arasında ter dökmeyen öğretmenlerimiz de var… Belki henüz kendimize bile itiraf etmediğimiz, gönlümüzde bir yerde gizli kalmış öğretmenlerimiz…

Evet, belli bir süre bir eğitim-öğretim sistemi içinde bu meslek erbabı tarafından yetiştiriliyoruz, ancak eğitim-öğretim ömür boyu sürüyor ve biz her an birilerinden, bir canlıdan, yaşamın kendisinden bir şeyler öğreniyoruz, öyle değil mi? Tesadüfen bindiğimiz bir taksinin şoföründen de, diz boyu karda simit satmaya çalışan bir simitçiden de öğrenebildiğimiz şeyler oluyor.

Hiç aklında yokken hayatına giren bir köpek, teker altından kurtardığın bir kedi yavrusunun dahi sana öğrettiği, kattığı ne çok şey vardır. Onlar sen farkına varmadan insanı dönüştürür. Anne olursun, baba olursun, abla-abi olursun, o el kadar bebe ömrü boyunca sana bir derstir. Sen mi onu eğitirsin, o mu seni, meçhul...

Bir gün öyle bir arkadaş çıkar ki karşına, hiç anlamadan hayatının dersini alırsın. Veya misal, bir seminere katılırsın, engin bilgisini dinlediğin kişi, sende yepyeni kapılar açar. Başka biri olarak ayrılırsın oradan. Pandemi sağ olsun, oturduğun yerden kurslara, atölyelere katılırsın, öyle hocalar çıkar ki karşına, 40’ından sonra yepyeni bilezikler takar, meslek edinir, kariyer değiştirirsin. Daha uç örnek gerekirse, Black Bird dizisindeki (TV+) James Keene gibi, bir seri katil olan Larry Hall’la mecburen arkadaşlık etmek zorunda kalırsın, hapisten çıktığında aynı kişi değilsindir artık. O ruh hastası bile sana var oluşunla, taşıdığın kimlikle ilgili müthiş dersler vermiştir. 

aşamdaki en etkili öğretmenin bir ahtapot bile olabilir; Oscar’lı ve on farklı ödüllü belgesel My Octopus Teacher’daki gibi… Kitaplar okursun, filmler izlersin, tiyatrolara gidersin, zihin kapıların mühürlü değilse hepsi öğretici, hepsi dönüştürücü olabilir insana. Sizin bu hayattaki gizli öğretmenleriniz kimler, hiç düşündünüz mü?

Ezcümle; insanın en mucizevi özelliklerinden biri sonsuz öğrenme yetisi. Durmuyoruz. Durmamalıyız da! Yaşamda karşılaştığımız hiçbir kişi ya da olay tesadüfen değil; hepsi, her şey bize bir şey anlatıyor. Biz uyanık olup, zihnimizi açık tutup, karşımızdaki kim olursa olsun onu gerçekten dinlediğimiz ve -iyisiyle, kötüsüyle- mesajları, dersleri doğru aldığımız müddetçe öğrenmeye, büyümeye, gelişmeye devam ediyoruz. 24 Kasım vesile oldu; hayatıma bir şekilde dokunan, bilgisini sevgiyle paylaşan, “olma” serüvenimde yoluma ışık tutan, gelmiş, geçmiş, gelecek tüm hocalarıma sevgi, saygı ve minnetimi sunuyorum. 

Instagram

Linkedln

Bu makalede öne sürülen fikir ve yaklaşımlar tamamıyla yazarlarının özgün düşünceleridir ve Onedio'nun editöryal politikasını yansıtmayabilir. ©Onedio

Popüler İçerikler

Berfu ve Eser Yenenler'in 3. Kez O Ses Yılbaşı'na Katılmaları Tepki Topladı
Cübbeli Ahmet Çakarlı Araçla Geldiği Etkinlikte Şeriatı Savundu: Skandal Sözlere Tepki Yağdı!
Asgari Ücretin Açıklanmasından Sonra Cumhurbaşkanı’na Mesaj Atan Kadir İpek Gözaltına Alındı