En kısası 40 dakika süren, bazıları 10-15 sezon devam eden diziler, dizilerimiz. Yeni bölümü çıksa altyazısını, altyazı çıksa bir sonraki bölümü merakla beklemekten sıkıldıysanız; sizi bu zahmetten kurtaracak 20 dizi özetini bu içerikte bulacaksınız.
DİKKAT BU İÇERİKTE SPOİLER BULUNMAKTADIR!
Sonra vay efendim ben o diziyi izleyecektim, yok daha yarısındaydım sonunu söylediniz falan olmasın.
Şimdi bi ponpon kız var bu takla atıp kafası üstüne düşüyor ölmüyor. Allah böyle bir yetenek vermiş buna yani kafası kopmadıkça ölmeme gibi bir durumu var. Sylar diye bir adam var başta kötü gibi ama sonra kahramanlıktan kazandığı parayla cami falan yaptırıyor meğer iyi bir insanmış. Sonra bi kimyacı var bu başta duvarda falan yürüyor sonra bi bakıyorsun kertenkele olmuş artık nasıl bir günah işlediyse. Japon bi amca var zamanı durduruyor falan. Ama tam bizim kafada bu, gidip banka falan soyuyor derken senaristler de 'bu ne saçma dizi yav' deyip bitirdi diziyi.
5 kişilik bir arkadaş grubu var. Bunlardan Barney komik olan, Robin güzel olan (Önce Ted'le sevgili oluyor sonra Barney'le evleniyor. Hoppa bi kız kafası falan karışık. Küçükken Kanada'nın avmlerini övdüğü bi şarkısı var. Sıkıntılı bi tip). Marshall ve Lily var bunlar sevgili sonra evleniyolar en insan gibi yaşayanlar bunlar zaten. Sonra Ted var bu da grubun eziği. 300 tane sevgilisi oluyor 'hah işte bu kadınla evlenecek' dediğin an, armudun sapı üzümün çöpü deyip terk ediyor kızları. Düğünde terk ediliyor bir de tabi ne kına gecesi var ne kız isteme öyle evlilikten hayır gelir mi gelmiyor yani.
IMDB: 8,4/10
Pablo Escobar diye bir adam var bunun amcaoğlu halaoğlu falan hepsi pis işlere bulaşmış. Uyuşturucu falan alıp satıyorlar ama iyi para kazanıyolar hani bi an sen de düşünüyosun 'yav bu ne güzel iş' diye sonra emniyet teşkilatımıza saygı duyuyorsun kapatıyorsun diziyi.
Jack diye bir doktor var bunun bindiği uçak ıssız bir adaya düşüyor sonra bu doktor diye ne kadar hasta varsa buna gidiyor yok benim belime demir girdi yok ben ıssız ada böğürtleninden zehirlendim adamı bir rahat bırakmıyorlar adada. Ada da bir acayip evliya mezarı falan var sanırım, bu adaya düşenlere dadanıyor bir şeyler. Lastik falan yakılıyor sanırım böyle siyah bir duman dolanıyor sürekli etrafta halbuki ne kadar çevreye zararlı yani yakma değil mi hayret bir şey ya. Kötürüm bir amca var bunu babası 12. kattan aşağı itiyor ama öldürmeyen Allah öldürmüyor işte. Bu amca adaya düşünce yürümeye başlıyor ama bi şükür namazı falan kılmak yok. O dağ senin bu tepe benim adanın bereketini kaçırıyorlar.
Frank Underwood diye bir adam var politikacı. Hanımıyla bunlar siyasetin esiri olmuş, ona dalavere çevirelim buna pislik yapalım derken bu adam ABD Başkanı oluyor. Sürekli bir pirzola yeme mevzusu var bu dizide. Et kombinası reklamı var gibi bilmiyorum. Sonra bunun hanım et yemekten mi bıkıyor nedir terk ediyor bunu. Bizim ülkede bunu çeksen senaristinden ışıkçısına herkesi tutuklarlar öyle acayip bir dizi.
Efsun ve Bahar diye 2 kadın var bunlar doğumda karışıyor biri zengin aileye gidiyor öteki fakir aileye derken işte fakir aileye giden mevzu çıkarıyor 'o hayat benim' diye yani bir şekilde fakirliğe isyan var bi şükretmek yok. Keremcem var dizide ama şarkı falan söylemiyor.
Poyraz diye bir polis var bunu mafyayı içten çökertsin diye özel görevle mafyaya eleman diye yolluyorlar ama bu gidip mafya babasının kızına tutuluyor ama kız da güzel yani şimdi yukarıda Allah var. Mafya babasının fedaileri var ama hep bi şiirsel konuşmalar var sanırsın mafya değil Cemal Süreya Şiir Topluluğu. Poyraz'ın küçük bi çocuğu var saçı Mario'daki yürüyen mantarlara benziyor ama çok tatlı çocuk, sevimli yani.
Herkesin zengin olduğu ilginç dizilerden biri. Selena ve Blair diye iki kız var bunlar lisede arkadaşlar ama görsen 1,90 boy var ilginç bir lise yani, okulda viski içmeler coşmalar yani Okul Aile Birliği diye bir kurum yok bir düzen yok kimin eli kimin cebinde belli değil. Aynı anda aynı kızdan 8 kez ayrılıp 9 kez barışıyor. Gossip Girl diye bir kız var işte lisede kim kiminle sevgili oldu kim kimi öptü diye blogunda yazıyor derken meğer erkekmiş bu. E be kardeşim madem erkektin Gossip Boy deseydin haybeye izlettiniz diziyi.
Dexter adında bir dayı var bu seri katil ama seri katil öldüren bi seri katil. Yani böyle ilginç bir amca. Bir yandan da polis teşkilatında olay yeri inceleme departmanında maaşlı memur. Git efendi gibi işine gücüne bak niye seri katillik kardeşim bu insanları anlamak zor. Binlerce insan KPSS çilesi çekiyor sen de memuriyeti yakma peşindesin.
Bir aile var ama bunlar normal değil yani çocuk desen çocuk gibi değil, bir tane velet var Carl diye şiddet bağımlısı bir eleman sağı solu kırıyor yakıyor sürekli sadist. Çok zeki bir eleman var o da liseyi bitirmiycem diyor ablası kızıyor bitireceksin derken çok iyi bir üniversiteye gidiyor inşallah uzay mühendisi olacak vatana millete faydalı olacak derken bakıyorsun milletin yerine üniversite sınavına giriyor. Fiona diye bir kız var valla sırf onun hatrına izleniyor dizi. Bir de Steve var ama yaramaz bir adam evlenilecek bir tip değil. Kadınlarımız uzak dursun bu tiplerden.
Aynı evde oturan 2 tane süper zekalı eleman var ama baksan öyle de çok zeki değiller. Bunların bi Hintli bir de annesiyle yaşayan ezik bir arkadaşları var. Bir gün bunların karşısına sarışın ama dünya güzeli saftirik bir kız taşınıyor tabi bunların en eziği aşık oluyor bu kıza. Klişe yani ama kız güzel, izlenir. Bilimsel şaka falan yapıyorlar. Mühendislik kazanan her gencimiz ilk iş bu diziyi izler.
Zeytinburnu Metrobüs istasyonu'nda iş çıkış saati olan izdihamdan feyz alınarak yapılan bu dizide zombilerin dünyayı istilası ve hayatta kalmaya çalışan tipleri izliyoruz. Zombi de zombi gibi değil yani bir zombiden beklentin nedir? Yavaş yürür, höö diye bağırır, ağzı kokar, beyin yemek ister (çünkü beyni yok). Bunlar plan falan yapıyor ilginç zombiler.
İki tane dedektif var bunlardan biri çok dindar öteki ateist gibi bir şey. Bunlar işte bir davayı çözmeye çalışıyorlar ama sürekli de atışıyorlar. Hacivat Karagöz çekmiş adamlar milenyumun ortasında resmen. Sonra davayı çözüyorlar ama bi amca var bunlara balta bıçak ne bulduysa dalıyor yaralıyor ikisini de. Gazi maaşı alıyorlar mis gibi valla. 2. sezon diyorsun acaba ne yapacaklar, bir bakıyorsun ilk sezonla alakasız başka başka tipler var.
Uydurma bir çağda geçiyor ejderha var dev yaratık var büyü falan var ilginç bir dizi. Krallığın başına geçmek için millet birbirini yiyor. Bir Stark ailesi var bunlar Karslı sanırım kışı karı çok seviyorlar ama epey bahtsızlar. Ekmek kırıntısına mı basmışlar, baykuş mu öldürmüşler nedir bir bahtsızlık var ailede. Bunların ailenin soyu kuruyor neredeyse. Babaları ölüyor, kardeşler ölüyor en küçük kardeş kötürüm kalıyor bunların basireti bağlanmış bi kısmetsizlik var ama du bakalım. Bir de düğün sahnesi var adına 'Red Wedding' demişler ama bi takı töreni bile olmadı. Cüce var işte içip espri yapıyor; klasik film cücesi yani bu klişelerden kurtulamadılar.
Kimya öğretmeni bir amca var bir gün öğreniyor ki kanser olmuş. Tedavi masraflarım çıksın bari diye ek iş yapmaya başlıyor gerçi ek iş dediğim de uyuşturucu üretiyor. Yani demiyor ki bir ilaç üreteyim, kansere çare bulayım herkes kolay para peşinde kardeşim. Bir de bunun yancısı, eski öğrencisi var sürekli küfür ediyor BİÇ BİÇ BİÇ eh yeter diyor insan, kadına saygı duyulmayan bir dizi.
Keşanlı bir adam var bunu köle diye satıyorlar pazarda. Sonra bu dövüşçü oluyor onu kılıçla biç bunu doğra derken öğreniyor ki hanımını öldürmüşler. Siz misiniz benim eşimi öldüren deyip bu epey büyük mevzu çıkarıyor. Haklı adam bir noktada. Sonuçta Trakyalı yani eşine ailesine sahip çıkan bir yapısı var. Helal olsun.
Bir adam var abisine çok düşkün. Abisine katakulli yapıp hapise atıyorlar bu da 'siz bizi sahipsiz mi sandınız?' deyip, üstüne kaçış planını dövme yaptırıyor ama epey büyük dövme kimbilir kaç para verdi.Sonra abisini kaçırıyor ama her şeyi planlamış zehir gibi bir eleman. Abisi keşke pis işlere bulaşmasaydı, çocuk da pırlanta gibi; vatana millete hayırlı bir insan olurdu derken adamın bir de kanser olduğunu öğrenip tarlası yanmış köylü gibi çömeliyorsunuz odanın köşesine. Üzücü bir dizi.
İki kardeş var bunlar kendilerini ecinnilerle savaşa adamışlar. O ecinni senin bu zebani benim derken 6-7 kez ölüp ölüp diriliyorlar. Gece izlememek lazım sıkıntılı rüyalar gösteriyor insana.
Bir doktor var ama pratisyen. Bu elektroniğe falan meraklı. Bir gün yine devrelerle oynarken telefon kulübesine akım gidiyor aaa bir bakıyor telefon kulübesi zaman makinesi olmuş. Sonra bir canavarlar falan çıkıyor. Her sezon doktorun tipi değişiyor bu da ilginç bir mevzu. Bari birbirine benzeyen adamlar bulsalar yoo hiçbiri birbirine benzemiyor. Bir de kız var Doktor'un yanında takılıyor paso; hep bekliyosun sevgili olacaklar diye ama olmuyorlar.
Jack Bauer diye bir özel ajan var. Bu ya ABD Başkanı'nı suikastten kurtarıyor ya teröristleri yakalıyor maceradan maceraya koşuyor bu. 2 saat izliyorsun, diyorsun ki en az bi 6 ay geçmiştir dizide; bakıyorsun 2 saat geçmiş. İlginç yani. Kurtlar Vadisi gibi bir şey. Bu da bir türlü ölmüyor.
Bu listeye de O Hayat Benim ve Poyraz Karayeli koymak neyin kafasıysa. House Of Cardsın hemen arkasından O Hayat Benim gelince trollenmiş hissettim kendimi.
Doctor Who'yu yanlış anlatmak için çabalasam bu kadar iyi yanlış anlatamazdım. Saygı duydum.
Yalnız öyle bi anlattı ki bütün diziler bok oldu kafamda .