Yani, mahkûmlar kendilerini sadece fiili işkenceye değil, modernist estetik
ilkelerden doğrudan esin kaynağı olan işkencelere de maruz kalıyorlardı.
Hücreler, 1938'de, faşist milliyetçi orduyla savaşan cumhuriyet güçlerini hapsetmek için Barselona'da gizli olarak inşa edildi.
Duvarlar ise mahkûmların geriye veya ileriye doğru ilerlemelerini engelleyecek biçimde düzensiz olarak inşâ edilmiş. Ayrıca sürekli olarak ışık efektleri ile mahkûmlar sıkıntılı ve bunalmış hâle getirilmeye çalışılmış.
Kısacası epey sürrealist bir hapishaneden bahsediyoruz!
Tabii sanat eserlerinin ait olduğu yerlerin de işkence yapılan hücreler değil, müzeler ve galeriler olduğunu...
Otomatik Portakal'da değinmişlerdi sanırım buna kapak resmini görünce aklıma geldi.
mantıklı