Hayalinizdeki restoran konsepti net: Müşteri geliyor, malzemesini seçiyor, ocağın başına geçip kendisi pişiriyor. Hem interaktif, hem eğlenceli, hem de Instagram’a malzeme çıkıyor. Ama asıl soruya gelelim: Bu rüyayı gerçeğe çevirmek cebinizi ne kadar yakar?
Gelin, “Kendin pişir kendin ye” konseptli bir restoranın A'dan Z'ye masraflarına birlikte göz atalım!
Bu restoran konseptinde işler biraz farklı işliyor: Menüden sipariş verip beklemek yerine, malzeme masaya geliyor ve mangal senin! Etini, sebzeni, hatta mantarını bile kendi pişiriyorsun. Bu hem keyifli bir deneyim hem de sosyal bir aktivite. Arkadaş grubunla gidip kahkahalar eşliğinde kendi yemeğini yapmak, dışarıda yemek yemenin çok ötesine geçiyor. Kısacası bu restoranlar yemek servisi değil, yemek macerası sunuyor.
Günümüzde restoran açmak artık sadece lezzetle ilgili değil; insanlar yemek yerken aynı zamanda deneyim yaşamak, içerik üretmek ve eğlenmek istiyor. “Kendin pişir kendin ye” konsepti tam da bu beklentilere hitap ediyor. Özellikle genç kuşaklar için interaktif yemek deneyimi çok çekici. Sosyal medyada paylaşılabilir olması da cabası!
Bir restoranın kaderini belirleyen en önemli şeylerden biri lokasyon. Evet, dekorasyon harika olabilir, etlerin kalitesi şahane olabilir… Ama yanlış yerdeysen kimse seni fark etmeyebilir. Bu tarz konseptler için kalabalık, genç nüfuslu ve sosyal hayata açık semtler altın değerinde. İstanbul’da Kadıköy, İzmir’de Alsancak gibi yerler bu tarz girişimler için biçilmiş kaftan. büyük şehirlerin popüler semtlerinde (Kadıköy, Beşiktaş, Alsancak gibi) 60-100 m² büyüklüğünde bir dükkanın aylık kirası 2025 yılı itibarıyla 60.000 TL ile 150.000 TL arasında değişmektedir. Anadolu şehirlerinde ise aynı büyüklükte bir yer için ortalama kira 20.000 TL ile 50.000 TL aralığındadır. Kiralama yaparken 3 aylık depozito ve peşin kira taleplerini de göz önünde bulundurmalısınız.
Bugün bir mekâna gelen müşteri, sadece yemek yemeye değil; aynı zamanda göze hitap eden bir atmosfer yaşamaya da geliyor. Bu yüzden sadece ocaklar ve masalar yeterli değil. Sıcak tonlarda aydınlatmalar, doğal dokular, ahşap detaylar, hatta “burada foto çekilmeden çıkılmaz” tarzı bir duvar tasarımı çok önemli. Ortalama büyüklükte bir restoranın dekorasyon ve iç mimari maliyeti 2025’te 200.000 TL ile 500.000 TL arasında olabilir. Bu rakam; masa sayısı, konsepte uygun aydınlatma, zemin kaplamaları ve duvar dekorasyonu gibi kalemleri kapsar. Konukların deneyimini artıracak detaylara yatırım yapmak, markanızı farklılaştırır.
Her masada bir ızgara olması işin eğlenceli kısmı olabilir ama teknik tarafı oldukça maliyetli. Özellikle duman tahliyesi çok kritik. Düşünsene, içerisi kebapçı dumanı gibi kokuyor, gözler yanıyor. Bu yüzden masaya özel havalandırma sistemleri, güçlü baca yapısı ve kaliteli ocak sistemleri gerekiyor. Ayrıca mutfakta hazırlık yapılacak alanlar, bulaşıkhane, soğuk hava deposu gibi altyapılar da düşünülmeli. Bu kalemlerde 300-500 bin TL arası harcama yapmak işten bile değil. Ama sağlam kurarsan uzun vadede sorun yaşamazsın.
Bir restoran açmak sadece masa sandalye koyup mangal yakmakla olmuyor. Ruhsat işleri, hijyen belgeleri, itfaiye onayı, vergi levhası, SGK kaydı, gıda denetimleri... Yani devlet diyor ki: “Senin hayalin olabilir ama benim prosedürüm var.” Bu işler zaman alıyor ve ciddi takip gerektiriyor. Ayrıca avukat veya mali müşavir desteği de şart olabilir. Ortalama olarak 20-50 bin TL arasında değişen bu süreç, biraz sabır biraz da sabit bütçe gerektiriyor.
Restoran açılışında “et bitti” demek, yeni doğmuş bir kuşu uçmadan düşürmek gibi. Bu yüzden açılış öncesinde geniş bir ürün stoğu oluşturmak gerekiyor. Kaliteli kırmızı et, beyaz et, vegan alternatifler, garnitürler ve özel soslar mutlaka menüde yer almalı. İlk stok için 100.000 TL’yi gözden çıkarmak gerekebilir. Üstelik bu sadece başlangıç. İşin devamı için tedarik zincirini düzgün kurmalı, malzeme akışını iyi yönetmelisin. Yani bu işte kasapla dost olmak altın değerinde.
Bu konseptte müşteri yemeğini kendisi pişiriyor olabilir ama her şey kendi kendine yürümüyor. Temizlik, masa hazırlığı, sipariş takibi, kasa, müşteri ilişkileri gibi işler hâlâ bir ekibe ihtiyaç duyuyor. İyi bir ekip kurmak hem hizmet kalitesini artırır hem de müşteri memnuniyetini garantiler. Ortalama bir restoran için 4-6 personel şart ve aylık giderleri de minimum 80-100 bin TL arasında değişiyor. Yani “müşteri çalışıyor, ben kâr ediyorum” diye düşünme; ekip işi bu!
Açtım, bekliyorum diye bir şey kalmadı. Dijital dünya senin vitrinindir. Sosyal medya yönetimi, içerik üretimi, reklam kampanyaları derken işin dijital ayağı da ciddi emek ve bütçe istiyor. Özellikle Instagram ve TikTok bu tür restoranlar için olmazsa olmaz platformlar. Birkaç etkili reels videosu, Google haritalarda olumlu yorumlar ve influencer davetleri seni bir anda popüler yapabilir. ilk etapta minimum 30.000 TL ayırmak gerekir. Profesyonel destek alınması halinde bu rakam 100.000 TL’ye çıkabilir. Özellikle açılış döneminde influencer iş birlikleri ve açılış kampanyaları etkili olur.
Her işte olduğu gibi, bu işte de planlamadığın masraflar mutlaka çıkar. Tesisat problemi, kırılan masa, beklenmeyen ruhsat ücreti, ilave işçi sigortası... Bunların hepsi işletmecinin sinir testidir. Bu yüzden başlangıç bütçene mutlaka %10-15 oranında bir ek pay bırak. Böylece işler sarpa sarsa bile kontrolü kaybetmezsin. “Aman canım olur o kadar” diyip hazırlıksız yakalanmak istemiyorsan bu kalemi unutma!
Geldik en can alıcı kısma: Bu işin bütçesi! 2025 yılında ortalama bir “kendin pişir kendin ye” restoranı açmanın maliyeti 1 milyon TL’den başlıyor. Eğer lokasyon elitse, dekorasyon havalıysa, mutfak donanımlıysa bu rakam 2.250.000 TL’yi kolayca buluyor. İşin dijital ayağı, ürün stoğu ve personel giderleri de eklenince “ben bu işi düşünüyordum ama...” diyebilirsin. Ama doğru yönetilen bir işletmeyle bu yatırım kısa sürede geri döner.
