Bir kahveye yaklaşık 200 lira vermek artık size pek de dokunmuyor olabilir. Almak istediğiniz bir kıyafete, ayakkabıya, telefona para harcamak gözünüzde büyümüyor da olabilir. Aslında yalnız değilsiniz. Dünya çapında birçok kişi 'doom spending' sendromuna yakalandı!
Gelin, doom spending nedir bir bakalım.
Fakat son zamanlarda, artık kahve fiyatları daha pahalı da olsa içinizi acıtmıyor olabilir. Hatta bazen yediğinize içtiğinize ne kadar para ödediğinizi fark etmeyebilirsiniz.
Hatta daha lüks harcamalar bile yapmaya başlamış olabilirsiniz. Lüks tatiller, yeni model teknolojik aletler...
Doom Spending sendromu, dünyada son zamanlarda popüler oldu. Türkçeye çevirdiğimizde 'kıyamet harcaması' anlamına gelen bu tabir, insanların yarınlar yokmuşçasına harcama yapması anlamına geliyor aslında.
Doom spending yapanlar da birer doom spender oluyor.
Ülkemizde de tüm dünyada da yeni neslin alım gücü azalmaya başladı. Bu noktada bir Z kuşağı olarak kendi yorumlarımı da naçizane aktarmak isterim.
Yeni nesil, anne babalarının aksine para biriktirerek mal mülk sahibi olamayacağının maalesef farkında. Geleceğe dair pek de umudu olmayan gençler, gününü kurtarma derdinde. Yarına yatırım yapamayan, yapsa da pek fazla anlamı olmayan gençler kazandığı parayı yalnızca günlük zevklere harcayabiliyor.
'Paramı biriktirip ileride bir araba alamayacağıma göre, en azından kaliteli bir kulaklığım olsun, en azından ağız tadıyla bir yemek yiyeyim...'
Geleceğine dair umudu olmayan kişiler, kendini doom spending sendromu içinde buluyor. Zaten biriktirdiğinde bir şey elde edemeyeceğini bilen kişi, en azından kendini bir süreliğine mutlu ediyor.
Desenize ülkece 'doom spending' sendromuna yakalandık
%10 üzeri enflasyon görmemiş toplumların kaygısız teorileri, enflasyon ile orantılı artmayan gelirleri ile yaşamaya çalışanlar için geçerli değildir. Bilim ve hukuk ile yönetilen ülkelerin ekonomisi ile gri listedeki piyasasında trilyon dolar dönüp halkına %1 düşmeyen bir ülkeyi kıyaslamayın.