Siyasetçilerin Muhalifleri 'Vatan Haini' Diye Suçlamasına Yol Açan, Başımızdaki En Büyük Bela: Zırva Teorisi

Hayatın her alanında yalanlardan korunmayı öğrendik ama bize yalandan daha büyük zararlar veren, daha önce üzerine hiç düşünmediğiniz bir şey daha var.

Zırvaların tahmin edilmeyen etkilerini araştırırken bu makaleden Hannah Arendt'in şu eserinden ve şu makaleden faydalandık.

Politikacıların yalan söylemesine alışkınız, hatta onların yalanlarını bilerek yine takip edenleri görmek bizi şaşırtmıyor bile.

İnsanların gerçeklikten daha büyük dertleri var, yerlerini sağlamlaştırmak, bulundukları topluluğun çıkarlarını korumak... Tüm bunlar hayatın her alanında yalanın sürekli dönüp durmasına yol açıyor. 

Anlayacağınız yalandan kaçışımız yok ama en azından eleştirel düşünce sahibiysek kendimizi yalandan koruyacak bir zırhımız var.

Tabii gerçekleri isteğine göre yöneten bir 1984 evreninden bahsetmiyorsak...

Gerçekliğin değiştirilmeye böylesine açık olduğu bir çağda yalan-gerçek ayrımını bir şekilde yapabiliyoruz ama zırva denilen, kaygan ve zehirli şeyle nasıl baş edeceğiz? Zırvayı laf arasında, pek dikkat etmeden sıkça kullanırız fakat aslına bakacak olursanız dünyayı yönlendirmeye yetecek kadar kuvvetli, yalandan daha tehlikeli bir zehir.

Biz bu problemi 'Zırva teorisi' olarak analım.

TDK zırvayı "Saçma, saçma sapan, boş, anlamsız söz." olarak tanımlıyor, sözcüğün kökeni ise İngilizce'de, 100 yıl öncesinde.

Bu arada zırva ile palavrayı karıştırmayalım, ikisi tamamen farklı şeyler. Palavrada bir gerçeklik problemi olmaz, sadece palavrayı paylaşan kişinin anlattıklarını laf olsun diye, inanmayarak sarf ettiği düşünülür.

Geldiği gibi başkalarına iletilen bayram mesajları gibi, kişisel hiçbir şey yoktur. Neyse, biz zırvaya dönelim.

Zırvanın nesini bu kadar abartıyorsunuz diye düşünüyorsanız buraya dikkat kesilin.

Durumun ciddiyetini gösterebilmek bir yalancı ve zırvalayan arasındaki farkı anlatalım. Yalan söyleyen kişi karşısındakini yalan olduğunu bildiği bir şeyi anlatarak ikna etmeye çalışıyor, amacı çıkarlarına ters düşen gerçeği gizlemek. Burada yeni bir şey yok.

Zırvalayan bir gerçeği örtmeye çalışmıyor çünkü onun gerçekle bir işi yok ama gerçeği gizleme gibi özel bir kaygısı da yok. Konuşurken bulunduğu ortamda, seçmeninin karşısında, dostlarının yanında onların duymayı istediği şeyi söylüyor sadece. Gerçeğe dayanma gibi bir kaygısı da yok, onu dinleyenlerin tatmin olması yeterli.

Zırvanın politikada çok fazla yeri olmadığını düşünenler Kuzey Kore'de halkın bir propagandayla futbol takımının Dünya Kupası'nı kazandığına inandığını hatırlatalım.

Sadece Kuzey Kore'de değil, dünyanın her yerinde zırvalar egemenliğini ilan etmiş durumda. Belki yalan söylenmiyor ama gerçeklikle hiçbir bağı olmayan vaatler, olaylar yaratılarak kişiler inandırılıyor. Zırvaların böyle büyük bir tehlike haline gelmesi kişileri bunların zırva olduğunu ikna etme sürecinde başlıyor. Yalan olmayan ama gerçeği de yansıtmayan sözleri nasıl eleştirebiliriz?

Dünyada iktidar olan popülizm buradan doğuyor.

Bu popülizm nereye mi götürüyor bizi? Fotomontaj olduğu bilinse de yine de verilen tepkilerin değişmediği fotoğraflara.

Bir düşünün, politik bir tartışmada kullanılan fotoğraf fotomontaj eseri ortaya çıkmış ve bu fotoğrafın orijinal olmadığı da ilan edilmiş. Zırvaların egemen olduğu çağda 'bu fotomontaj olsa bile...' diye başlayan cümleler duyuyoruz. 

Yani delillerden ziyade hislerin önemli olduğu bir çağdayız.

Politikacıların onların zırva iddialarını ortaya çıkaranları vatan haini ilan etmesi, zırvaların gerçeklerden daha güçlü olduğuna bir kanıt.

Açıkçası bu yapılanlar işe yaramıyor diyemeyiz, siyaset bilimi zırvaların liderleri kahramana dönüştürdüğünü söylüyor. Ayrıca zırvalarla gerçeklerle karşılaştığında da lideri takip edenlerin bağlılık duygusunu artırmaktan başka bir işe yaramıyor.

Siyaset bilimci Hannah Arendt zırvaların gücünü ve gerçekliğin çağımızdaki çaresizliğini müthiş özetliyor:

'Totaliter rejimin ideal vatandaşı tam inanmış bir Nazi veya tam inanmış bir komünist değildir. Gerçekle kurguyu birbirinden ayıramayan, yalanla doğru arasındaki farkı bilmeyen, sıradan halktır.'

Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?

Popüler İçerikler

Eski Bakan Işın Çelebi'den Fenerbahçe'ye Sert Yanıt: ''Devletin İmkanlarını Kullanıp ‘Yapı’ Diyemezsin''
10 Kasım 1938’de Hayatını Kaybeden Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün Son Sözü "Aleykümesselam" Oldu
Çanakkale'de AK Partili Belediyenin Tepki Çeken Atatürk Afişi Kaldırıldı!
YORUMLAR
29.11.2019

Reisin fotosu niye yok

29.11.2019

"Dünya bizi kıskanıyor." "Ekonomi uçuyor." vs.

29.11.2019

Guantanamo soğuktur şimdi

SEN DE YORUMUNU PAYLAŞ