Sivas Katliamı'nın Zaman Çizelgesi

1993 1993'te Neler Oldu?

1993 Türkiye'nin en karanlık yıllarından biriydi. Başta Uğur Mumcu olmak üzere faili meçhul cinayetler, siyasi bölünmüşlük, PKK'nin cinayetlerinin tavan yapması, Bingöl ve Başbağlar Katliamları, Silahlı Kuvvetler'in sürekli Kuzey Irak operasyonları, köy basmalar, halkın kutuplaştırılması, yüzde 67'ye çıkan enflasyon gibi sayısız detaydan bahsetmek mümkün. 

25 Haziran 1993 tarihinde 1. Çiller Hükûmeti olarak hatırlanan ve DYP-SHP koalisyonundan oluşan 50. Türkiye Hükûmeti göreve gelir. Başbakan Tansu Çiller'in yardımcısı Dış İşleri Bakanı Erdal İnönü olmuştur.

30 Haziran Bir saldırı planlanıyor

Saldırıdan iki gün önce cami çıkışlarında ve sokaklarda Aziz Nesin'in hedef gösterildiği ve neredeyse bir savaş çağrısına benzeyen yukarıdaki metnin bulunduğu bildiriler dağıtılmaya başlanır.

1 Temmuz 1993 4. Pir Sultan Abdal Etkinlikleri

1-4 Temmuz 1993’te, Pir Sultan Abdal Etkinlikleri'nin dördüncüsü düzenlenmektedir. Tanınmış konuklar etkinliğe davet edilir. Sivas halkı, konuklarını coşkuyla karşılar.

1 Temmuz 1993 günü PSAKD’nin Genel Başkanı Murtaza Demir bir açılış konuşması yapar. Sivas Valisi Ahmet Karabilgin’in konuşmasından sonra ünlü yazar Aziz Nesin sözü alır ve konuşmasını yapar. Saat: 17.00’de de Kültür Merkezi’nde Hasret Gültekin’in dinletisinden sonra, “Çağların Pir Sultanlarından Günümüz Pir Sultanlarına“ başlığıyla düzenlenen panel başlar. Gazeteci-yazar Sami Karaören’in yönettiği panele, Asım Bezirci, Prof. Dr. Afşar Timuçin,Aydın Çubukçu ve Hüseyin Gülkanat panelist olarak katılırlar. Pir Sultan Abdal Etkinlikleri'nin birinci günü, halkın ilgisi ve coşkusuyla noktalanır. Etkinlikleri izleyen Sivaslılar, kent dışından gelenleri evlerine konuk etme yarışına girerler. Konukların bir kısmı evlere dağılırken, bir kısmı da kalacakları otelle giderler.

1 Temmuz 1993 Akşam tekrar evlere bildiri dağıtılıyor

1 Temmuz akşamı da başka bir bildiri evlere dağıtılır. Şehirde bir olay gerçekleşeceği hissedilmektedir. 

Yıllar sonra bir MİT yetkilisinden şu açıklama gelir: 

 “Efendim, bizim bu gelişmelerin hepsinden öncesinden haberimiz vardı. Biz yerel basını günü gününe takip ediyoruz. Sivas’a dışarıdan gelenlerin kimler olduğunu, hangi amaçla geldiklerini biliyorduk. Kale Camisi’nin önünden slogan atarak bu işi başlattıklarını biliyoruz. Bizim, bu provokasyonun olacağından haberimiz de vardı ama, acaba bunların burada gücü nedir, toplananların ne kadarı sempatizan, ne kadarı taraftar, bunları tespit etmek için böyle bir olay olması halinde bunları ne kadarlık bir güçle dağıtabileceğimizin provasını yaptık. Ancak olay öyle bir hale geldi ki, elimizdeki güçle bunları engellememiz mümkün olmadı.”

2 Temmuz Cuma / Saat: 10:00

2 Temmuz sabahı saat 10 civarında Buruciye Medresesi'nde etkinliğe katılan şair ve yazarların söyleşileri vardır. Aziz Nesin Kitaplarını imzalar. Az ötede Metin Altıok, Uğur Kaynar ve Behçet Aysan sohbet etmekte, Asım Bezirci dostlarıyla kameralara gülümsemektedir.

2 Temmuz 1993 Yerel gazetede tahrik

Sivas'ta çkan Hakikat isimli yerel gazetenin manşeti toplananların canını sıkar. Gazete spotta Aziz Nesin'in, 'Bin yıl önce yazılan Kuran'ın nesine inanayım' sözlerine yer vermiş, manşeti ise, 'Müslüman Mahallesinde Salyangoz Sattılar' olarak atmıştır.

Saat: 11:30 "Neden saldırıyorsun?"

Aziz Nesin kendisiyle röportaja gelen İhlas Haber AJansı (İHA) muhabirine bu başlıktan yakınır. İHA muhabiri bunun üzerine müslüman camianın Nesin'in 'dinsizim' demesinden rahatsız olduğunu söyler. Aziz Nesin ise, 'Herkesin dinine saygım var ama ben mecbur değilim müslüman olmaya.' diye yanıtlar. Söyleşi kısa sürede bir tartışmaya dönüşür ve izleyicilerden biri araya girerek, 'Sen niye saldırıyorsun?' diye çıkışır. Tatsızlık başlamıştır.

Saat: 12:30

Aziz Nesin apar topar otele götürülürken, şenliklerin yapıldığı yerin hemen yakınındaki camide cemaat cuma namazı için toplanmaya başlar.

Saat: 12:45

Saat 12.45 sularında Cuma namazının başlamasına kısa bir süre kala Şenlik alanında bir tiyatro oyununa davet için davullar çalınmaya başlar. Bunun üzerine camide namaz kılmak isteyen cemaat bunun ezan sesini bastırmak için yapıldığına yönelik sloganlar atmaya başlar. Gerginlik artmaktadır.

2 Temmuz Cuma / Saat: 13:30 Kalabalık toplanıyor

Namazın ardından Paşa Camii önünde görevli emniyet ekibi (3860 kodlu) tarafından, Paşa Camii ve Meydan Camii’nden, Cuma namazından çıkan 500-1000 kadar kişiden oluşan grubun dört koldan Hükûmet Konağı’na doğru ilerlediklerini bildirir.

13:40 Sloganlar atılıyor

Hükûmet Meydanı gerisinde oluşturulan polis barikatını aşan yaklaşık 2 bin kişi, meydanda, “Vali istifa”, ”Zafer İslam’ın”,”Şeytan Aziz”, ”İslamiyet’i ezdirmeyeceğiz” vb. sloganlar atarlar.

13:55

Sayıları yaklaşık 3 bini bulan grup, Osmanpaşa Caddesi ve Buruciye Medresesi civarında benzer sloganları yineler.

14:10

3 bin 500 dolaylarında gösterici, Kültür Merkezi önüne gelmiş, içerideki grupla slogan mücadelesi başlamıştır. Çatışma polis tarafından zor da olsa önlenir.

Kültür Merkezi’nden ayrılan grubun sayısı, 4-5 bini bulmuştur.

14:45

Grup, 'Allah Allah', 'Allahuekber' vb. sloganlar atarak Buriciye Medresesi’ne gelir.

14:50

Buriciye Medresesi önünden Hükûmet Meydanı’na geçen 6 bin dolayındaki gösterici, aynı sloganları tekrarlarlar.

15:00

Grup, Hükûmet Meydanı’ndan Atatürk Caddesi’ne yönelir.

15:10

Atatürk Caddesi’nden yeniden Hükûmet Meydanı’na gelinirken, sayı yaklaşık 8-9 bini bulmuştur.

15:30

Hükûmet Meydanı’ndan İstasyon Caddesi yoluyla Kültür Merkezi’ne gelen göstericiler, bir gün önce dikilen anıtı kısmen tahrip etmiş; Kültür Merkezi içindeki gruba taşlı sopalı saldırmışlardır. Saldırı polisçe, fazla büyümeden, zor kullanılarak önlenir.

15:48

Valilik tarafından görevlendirilen Belediye Başkanı, Kültür Merkezi önündeki topluluğu sakinleştirmek için bir konuşma yapar ancak halk daha fazla galeyana gelmiştir.

Konuşmasına, 'Gazanız mübarek olsun' diye başladığı öne sürülen Belediye Başkanı Temel Karamollaoğlu'nun konuşmaları yıllar sonra video kayıtlarından incelenecek ve böyle bir cümle kullanmadığı açıklanacaktır.

15:55

Hızını alamayan yaklaşık 10 bin kişilik saldırgan ve dinci-faşist güruh, Kültür Merkezi’nden İstasyon Caddesi yoluyla yeniden Hükûmet Meydanı’na ve Madımak Oteli civarına gelerek ve slogan atmaya devam eder.

18:00

Madımak Oteli önünde toplanan yaklaşık 15 bin göstericiye, Valilikten gelen istek üzerine, Belediye Başkanı ve Büyük Birlik Partisi İlçe Başkanı birer konuşma yaparlar.

18:30

Belediye İtfaiye araçları, Hükûmet Meydanı’na gelir.

19:14

Kültür Merkezi önündeki heykel, belediye garajına konulmak amacıyla Meydandan geçirilirken, topluluk tarafından 'Madımak Oteli' önüne getirilir.

19:50

Madımak Oteli önündeki araçlar ve heykel ateşe verilir.

Otele yaklaşmak isteyen itfaiye araçlarına, göstericiler yere yatarak engel olurlar.

20:05

Yangın, otele de sıçramıştır. İtfaiye, güçlükle otele yaklaşır.

20:20

Afyon Sokak’tan (arka taraftan) gelen itfaiye, yangını söndürmeye başlamıştır.

Bir grup çatıya çıkarak yardım ister. Bu kişiler arasında Aziz Nesin ve Lütfü Kaleli de vardır. İtfaiyenin merdivenli arabası otele yaklaşır. Aziz Nesin ve Lütfü Kaleli merdivenlerden inerlerken, Sivas Belediye Meclisi Üyesi Cafer Erçakmak ile bazı belediye görevlileri tekrar saldırıya geçerler. Aziz Nesin ve Lütfü Kaleli, itfaiyenin merdivenlerinden aşağıya atılırlar. Başından yaralanan Aziz Nesin ve Lütfü Kaleli’yi linç edilmekten araya giren polisler kurtarır. Yaralılar polis arabalarıyla Tıp Fakültesi Hastanesi'ne götürülür. Oradan da Hava Kuvvetleri'nin havaalanında bulunan ikmal biriminde saklanır ve 24:00 itibariyle uçakla Ankara'ya gönderilir.

20:40

Hükûmet Meydanı’na gelen göstericiler, Hükûmet Konağı’nı taşlamaya ve slogan atmaya başlarlar.

Dönemin Sivas Valisi Ahmet Karabilgin daha sonraki açıklamalarında bu sıralarda linç edilmekten ve asılmaktan korktuğunu ve intiharın da aklına geldiğini söylemiştir.

20:50

Güvenlik kuvvetleri havaya ateş açar ve göstericiler dağılmaya başlar.

21:00

Kalabalık, küçük gruplar halinde şehrin çeşitli kesimlerine yayılmıştır.

22:00

İçişleri Bakanı Mehmet Gazioğlu valiliğe gelerek, olaylarla ilgili bilgi alır...

Valioğlu o dönemi 2012 yılında verdiği bir röportajda şöyle anlatıyor: 'Biz devamlı Ankara’da kendi aramızda konuşuyoruz. Diğer yandan Sivas Valisi, Emniyet Müdürü ile konuşmuyor, küsmüş. Telefon açıyorum 'Bakın Vali bey, irticacı bir takım güçler tarafından deniliyor verilen bilgide. Şu belediye reisi ile konuş, halkın önüne çıkın' diyorum. 'Ben belediye reisi ile de konuşmuyorum' diyor. Ahmet’le Mehmet konuşmaz da belediye reisi ile vali konuşmaz diye bir şey olabilir mi? Bir takım makamlara layık olmayan adamları getirirsen, bir gün o adam layık olmadığını gösterir. Bu adam sırf İnönü’nün danışmanı diye vali yapılmış bir adam. Valinin elinde öyle yetkiler var ki, ne başbakan ne de bakanda vardır o yetkiler. Orada keşke dinlemeyip gitseydim. Orada halkın önüne çıkıp halkın isteklerine tercüman olsaydım. Camiden çıkan bir grup yani adamın elinde tahta bile yok. Ama bize çok zarar verdi. Bir sürü yetişmiş insan orada yanarak öldü.'

23:00

Valilikçe ilan edilen ”sokağa çıkma yasağı” ile birlikte, emniyet güçleri geç kalmış bir şekilde müdahaleyi sertleştirir, sokaklar boşalır. 

Olaylarda 35'i dumandan zehirlenen toplam 37 kişi ölmüş, 60 kişi yaralanmış ve 36 kişi de sağ kurtarılmıştır.

3 Temmuz 1993

Olaydan bir gün sonra 35 kişi gözaltına alınmıştır. Daha sonra gözaltına alınanların sayısı 190'a çıkar. Gözaltına alınan 190 kişiden 124'ü hakkında, 'laik anayasal düzeni değiştirip din devleti kurmaya kalkışma' suçlamasıyla dava açılır, geri kalanlarsa serbest bırakılır.

Katliamın ardından siyasetçilerin sözleri de devletin katliama bakış açışını gözler önüne sermiştir. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, “Olay münferittir. Ağır tahrik var” derken Başbakan Tansu Çiller ise, “Çok şükür, otel dışındaki halkımız bu yangından zarar görmemiştir.” diyerek skandal bir açıklamaya imza atmıştır.

21 Ekim 1993 İlk duruşma

Kamuoyunda Sivas Davası olarak bilinen davanın ilk duruşması, Ankara 1 No'lu Devlet Güvenlik Mahkemesi'nde 21 Ekim 1993 günü yapıldı.

16 Kasım 1993 TBMM Araştırma Komisyonu'nda Yapılan Açıklamalar

'TBBM Sivas Olaylarını Araştırma Komisyonu’na ifade veren Tugay Komutanı Ahmet Yücetürk elindeki kuvveti gönderdiğini iddia ediyordu. Hâlbuki 5-6 bin kişilik tugaydan gönderdiği asker sadece 100 civarında. Onu da parça parça ve olay mahallinden uzak yerlere gönderiyor. Ancak tugay komutanı valiyi ve emniyet müdürünü

nerelerde tedbir alınması gerektiğini bilmemekle suçluyor. Tugay komutanı hükûmet meydanının emniyete bırakılmasını da istemiş. “Otel yanmaya başladıktan

sonra bana kuvvet talebi gelmiştir.” diyor. Bunun böyle olmadığı biliniyor.

Yücetürk, Ankara’daki komutanlar ve onların emriyle ilgilendiğini söylüyor: “Devamlı en üst komutanlarla temas hâlindeyiz. ‘Şunu yap, bunu yap, bu şekilde hareket

et’ şeklinde hep diyaloğu devam ettirdik.”

Sivas’la ilgili haber ve belgesellerde tugay komutanının topluluğu yararak meydanın ortasına kadar geldiği, ancak “En büyük asker bizim asker, asker Bosna’ya” nidalarıyla

gerisin geriye dönüp gittiği görülüyor; tam da yangın çıkmadan 1,5 saat önce.

Emniyet Müdürü Doğukan Öner, Meclis Araştırma Tutanakları’na geçen ifadesinde Vali’yi teyit ediyor: “Saat 17.00’ye kadar en az üç dört defa asker istendi.

Jandarmanın az sayıda gücüyle kültür merkezinde beraberdik, yalnız tugaydan yardım alamadık.” Pir Sultan Abdal Derneği etkinliğinin sunuşunu yapan Ali

Balkız (etkinliğin organizatörlerinden) meydana ve otele ait iki şey söylüyor: “Tugaydan gelen askerler ve başlarındaki komutan otelin önüne kadar yaklaşınca

taş kesildi ve durdular. Hangi kuvvet onları durdurdu ve geri aldı? Otelin yanmasına çok az kala üç kasklı toplum polisi içeri girdi. Yukarı çıkıp ‘Burada polis var mı?’ dediler ve çıktılar. Subay geldi ‘Asker var mı?’ dedi, bizzat ben ‘yok’ dedim. Çıktı gitti. Sonrasında otel yakıldı. Yakılmadan ortamı temizlemek mi istediler, bilemiyorum!”

26 Aralık 1994 Yeniden yargılama

26 Aralık 1994'te karara bağlanan dava sonucunda, 22 sanık hakkında 15'er yıl, 3 sanık hakkında 10'ar yıl, 54 sanık hakkında 3'er yıl, 6 sanık hakkında 2'şer yıl hapis cezası, 37 sanık hakkında da beraat kararı verildi.

Müdahil avukatlar, daha sonra Devlet Güvenlik Mahkemesi'nin kararını, 'taraflı, hukuka ve adalete aykırı' olarak niteleyerek, ayrıntılı bir savunmayla temyize gittiler. Yargıtay 9. Ceza Dairesi katliamın 'Cumhuriyete, laikliğe ve demokrasiye yönelik olduğunu' belirterek Devlet Güvenlik Mahkemesi'nin kararını esastan bozdu. Ankara 1 No'lu Devlet Güvenlik Mahkemesi, Yargıtay'ın bozma kararına uyarak yargılamayı yeniden başlattı.

28 Kasım 1997 33 sanığa idam kararı

28 Kasım 1997'de açıklanan kararda, 33 sanık Türk Ceza Yasası'nın 146/1 maddesine göre idama ve 14 sanık 15 yıla kadar değişen hapis cezasına mahkûm edildi.

24 Aralık 1998 İdam cezası kararı bozuldu

Yargıtay 9. Ceza Dairesi 24 Aralık 1998'de hapis cezalarını onadı, 33 idam cezasını ise usul noksanlıkları nedeniyle bozdu.

16 Haziran 2000 Yeniden idam cezası

Şubat 1999 tarihinde usul eksikliklerinin giderilmesi için başlayan yargılama sonucunda 16 Haziran 2000'de 33 sanık Devlet Güvenlik Mahkemesi'nce yeniden idam cezasına çarptırıldı.

İdam cezası kaldırıldı. Sanıkların avukatları AKP ve Saadet Partisi kadrosunda

2002 yılında idam cezasının yürürlükten kaldırılmasıyla idam cezası hükümlülerinin cezaları müebbet ağır hapis cezasına çevrildi.

Sanıkların avukatlığını üstlenenler arasında olan Refahyol iktidarının Adalet Bakanı Şevket Kazan, bakanlığı sırasında hükümlüleri hapishanede ziyaret etti. 

Geniş avukat listesinde çok sayıda Refah Parti üyesi ve yöneticisi olması eleştiri konusu oldu. Bu avukatlar ilerleyen yıllarda AKP ve Saadet Partisi'ne katıldılar ve içlerinden üst yönetim görevlerine yükselenler oldu.

Katliam sanıklarının avukatlığını yapan Hayati Yazıcı, AKP’den milletvekili olup Gümrük ve Ticaret Bakanlığı yaparken Haydar Kemal Kurt, Zeyid Arslan, Hüsnü Tuna, İbrahim Hakkı Aşkar, M. Ali Bulut AKP’den milletvekili oldu. Celal Mümtaz Akıncı ise AKP oylarıyla Anayasa Mahkemesi üyesi yapıldı. Burhattttin Çoban, Halil Ürün, Mevlüt Uysal, Nevzat Er ise AKP’den belediye başkanı oldu.

11 Temmuz 2007 Ziya Halis devletin müdahale etmediğini söylüyor

Erdal Bey’e araç telefonuyla ulaştığımda ve Sivas’taki olayları aktardığımda sanıyorum ilk defa benden duydu.” diyen Ziya Halis, SHP merkezinden olayları izliyor. Parti yöneticisi ve Sivas Milletvekili Halis, Sivas’ta patlak veren hadise ile ilgili kendisine akan bilgileri,  durumun vahameti artmaya başladığı anda henüz yeni başbakan seçilen Tansu Çiller’le paylaşmaya karar veriyor. Halis, şehrin yapısını iyi biliyor ve ulaştığı kişiler olayların hangi

yönde seyrettiğini kendisine dakika dakika aktarıyor. Meydanda asıl aktif olan çekirdek grubun 300-400 kişi olduğunu; cop, gaz, havaya ateş açmak suretiyle

grubun dağıtılabileceğini söyler Çiller’e. Tıpkı 10 bin kişilik kalabalığın içinde 300 kişinin taş attığını söyleyen o dönemin emniyet amiri Sami Ece gibi.

Çiller bunun üzerine, “O topluluğu dağıtırsak, Alevilerin yaşadığı Alibaba Mahallesi’ne saldırabilirler. Ayrıca o topluluğu dağıtmak için yeterli güvenlik __kuvvetimiz yok.” diyor. Halis söylediklerinde ısrar edince, Çiller’den, “Bendeki bilgiler daha farklı, orada binlerce insan var, istersen sen bilgilerini teyit et, bana geri dön.” cevabını alır. Halis, teyit ettiği bilgilerle tekrar Başbakanlık konutuna ve makamına döndüğünde Çiller’e bir daha ulaşamaz. “O yıllarda Meral Hanım diye biri çıktı telefona. ‘Başbakan’ın danışmanıyım. Kendileri konuta gitti’ dedi, orayı aradığımda yine o çıktı, ‘Lavaboda’ dedi ve beni görüştürmedi.”

Halis ardından, Genelkurmay Başkanı Doğan Güreş’i de arar ama ne telefona çıkan ne de geri dönen olur. Facianın ertesi günü SHP Genel Başkanı Erdal İnönü, Doğan Güreş ve kuvvet komutanlarını taşıyan askerî uçakta Halis de

vardır; tahliye ve defin işlemleriyle ilgilenecektir. Madımak olayı sonrasında, Alibaba Mahallesi’nde yükselen tansiyonu düşürmeye çalıştığını ve diğer Sünni

bir mahalleye misilleme yapma girişimlerine karşı koyduğunu anlatırken, ‘O gün anamdan emdiğim süt burnumdan geldi’ diyor. Halkın galeyana getirilip olayı bu

noktaya taşımanın ancak derin ilişkilerle mümkün olacağını söylüyor.

Genelkurmay’ın, askerlerin işe müdahale etmesinin engellendiğini iddia ediyor: “Mustafa Kul’un (eski milletvekili, SHP) içinde olduğu bir heyet gidip herkesi

dinlemişti. Görüşmelerden çıkardığı sonuç; generalin ilgisizliği ve bu işte şüpheli bir pozisyonu olduğu yönündeydi.

Sonraki zamanlarda Tansu Hanım’ın müdahale etmemesinde Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in telkinlerinin etkili olduğunu düşünmüş Halis. Demirel’in askerin kullanılması suretiyle o grubun dağıtılmasına karşı çıktığını, askerle toplumun karşı karşıya getirilmemesi telkininin müdahale zaafında etkili olduğunu görmüş. “Bu telkinin Çiller’in nezdinde benim o temasımı boşa çıkardığını anlıyorum. Süleyman Bey’in bir şekilde bu olaya dahli oldu. Silahlı kişiler değillerdi, rahatlıkla bitirilebilirdi. Genelkurmay’ın orada 6 bin askeri var, oraya yığsaydı yine olay olmazdı. Asker tedbir almıyor. Hükûmet, 8 saat boyunca tedbir almıyor. Burada pasif tutum sergileyen devletin rolü var. Olay önlenebilirdi; ama niye önlenemedi?

11 Ocak 2008

Genco Erkal'ın yazıp yönettiği Sivas '93 adlı belgesel tiyatro oyunu, 11 Ocak 2008'de yoğun güvenlik altında Muammer Karaca Tiyarosu'nda sahnelendi. Belgelerden yararlanarak yazılan oyunun anlatıcıları arasında Genco Erkal'la beraber Meral Çetinkaya, Yiğit Tuncay, Nilgün Karababa, Murat Tüzün, Çağatay Mıdıkhan ve Şirvan Akan yer aldı. Oyunun müziğini Fazıl Say besteledi.

29 Haziran 2009 Katliamda kardeşi Serkan’ı kurban veren Serdar Doğan Milliyet'e konuştu

www.milliyet.com.tr

'İyi de tarla mı orası, caddenin ortasında o kadar taşın işi ne?'

'- O bizimkilerin de dikkatini çekmiş ve hatta sormuşlar, otelin tam karşısında ne bu taşlar diye. “Kaldırım yenilemesi” denmiş. Ama biz kentin başka hiçbir yerinde kaldırım yenilemesi falan görmedik. Bir tek Madımak’ın karşısına yığılmıştı o taşlar. '

17 Haziran 2010 Otelin kamulaştırılması

17 Haziran 2010 tarihinde Madımak Oteli’nin kamulaştırılması sürecinin başladığı Sivas Valisi Ali Kolat tarafından duyuruldu. Otelin kamulaştırılması bedeli konusunda otel sahipleri ile Sivas İl Özel İdare Sekreterliği'nin kamulaştırma bedeli üzerinde uzlaşmaya varılamaması nedeniyle son kararı Sivas Asliye Hukuk Mahkemesi’nden çıkacak karar belirledi. Sivas 2. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 23 Kasim 2010'da aldığı kararla Madımak Oteli'nın bilirkişi raporu doğrultusunda 5 milyon 601 bin lira bedel ile kamulaştırılmasına karar verildi.

Binanın lobi kısmında yer alan ölen 37 kişinin adları alfabetik olarak sıralanırken, otel görevlileri Ahmet Öztürk ve Kenan Yılmaz'ın isimlerinin yanı sıra oteli ateşe verirken ölen iki kişinin adları da panoda yer aldı. Sivas Valisi Ali Kolat, 'Olaya insan merkezli baktık hiç bir ayrım yapmadık' açıklamasında bulundu.

13 Mart 2012 Dava zaman aşımından düşürüldü

Geçen bu zaman zarfı içerisinde sanık sayısı tahliyelerle 33'e düştü. Olayın kilit ismi olarak nitelendirilen, dönemin Sivas Belediye Meclisi üyesi Cafer Erçakmak ve Yargıtay'ın 1997'deki bozma kararından sonra firar eden 8 sanık ise halen yakalanamamıştır. 

10 Temmuz 2011'de İnterpol tarafından kırmızı bültenle aranan Cafer Erçakmak’ın Sivas’ta kızının evinde kalp krizi geçirerek öldüğü ve Yukarı Tekke Mezarlığı’na gizlice defnedildiği iddia edildi.

Polonya’da yakalanan firari hükümlü Vahit Kaynar, Türkiye gerekli belgeleri geç gönderdiği için serbest bırakıldı ve kaçtı.

Davanın firari olan 5 sanık ile ilgili kısmı, 13 Mart 2012 tarihinde zaman aşımından düşürüldü.

Mahkemenin ardından protesto gösterisi yapan ailelere polis biber gazı ve tazyikli su ile müdahale ederken, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, “hayırlı olsun” dedi.

10 Ekim 2012 Dönemin Sivas Valisi Ahmet Karabilgin: "Askerin bize hiçbir faydası olmadı!"

TBMM Darbe ve Muhtıraları Araştırma 28 Şubat-27 Nisan Alt Komisyonu, dönemin Sivas Valisi Ahmet Karabilgin ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi Cumhuriyet Başsavcısı Aykut Cengiz Engin'i dinledi.

Otel önündeki kalabalığın sayısının saatler geçtikçe 10-15 bine ulaştığını komisyon üyelerine anlatan Karabilgin, 'Benim toplam 420 güvenlik görevlim vardı. Tugaydan gelenlerle birlikte 520 civarında görevli vardı' ifadesini kullandı.

Güvenlik güçlerinin otel yanana kadar kalabalığı engellediğini söyleyen Karabilgin, Genelkurmay Başkanı ile konuştuğunu, kendisine 'Benim orada 6 bin askerim var. Hepsi gelecek. Olayları önle' dediğini belirtti. Karabilgin, Genelkurmay Başkanı'nın bu sözlerine 'Bunları bana değil, Tugay Komutanına söyle' yanıtını verdiğini, Genelkurmay Başkanı'nın, Tugay Komutanı ile görüştürdüğünü ve komutanın 'Başüstüne' diyerek yanından ayrıldığını anlattı.

Karabilgin, kendisi ve il emniyet müdürü hakkında soruşturma açıldığını ancak bunlardan aklandıklarına dikkati çekerek, 'Bizim dışımızda hiçbir kamu görevlisi hakkında İçişleri Bakanı ve Tugay Komutanı dahil işlem yapılmadı' dedi.

2 Temmuz Katliamı'nda Hayatını Kaybedenler

Muhlis Akarsu - 45 yaşında, sanatçı

Muhibe Akarsu - 45 yaşında, Muhlis Akarsu'nun eşi

Gülender Akça - 25 yaşında

Metin Altıok - 53 yaşında, şair, yazar, felsefeci

Mehmet Atay - 25 yaşında, gazeteci, fotoğraf sanatçısı

Sehergül Ateş - 30 yaşında

Behçet Sefa Aysan - 44 yaşında, şair

Erdal Ayrancı - 35 yaşında

Asım Bezirci - 66 yaşında, araştırmacı, yazar

Belkıs Çakır - 18 yaşında

Serpil Canik - 19 yaşında

Muammer Çiçek - 26 yaşında, aktör

Nesimi Çimen - 62 yaşında, şair, sanatçı

Carina Cuanna Thuijs - 23 yaşında, Hollandalı gazeteci

Serkan Doğan - 19 yaşında

Hasret Gültekin - 22 yaşında şair, sanatçı

Murat Gündüz - 22 yaşında

Gülsüm Karababa - 22 yaşında

Uğur Kaynar - 37 yaşında, şair

Emin Buğdaycı - 18 yaşında, şair.

Asaf Koçak - 35 yaşında, karikatürist

Koray Kaya - 12 yaşında

Menekşe Kaya - 15 yaşında

Handan Metin - 20 yaşında

Sait Metin - 23 yaşında

Huriye Özkan - 22 yaşında

Yeşim Özkan - 20 yaşında

Ahmet Özyurt - 21 yaşında

Nurcan Şahin - 18 yaşında

Özlem Şahin - 17 yaşında

Asuman Sivri - 16 yaşında

Yasemin Sivri - 19 yaşında

Edibe Sulari - 40 yaşında, sanatçı

İnci Türk - 22 yaşında

Cengizhan Demir - 28 yaşında

Ahmet Öztürk - 21 yaşında

Kenan Yılmaz - 21 yaşında

Popüler İçerikler

Kadınlarla Kafayı Bozan Sözde Hoca Bu Kez de "Karını Bize de Evde Oynat" Sözleriyle Tepki Çekti
Almanya’da Noel Pazarına Saldırı: Saldırgan Suudi Arabistan Vatandaşı Bir Doktor Çıktı!
Sosyal Medyada Süren Öğretmenlik Tartışması: Az Çalışıp Çok mu Maaş Alıyorlar?
YORUMLAR
03.03.2016

Bir çok kişinin kurtulmasına sebep olanda Büyük Birlik Partisi olmuştur ve Parti merkezine çatı arasından geçmişlerdir !

SEN DE YORUMUNU PAYLAŞ