Bazıları tarihteki tek bir meseleye ya da olaya odaklanan, bazıları da tüm sistemin kokuşmuşluğunu hicveden en iyi filmleri Business Insider'ın katkılarıyla derledik. İşte dünyaya ve gücü elinde tutanlara olan bakış açınızı değiştirecek 22 muhteşem politik film:
'The Distinguished Gentleman', seçimlerden önce kendisiyle aynı ismi taşıyan bir meclis üyesi ölünce, onun yerine geçen düzenbaz bir adamın (Eddie Murphy) hikayesini konu alıyor.
Murphy'nin kariyerinin doruğunda olduğu dönemden muhteşem bir politik komedi.
Yönetmenliğini Oliver Stone'un yaptığı filmde, Anthony Hopkins 37. Amerikan başkanı Richard Nixon'ı canlandırıyor.
Stone, Nixon'ın açıkgözlülüğünü yansıtmayı da ihmal etmiyor: Başkan'ın dinlenmekte olan Oval Ofis'te vasiyetnamesini parçaladığı ve Lincoln Anıtı'nda Vietnam Savaşı'nı protesto edenlerle yüzleştiği sahneler oldukça etkileyici.
'Milk', California eyaletinde belediye meclisine seçilen ilk eşcinsel politikacı olan Harvey Milk'in, 70'lerin sonunda bir aktivist olduğu dönemden, suikaste kurban gitmesine kadar yaşadıklarını konu alıyor. Sean Penn filmdeki performansıyla Oscar ödülüne layık görülmüştü.
Politik filmler her zaman yetişkinlerle ilgili olmak zorunda değil elbette. Alexander Payne'in bir lisede yapılan öğrenci başkanlığı seçimleri sırasında, bir öğretmen (Matthew Broderick) ile beklenenden fazla etki yaratan bir başkan adayı (Reese Witherspoon) arasında yaşanan gerilimi konu alan filmi, eğlenceli olduğu kadar politikaya farklı bir bakış açısı sunmasıyla da dikkat çekiyor.
Vizyona girdiği seneden 10 sene sonrasında geçen film, ABD başkanını koltuğundan indirmek üzere, nükleer silah antlaşması imzalandıktan yedi gün sonra yapılması planlanmış darbeyi konu alıyor.
Soğuk Savaş'ın etkisinin en çok hissedildiği dönemde yayımlanan ve Kirk Douglas ve Burt Lancaster'ın harika performanslarıyla göz doldurduğu film, nükleer savaş konusunda ülkede yaşanan gerilimi müthiş bir biçimde yansıtıyor.
Yönetmenliğini Rob Reiner'ın, senaristliğini ise Aaron Sorkin'in üstlendiği 'The American President', bir lobiciye (Annette Bening) aşık olan dul bir Amerikan başkanının (Michael Douglas) yaşadıklarını konu alıyor.
Film, aynı zamanda bir Özel Kalem Müdürü'nü canlandıran Martin Sheen'in, Sorkin'in diyaloglarında nasıl harika bir iş çıkardığını ortaya koyuyor.
Sheen ve Sorkin, bu filmden sonra büyük beğeni toplayan The West Wing dizisinde de birlikte çalıştılar.
'The Contender', Başkan (Jeff Bridges) tarafından ölen Başkan Yardımcısı'nın yerine geçmesi için seçilen bir senatörün (Joan Allen) yaşadıklarını konu alıyor. Senatörün bu pozisyona yükselmesinin önünde ise seçim komitesinin başında yer alan bir Kongre üyesi (Gary Oldman) bulunuyor.
Senatörün geçmişteki cinsel birliktelikleri tartışma konusu olunca, olay mahkemeye taşınıyor ve medyada büyük yankı uyandırıyor. Joan Allen, bu filmdeki performansıyla Oscar'a aday gösterilmişti.
1950'de en iyi film Oscar'ını kazanmış olan film, sıradan bir adamken ünlü bir politikacı haline gelen Willie Stark'ın (Broderick Crawford) yükselişini ve düşüşünü konu alıyor.
İşçi sınıfına yardım etmek için politikaya atılan Stark'ın, güç sarhoşluğuyla gittikçe yozlaşması çarpıcı bir biçimde yansıtılıyor.
'Lincoln', Amerikan İç Savaşı döneminde köleliğin kaldırılması isteyen Başkan Abraham Lincoln'ün (Daniel Day Lewis) mücadelesini konu alıyor.
Yönetmenliğini Steven Spielberg'ün yaptığı film, 'en büyük başkan' olarak görülen Lincoln'e samimi bir bakış sunmasının yanısıra, o dönemde politikanın nasıl işlediğini de gözler önüne seriyor. Daniel Day Lewis, filmdeki performansıyla Oscar ödülüne layık görülmüştü.
Peter Morgan'ın tiyatro oyunundan uyarlanan filmde, televizyon programcısı David Frost'a verdiği röportajlarda yasadışı işlere bulaştığını itiraf eden ABD Başkanı Richard Nixon'ı (Frank Langella) canlandırıyor.
Film, büyük sansasyon yaratan röportaj serisinin perde arkasında yaşananları da gözler önüne seriyor.
Daha sonra Newsweek için Bill Clinton'ın seçim kampanyasını yürüten gazeteci Joe Klein tarafından yazıldığı ortaya çıkan bir kitaptan uyarlanan filmde, Clinton'a olan benzerliğiyle dikkat çeken John Travolta, başkanlık seçimleri için adaylığını koyan bir valiyi canlandırıyor.
Mike Nichols'ın yönettiği 'Primary Colors', seçim kampanyası gezilerinin komik yönünü gözler önüne seriyor.
Yönetmen ve oyuncu Orson Welles, her ne kadar bunu kamuoyundan ve basından gizlemeye çalışsa da, Charles Foster Kane karakterinin dönemin ünlü iş adamı William Randolph Hearst'ten esinlenildiği apaçık ortadaydı.
Her zaman izleyiciyi şaşırtmayı başaran Robert Redford, bu filmde de yenilikçi yönünü gözler önüne seriyor.
Redford, filmde senatoya girme şansı olmadığı için kampanyasında aklından geçenleri tüm açıklığıyla söyleyebilen eski bir valinin genç ve yakışıklı oğlunu canlandırıyor.
Demokratik Parti senatörü (Warren Beatty), kendisini öldürmesi için bir tetikçi tuttuktan sonra, iki gün boyunca siyahi bir aktivistle birlikte (Halle Berry) kamuoyuna tüm gerçekleri açıklamaya karar verir.
Irak Savaşı'nın hemen öncesinde İngiliz ve ABD hükümetinde yaşananları hicveden film, siyasetin kirli yüzünü gözler önüne seriyor.
ABD Başkanı'nın yeniden seçilmesini engelleyebilecek bir seks skandalının ortasında, bir haber yönlendirme uzmanı (Robert De Niro), ünlü bir Hollywood prodüktörünü (Dustin Hoffman) bir savaş 'yaratması' için kiralar.
Muhteşem performansları ve zekice hikayesi ile göz dolduran film, güç sahibi insanlara inanmamız için oynanan oyunların korkunç boyutunu gözler önüne seriyor.
John F. Kennedy suikasti konusunda pek çok teori var; ancak bunu konu alan filmlerin pek azı Oliver Stone'un 'JFK'i kadar etkileyici.
Kevin Costner'ın adalet peşinde koşan New Orleans Bölge Başsavcısı'nı, Gary Oldman'ın ise suikast zanlısı Lee Harvey Oswald'ı canlandırdığı film, Amerikan tarihindeki en tartışmalı olaylarından birini eşsiz bir biçimde işliyor.
Andy Griffith daha çok, 'The Andy Griffith' şovda canlandırdığı iyilik timsali şerif karakteriyle tanınsa da, 'A Face in the Crowd'da kariyerinin en iyi performanslarından birini veriyor.
Film, Arkansaslı serseri Larry Rhodes'un sözünü sakınmayan tavrıyla ülkenin en büyük yorumcularından biri haline gelmesini ve güç tutkusuyla yaşadığı düşüşü konu alıyor.
'The Manchurian Candidate'de Frank Sinatra, asker arkadaşlarından birinin bir suikastçi olması amacıyla beyninin yıkandığını fark eden eski bir savaş esirini canlandırıyor.
Soğuk Savaş Dönemi'ni konu alan bu gerilim filmi, yayınlandığı dönemde çok ilgi görmese de, Sinatra'nın yakın dostu Kennedy'nin suikastinden sonra filmin sinemalardan çekilmesini talep ettiği yönündeki dedikodular üzerine '80'lerde yeniden yayınlanmış ve bir klasik haline gelmişti.
Robert Redford ve Dustin Hoffman'ın, Başkan Nixon'ın istifasına sebep olan Watergate skandalını ortaya çıkaran Washington Post muhabirleri Bob Woodward ve Carl Bernstein'ı canlandırdığı 'All the President's Men', gazetecilik mesleğini konu alan gelmiş geçmiş en iyi filmlerden biri olarak görülüyor.
Usta yönetmen Stanley Kubrick'in politik hiciv türündeki filmi, nükleer savaşa odaklanıyor.
'Dr. Strangelove', sonraki dönemde pek çok yönetmenin taklit etmeye çalıştığı kült sahneleri ve akılda kalıcı karakterleriyle gerçek bir başyapıt.
Yönetmenliğini Frank Capra'nın yaptığı film, yozlaşmış politikacılarla mücadele eden naif bir senatörün hikayesine odaklanıyor. Filmin başarısında Jimmy Stewart'ın performansının etkisi büyük.
Bölgesel ideolojiye zıt düştüğü için dünyanın pek çok yerinde yasaklanan ve ABD'de senatörleri kötü gösterdiği için tartışma yaratan film, politik film türünün en iyi örneği olarak kabul ediliyor.
V for vendetta, açlık oyunları gibi filmlerin verdiği politik mesajı gözardı etmişsiniz
bence truman show olması gerekirdi listede kesinlikle hayatı sorgulatan bi film
kemal sunal umudumuz şaban