Bu geçişin sebepleri arasında birçok insanın zaten kendilerini, hayatlarını robotik bir evreye sokmuş olmaları yatmaktadır. Fakat uyanmak ve fark etmek isteyenler için, hayatını tat ve neşe alarak aslında akışkan hale getirebilmek bambaşka bir devrim oluşturacaktır.
Hani eskiler ne der? “Eğer bir taş yuvarlanıyorsa, yosun tutmaz” veya “su akıyorsa, ona göre bir temizliği vardır”.
Bizler de aslında akışkan olduğumuzda, hayat içerisinde kendimizi bazen durdurduğumuz, dirençlerle bazen bir yere aşırı bağımlı bağlarla tutunduğumuz durumları fark ederek, bunları bırakarak hayat nehrinin içinde güzel bir akışın içerisine girdiğimizde, hayat bize yepyeni güzelliklerini, tatlarını sunmaya başlıyor. Bunu şöyle düşünün: Çok güzel bir nehrin içerisinde akan bir yapraksınız. Orada kıyıda bir sürü çiçekler, ağaçlar, kuşlar ve benzeri şeyler olduğunu ve her bir tanesi ile selamlaşarak ilerlediğinizi düşünün.
Ya da “ben akmayacağım, duracağım, dibe batacağım ve suyun dibinde geçeni seyredeceğim” derseniz, bu da mümkün; akmak da mümkün.
Ama sistem, hayat her zaman hareket edeni destekliyor. Sen herhangi bir konuda akışkan hale geçmeye kalkıyorsan, alışkanlıkların yerine akışkanlıkların oluyorsa, o zaman hayat sana tatlarıyla, lezzetleriyle dolu dolu akmaya başlıyor. Bakıyorsun ki bir yerden bir iş telefonu geliyor; bir yerden bir ilişki ile ilgili çok güzel açılımlar, yepyeni fikirler, yaratımlar başlıyor; hayat seni destekliyor. Müsaade edelim, hayat bizi akışkanlıklarımızla beslesin. Hayat bizi besledikçe biz gelişelim, büyüyelim. Büyüdükçe daha olgun, daha yetişkin açılardan bakalım. Emin olalım ki, damaklarımızın çok daha güzel tatlar, çok daha güzel lezzetleri alabileceği bambaşka konfor alanları oluşturabiliriz. Bildiğinde direnmek, belli bir alışkanlığın esiri olmak durumunda ya da mecburiyetinde olmak sadece bir zandan ibarettir.
Yeni bakış, yeni fikir, yeni akış ve akışkanlıklarda buluşmak dileğiyle.
Sevgilerimle...
Instagram
Twitter
YouTube
Facebook
Web
Yanlış yoldayım ama yol nasıl güzel….