“Baba, hayatın bütün rengi gitti. Benim bildiğim hayat bitti” diyerek başladığı mektubunda babasının neşesini, iyiliğini, utangaç öfkesini, şiir sevgisini, kucaklayan dostluğunu anlattı.
Mektubunun sonlarında da 'Turna kuşum' diye seslendi babasına.
'Artık dinlen turna kuşum biz iyi olacağız. Çocuklara hep seni anlatacağız. Şakaların ağzımızda eğreti dursa bile taklit etmeye çalışacağız. İçimde tam tarif edemediğim bir huzur var şimdi. Artık mücadele etmek zorunda olmamanın verdiği huzuru. Seni ayakta son gördüğümüz gün bize bir poşet portakal ve bir kutu yumurta vermiştin. Can için daima bir tane mandalin ve bir cebinde fıstık ezmesi taşımanı. Teneke kutulardaki ballara ve dinlenme tesislerine olan özel ilgini hiç unutmayacağım. Seni ayakta gördüğümüz son gün arabaya binmeden önce bize söylediğin son cümle kulağımı tırmalıyor şimdi. ‘Cano’nun düğünün görmeden gitmeyeceğim’ demiştin. Tutmadığın sözün yoktu. Gittin mi? Barışı görmek istiyordun. Çocukların yetim kalması kalbini parçalıyordu. Sütten de ağzın hiç yanmıyordu. Bir tür barış mıydı bilmiyorum ama hastane koridorundaki sınıfsız, bayraksız, umutlu kalabalıkta barışa benzer birşey gördüm ben. Gözün arkada, aklın bizde kalmasın. '
Ölen kimseye iyi ki öldü diyemem ne olursa olsun bir ailenin çocuğu, bir evladın annesidir babasıdır. Sadece tahammül edemediğim nice aileyi evlatsız, nice evladı babasız annesiz bırakan bir örgüte ve bu örgütün savunucularından olan bir adama neden bu denli sempati besleniyor anlamıyorum anlamakta istemiyorum.
pkklı sanatçı da istemiyorum, birce akalay boykot