Bazen televizyonda ve sinemada öyle hikayelere denk geliyoruz ki ağzımıza resmen ekşi su geliyor. Adamlar şerefsizliğin ve haysiyetsizliğin karanlık kuyusu gibi karakterlerken, hırpaladıkları kadınlar tarafından affediliyorlar, seviliyorlar ve deli gibi aşık olunuyorlar. Ulan yazarken eliniz hiç mi titremedi deyiveriyorsunuz içinizden! Gözlerimizden kan akıtmak pahasına bir kaçına göz atalım.
Beyefendi büyük bir holdingin patronu. Kadınsa pek beğendiği çalışanı. Kadının çocuğunun ameliyatı için nakit paraya ihtiyacı oluyor. Şirketten para istiyor. Bu pis herif parayı veririm ama bir gece benimle beraber olursun diyor. Kadın evladı için kabul ediyor. İlerleyen zamanlarda gördüğü yerde yüzüne tüküreceğine adamla büyük bir aşk yaşıyorlar. Kimse de bu adama 'sen dev bir şahsiyetsizsin' demiyor. Güya karizmanın vücut bulmuş hali gibi ortalıkta dolanıyor.
Hanım kız zengin bir şımarık kızı. Fakir genci birkaç ortamda oyunlarla küçük düşürüyor. Gencimiz Allah belanı versin deyip yoluna gideceğine, tutup kızı kaçırıyor. Kulübeye kapatıp, yeri geliyor dövüyor yeri geliyor aşağılıyor. Sonuç tabii ki tam da sapkınların istediği gibi oluyor, kız ana babasını bırakıp buna geliyor. Yani aşık oluyor. Bütün hasta ruhlu manyaklara ilham oluyor. İzleyen bir kadını kaçırıp yeterince aşağılarsam kesin bana aşık olur diyor. Senaryonun ortasına eşekler işiyor.
Sadece Türk değil dünya sinemasının en sapkın hayal gücüne sahip filmlerinden biri. Dört tane şerefsiz, şarkıcı bir kadını kaçırıp bir eve kapatıyorlar. Tecavüzcülerden biri kadına aşık oluyor. Kadın bütün bu yaşadıklarına rağmen bu gençle kendi isteği ile beraber oluyor. Yemin ederim izlerken gözünüzden kan geliyor. Sonrasında kadın her şeyden kurtulur kurtulmaz, hayatına geri dönüyor. Sıfır travma sıfır şuur. Allah bin türlü belasını versin bu hikayenin. Film adeta tüm sapıklıkların hayal güçlerinin vücut bulmuş hali.
Kendisine tecavüz eden erkek tarafından hayatı mahvolan kadın, yıllar sonra aynı adamı affeder ve hayatına sokar. İntikamla başlayan hikayemiz hasta ruhlu bir şekilde aşkla devam eder. Adam rahat durmaz ve kadının kız kardeşine de aynı şeyi yapar. Kadın adamı öldürür sonunda. Fakat nedense adamı en başından af etmemek hiç seçenekler arasında yoktur. Ay bir de adamı villasında para pul içinde yaşatır, çıldırırsınız!
Hanım kızımız onlarca entrikanın ve ailesinin gazıyla sevgilisinden ayrılır, zengin başka bir şerefsizi tercih eder. Terk edilen fakir ama manyak sevgili de hırsla gidip zengin olur. Artık intikam zamanı gelmiştir. Önce kızın beraber olduğu adamın işlerine musallat olur. Sonra adamın kız kardeşine sarkar. Kadını da gördüğü her yerde 'orospusun sen, fiyatın kaç para' diye aşağılar. Defol git Allah belanı versin, bela mısın? Yok değildir, kadın gidip yalvarır. Ayaklarına kapanır, adam yine kadını aşağılar. Kadın üzüntüden şok geçirir ve trafik kazası geçirip ölür. Adam da masum gibi gidip mezarında dua eder. Yanında da kadının görümcesi vardır. Geri zekalı görümce bu pezevenkle birliktedir. Ulan bütün aileyi mahvetti bu lan!
Şerefsiz bir zengin evladı 18 yaşında bir kızı suistimal eder, kız konuşacağını söyleyince de kızı boğup denize atar. Kızın ablası mevzunun peşine düşer ve adama yanaşır, gerçeği öğrenmek için. Fakat durumu öğrenip tam intikam alacakken alamaz çünkü aşık olmuştur. 'Kimse seni sevmemiş, sana sevmeyi öğretmek lazım' der. Dana ya kardeşini boğmuş hasta pezevenk, neyini öğreteceksin? Tam sinirden delirirsiniz ki adam kendini öldürür de bu iki geri zekalının daha fazla oynaşmasını izlemek zorunda kalmazsınız. Bu arada adamın kadının kız kardeşinden başka bir cinayeti daha olduğunu söylemeden geçmeyelim.
Filmi biliyorsunuz, gençler eskiden birbirini seviyormuş. Kadın başkasıyla beraber. Adam da kadının beraber olduğu adamın yanına çalışıyor. Film boyunca hanım kızımız kendini dövdürür aşağılatır ama gram sevgisi azalmaz. Aşık olur, daha çok sever, kafayı yer resmen. Allah belasını versin ya, adeta yumruk atıyor hıyar!
Hanımefendinin görümcesinin yasak aşkının mektupları, görümcenin kocasının eline geçince görümce bunlar yengeme gelen mektuplar der. Mektup bir şekilde hanımefendinin sığır kocasının eline geçer. Mektubu okuyan sığır, karısını hiç dinlemen karısını evden kovar ve kızlarını da eve girmiş bir hırsıza verir, zaten benden değil diye. Küçük kız sokaklarda hırsızlık, fakirlik ve pislikle büyür. Kadıncağız da 10 senede 30 yaş yaşlanıp çarşafa döner. Ayşecik olan kız bir şekilde annesiyle ve babasıyla tanışır. Her şey ortaya çıkınca da, hemen her şeyi unutup mutlu bir aile olurlar. Akıllarda sığırımızın, her şeyi aşkımızın büyüklüğü yüzünden yaptım, lafı kalır. Ulan hayvan senin yüzünden o küçük kızın başına gelmeyen kalmadı, ne aşkı lan ne! Kadının bembeyaz olmuş saçlarının hesabını bile sorulmaz. Geri zekalı kızıyla beraber bu hasta ve manyak adama tekrar sarılırlar. Sanki hiçbir şey olmamış gibi. Erkeklerin her daim affedilmesi gereken sığırlar olduğu fikri senaristlerin elinde tavan yapar!
Paşamız mafya babası, dışarıdaki mafyalığını eve taşımakta hiçbir mazur görmüyor. Başka kadınla birlikte ve evdeki çocuklarla karısının bunu kabul etmesini bekliyor. Bu uğurda tehdit ediyor, bağırıyor, çağırıyor, şiddetin hasını gösteriyor. Karısı boşanmak isteyince de, boşanıyor ama bu sefer de evden kovup çocukları vermiyor. Hem karısı hem de diğer kadın paşaya deli gibi aşık. Bütün aile de çok düşkün maşallah. Lise çağında başına gelmeyen kalmamış, psikolojiler çarşaf çocuklarda, pek düşkün babalarına. Adam artist gibi dolanıyor ortalıkta. Sonraki bölümlerde karısı ile yine aşk halindeler. 'Erkektir yapar' sözünün karanlık dehlizlerinden verebildiğimiz örnekler şimdilik bu kadar. Hepinize sabırlı seyirler.
aşağıda bazı yorumlar gördüm yok kızlar dengesiz yok maço erkek istiyolar diye . hayır kızlar asla ama vuran onu döven bi sevgili istemez (mazoşist ve fetişi olanları kastetmiyorum ) yani kulp aramayın . senaristlerin manyaklığı bunlar.
10-Asmalı Konak Seymen Ağa: Daha önce yaşadığı gayrimeşru ilişkiyi ve bu ilişkiden doğan çocuğu karısından saklayıp onu aptal yerine koymak ve bu olay ortaya çıktığında zeytinyağı gibi su üstüne çıkmak. Öz be öz oğlunu nüfusuna almadığı gibi ona yanaşma hayatı yaşatmak. Aile fertleri üzerinde ortaçağ derebeyleri gibi tahakküm kurmak. Daha kötüsü bunun halk tarafından iyi bir karakter olarak kabul görmesi.
Galerinin sonuna gelene kadar içim şişti. Bu durum başkalarının da dikkatini çekmiş olduğu için rahatladım. Demek ki sorun bende değil bu manyak filmlerde ve dizilerde. Bunlara benzer bir durum "kaderimin yazıldığı gün" diye bir dizide de vardı. Adam taşıyıcı anneyle aşk yaşayıp karısını terk ediyordu. O aşk da tüm dizi boyunca masum bir aşk olarak servis edilmişti. Bu arada 2 kadın da adamdan vazgeçmedi, finali de o ara bi' yerde yaptılar.