Bazı sahneler vardır, filmlerin de önüne geçer. Filmin konusu açıldığında, akıllara öncelikle o sahneler gelir.
Bu efsanevi sahnelerden en etkileyici 23 tanesini sizler için bir araya getirdik.
Not: Başlığa tıklayarak ilgili sahnenin tümünü izleyebilirsiniz.
The Godfather 1' de, Vito Don Corleone hastanede komada yatarken en küçük oğul Michael gelir ve kimsenin olmadığını görür. Buz gibi bir surat ifadesiyle telaşlanır. Babayı öldürmeye geleceklerdir.
O sırada merdivenden gelen sesleri ürkerek dinler -müthiş bir gerginlik ve sessizlik anı sadece ayak sesleri vardır-. Gelen elinde çiçekle Baba Corleone'nın yardım ettiği fırıncı Enzo'dur. Hemen rahatlar Michael. Kapıya giderler, Michael çocuğun elindeki çiçeği fırlatır atar yakasını kaldırır. -silahın var mı? diye sorar -yok deyince silahı varmış gibi elini paltosunun altında hazır tutmasını söyler.
İkisi de keskin bir edayla merdivende beklemeye başlarlar. O sırada Solozzo'nun arabası yavaşça kapının önünde durur ve sonra yavaş yavaş uzaklaşmaya başlar.
Eşkiya - Keje yaşıyor mu?
Berfo - Evet.
Eşkiya - Seninle mi?
Berfo - Evet.
Eşkiya - Bana niye ihanet ettin Berfo?
Berfo- İhanet ha? Demek sen benim yaptıklarıma ihanet diyorsun? Peki. İyi. Öyle olsun. Şimdi ben sana şöyle desem… Ben bunları yaptım. Çünkü aşıktım ben. Yani vurulmuştum. Ölüyordum aşkımdan. Bunun üzerine kim bana ne diyebilir ha?
İhanet ne? Aşkım için yaptım ulan! Ahlâksızlık mı? Evet, yaptım. Ben, en yakın arkadaşımı - seni, jandarmaya ihbar etmiş adamım. Sen yapabilir miydin benim yaptığımı, ha? En sevgili arkadaşına ihanet edebilir miydin? Onu jandarmaya ihbar edebilir miydin? Arkadaşının altınlarını çalabilir miydin? O altınlarla arkadaşının sevdiği kadını, anasından babasından satın alabilir miydin? Arkadaşını ölüme gönderebilir miydin? Ama ben yaptım. Aşkım için. Şimdi söyle bana. Hangimizin aşkı Keje’ye daha büyük, ha? Hangimizin? Hangimiz keje için bu kadar günaha girmeyi göze alabildi? Bu aşk için ben cehennemde yanmaya hazırım.
Ya sen?
'Back to the Future' -Geleceğe Dönüş' filminde, Marty bir sahnede, sahneye çıkıyor ve eline gitarı alıp, Johnny B. Goode'u çalıyor.
Hem de ne çalmak..
Michael Corleone'nin, Baba mevkisine eriştiği, Don Corleone olduğu sahnede kapının, eşi Kay'in yüzüne yavaşça kapatılması.
Terminator 2 filminde, Linda Hamilton'in 'bu çocukların hali ne olacak?' diye düşündüğü sırada, nükleer bombanın patladığını hayal ettiği sahne.
- Yazarım sana.
- Yazma. O zaman bekliyor insan. Buraya çok az insan geliyor, çok insan gidiyor. Kalan da bekliyor ama bazen çok uzun bekliyor. Yani hani mesela zannediyorsun ki, bi yoldan birisi gelecek. boş, uzun bi yol. Devamlı ona bakıyorsun. Sonra kimse gelmiyor.
Yazma.
The Godfather - Part 2'de, filmin finalinde Michael Corleone öz kardeşi, yaşlı ve düşmüş bir mafya babası, ve eski yardımcısını, her birini değişik yollarla ortadan kaldırdıktan sonra; odasında tek başına oturuyor ve geçmişi hatırlamaya başlıyor.
Kareler, babasının, don Vito Corleone'nin doğum günlerinden birine gidiyor. Tarihi bir gün: 1941 yılı. Japonlar, Pearl Harbor'a saldırmış hemen ertesinde ABD savaşa girmiş.
Michael 20'li yaşlarda, suçtan uzak idealist bir genç, orduya katılmış. Abisi Sonny Corleone hayatta, Fredo Corleone, aile yardımcılarından Sal Tessio, hafif çatlak kız kardeşleri Connie Corleone doğum günü kutlaması için yemek odasındalar. Sonny ileride Connie'nin eşi olacak Carlo'yu tanıştırıyor. Vito Corleone için pasta alınmış, çocuklar oynuyor, tüm Corleone ailesi masada. Michael içten masumiyeti ve idealistliği ile orduya katıldığını söylüyor. Ağabey Sonny kızıyor, Fredo tebrik ediyor, Sonny, Fredo'yu paylıyor. Arada unutulmaz bir replik var:
Tom Hagen: 'Babanla senin geleceğin hakkında planlar yapmıştık'
Michael Corleone: ' Sen ve babam benim geleceğim hakkına plan yaptınız, benim geleceğim'
Tartışma sürerken, babanın geldiği duyuluyor, herkes karşılamaya gidiyor ve Michael masada yalnız, düşünceleri ile baş başa kalıyor... İleride aynı masadaki erkeklerden 4'ünün öleceğini, 3'ünün ölüm emrini bizzat kendinin vereceğini bilmeden.
Sonra, bir kaç saniyeliğine daha eskiye, Cicilya günlerine gidiliyor. Michael, 4-5 yaşlarında, babası Vito Corleone'nin kucağında Sicilya'dan dönüş yolunda, trene binmiş uğurlayanlara el sallıyor.
En sonunda, Michael tek başına, düşünceler içinde, yalnız.
Truman Show'da, yönetmenin, tekne içiinde giden Truman'a, bin bir bela çıkartması, ve oluşturulan Tanrı simülasyonu sinema tarihinin en etkileyici sahnelerinden birisidir..
Joel'in, Clemle beraber buz tutmuş nehirde yattığı ve Clem'e şu sözleri söylediği sahne: Şu an ölebilirim, Clem. Çok mutluyum ve daha önce hiç böyle hissetmemiştim. Şu an tam olmak istediğim yerdeyim..'
Acaba hayatımda hiç bu sözleri söyleyebileceğim bir anı yaşayabilecek miyim diye düşündürüp, hüzünlendirir insanı.
Filmin son sahnesinde, Leon'un, Stan'a ''Mathilda'dan' diyerek verdiği hediye sahnesi...
Bizim Aile filminin, hatta Türk sinema tarihinin en etkileyici sahnesi belki de.
Saim Bey- Söyle ne istiyorsun?
Yaşar Usta - Bak beyim, sana iki çift lafım var. Koskoca adamsın. Paran var, pulun var, her şeyin var. Binlerce kişi çalışıyor emrinde. Yakışır mı sana ekmekle oynamak. Yakışır mı bunca günahsızı, çoluğu çocuğu karda kışta sokağa atmak, aç bırakmak. Ama nasıl yakışmaz. Sen değil misin öz kızına bile acımayan, bir damlacık saadeti çok gören. Anlamıyor musun beyim, bu çocuklar birbirini seviyor.
Ama ben boşuna konuşuyorum. Sevgiyi tanımayan adama sevgiyi anlatmaya çalışıyorum. hıh. Sen büyük patron, milyarder, para babası, fabrikalar sahibi Saim Bey. Sen mi büyüksün. Hayır ben büyüğüm, ben, Yaşar Usta. Sen benim yanımda bir hiçsin, anlıyor musun, bir hiç. Gözümde pul kadar bile değerin yok. Ama şunu iyi bil, ne oğluma ne de gelinime hiç bir şey yapamayacaksın. Yıkamayacaksın, dağıtamayacaksın, mağlup edemeyeceksin bizi. Çünkü biz birbirimize parayla pulla değil, sevgiyle bağlıyız. Bizler birbirimizi seviyoruz. Biz bir aileyiz. Biz güzel bir aileyiz. Bunu yıkmaya senin gücün yeter mi sanıyorsun.
Dokunma artık aileme. Dokunma çocuklarıma. Dokunma oğluma. Dokunma gelinime. Eğer onların kılına zarar gelirse ben, ömründe bir karıncayı bile incitmemiş olan ben, Yaşar Usta, hiç düşünmeden çeker vururum seni. Anlıyor musun?
Vururum ve dönüp arkama bakmam bile.
Filmdeki Derek Vinyard rolünde oynayan Edward Norton'un, evine hırsızlık için gelen siyahi hırsızın, çenesini kaldırıma dayayıp kafasına tekme attığı sahne, sinema tarihinin en unutulmaz ve etkileyici sahnelerinden birisi olarka kabul edilir..
Filmin en çok geren sahnelerinden birisi, Oscar Schindler'in binbir güçlükle kurtardığı Yahudi kadınların, daha önceden Yahudilerin gaz odalarında toplu katliama uğradığı Auschwitz'e götürüldüğü sahnedir.
Yahudi kadınlar kurtulduklarını ve yeni bir hayata başlayacaklarını sandıkları anda zihinlerine ölümle birlikte kazınmış olan gaz odalarına girmeleri sonucu, fıskiyelerden gaz mı yoksa su mu geleceği bekleyişi, ölüm korkusunu iliklerine kadar hissetme duygusunu bizlere sonuna kadar yaşatır.
Sonunda fıskiyelerden gaz değil de suyun aktığını görülen sahne ise sinema tarihinin en etkileyici sahnelerinden birisi olarak halen hatırlanmaktadır.
The Joker: (Gambol'un ağzına bıçağını sokarak) bu izlerin nasıl olduğunu bilmek ister misin? Babam... Sarhoşun ve şeytanın biriydi. Bir gece tamamen zıvanadan çıktı. Annem kendini korumak için mutfaktan bir bıçak kaptı. Babam bundan hiç hoşlanmadı. Zerre kadar. Ben bu arada olanları izliyorum, babam gülerek bıçağı elinden aldı! Bana döndü ve 'Neden bu kadar ciddisin,evlat?' dedi. Elinde bıçakla bana doğru geldi...
'Neden bu kadar ciddisin?' dedi ve bıçağı ağzıma soktu... 'Hadi yüzüne bi gülümseme konduralım!' dedi ve...
Şüphesiz ki filmin sonundaki binaların yıkılma sahnesi sinema tarihinin en etkileyici bölümlerinden birisi olarak halen akıllarımızda.
Theoden komutasındaki Rohan ordusunun, Gondor kuşatmasının en umutsuz anında Pelennor çayırlarına gelişi. Altı bin Rohirrim'in arkasından doğan güneş, Rohan atlarının zırhlarından, Rohan süvarilerinin mızrak ve kalkanlarından parlarken, Kral Theoden atı Karyele'nin üstünde Rohan ordusunun başında. Askerlerine dönerek:
Uyanın, irkilin Theoden'in Süvarileri!
Mızraklar kırılacak... Kalkanlar parçalanacak!
Bugün kılıçları çekme günü... Bugün kan günü...
Güneş ufuktan yükselirken! Sürün atlarınızı!
Sürün atlarınızı! Sürün!
Savaş için sürün! Ve dünyanın sonu için sürün!
Ölüm! Ölüm! Ölüm!
İleri Eorlingas!!
Filme adını da vermiş olan Bill'i öldürme sahnesi, her ne kadar filmin birçok sahnesi akıllarımızda halen kalsa da, bunlar arasında en etkileyicisidir.
Hele de gelin'in beş nokta kalp çatlatan teknik vuruşu yaptıktan sonra David Carradine'in bakışı ve aralarında geçen konuşma bu sahneyi en iyilerden birisi yapıyor.
Filmin sonlarına doğru artık iyice akıl muhakemesini kaybeden Jack'in, baltayla kırdığı kapıdan kafasını çıkarıp, 'Here's Johnny' diye seslenmesi halen kulaklarımızda...
Otomatik Portakal filminin girişinde Alex, Pete, Georgie ve Dim'in, ellerinde birer bardak süt ile Korova Süt Barında oturdukları sahne de unutulmazlar arasında.
Bu sahne aslında bir nevi seyirciyi filmin ilerleyen bölümlerindeki vahşete alıştırma olarak da kabul ediliyor.
Yeşil Yol filminin son bölümünde John Coffey'in idam edildiği sahnenin etkileyiciliği ve biz izleyicilerde bıraktığı duygusal etki, uzun süre unutulmayacak cinstendi.
Kadın Kokusu filminde görme engelli birini canlandıran Al Pacino'nun, bir sahnede Donna ile birlikte Tango yaptıkları sahne hem gözümüze hem de kulağımıza verdiği müthiş zevk ile danstan haz almayanlara bile Tango'yu sevdirdi.
Pulp Fiction filminin birçok sahnesi unutulmazlar arasında olsa da, kişisel olarak en beğendiğim ve filmle özdeşleştirdiğim sahne, Mia ve Vincent'in eğlenmek için gittikleri barda ettikleri dans sahnesi. Yaşadıkları dönemi ve yaşam tarzlarını belki de en iyi anlatabilecek dansla, birbirlerine bir yandan da kur yapan Vincent ve Mia'nın dansı en unutulmaz sahneler arasında.
Remember, remember, the fifth of november! sloganını beynimize kazıyan, diktatör bir rejime baş kaldırışını ,toplumsal ayaklanmaya dönüştüren halk kahramanı ''V'' nin yediği bir çok kurşuna rağmen hala savaşmaya devam ettiği ve ona; 'Neden ölmüyorsun?' diye soran Cridie'ye verdiği efsane cevap şüphesiz ki hepimizin hafızalarında.
Bu maskenin altında bir yüz var...
Ancak benim değil.
Ne altındaki kaslardan daha 'ben'dir o yüz...
Ne de altındaki kemiklerden.
Bu maskenin altında
Etten daha fazlası var.
Bu maskenin altında
Bir fikir var!
ve fikirler kurşun geçirmez!..