'Sinema' Deyince Akla Gelen 28 Dahi Yönetmen

Merhabalar.. Öncelikle listenin tarafımdan hazırlandığını söylemek durumundayım. Yani subjektif bir galeri olacak. O bakımdan ''şu eksik, bu yönetmen yok'' gibi yorumlardan kaçınalım. Listede olmayan çoğu yönetmenin farkında olmakla beraber burada paylaşacağım yönetmenlerin hepsi sinemaya bakış açısı kazandıran, teknik bakımdan çığır açmış, kendine ait sinema dili olan yönetmenler. Gel gelelim burada Peter Jackson'ı vs. paylaşmak hakaret olur. Bilgilerin hepsi şahsıma aittir, galeriyi sıkıcı hale getirmek istemedim. Yönetmenlerin sinematografileri hakkında kısa da olsa bildiklerimi yazdım.

Yavaştan yönetmenlere gelelim.. :)

28. Sidney Lumet | 1924–2011 | New York, ABD

12 Angry Men gibi bir şaheseri çekmiş yönetmendir. ABD'nin kendi içinde çıkardığı bu denli muhalif yönetmen sayısı çok azdır. Lumet, onlardan bir tanesidir. Irk, sınıf ve cinsiyet konularını çok iyi işlemiştir. Ve filmlerindeki en önemli unsurlardan birisi kullandığı cast kalitesidir. 

''Amerikan sineması her geçen gün biraz daha benliğini yitiriyor..''

27. Buster Keaton | 1895–1966 | Kansas, ABD

Charlie Chaplin'i biliyor musunuz? O halde Buster Keaton'a dikkat kesilmeniz şart. Aynı çerçeve içindeki tablonun farklı karakter biçimleri gibidirler çünkü. Çektiği sahnelerin mizahı, getirdiği ilklerle birlikte sessiz sinemayı en iyi kurgulayan iki isimden birisidir. Çeşitli sebeplerden dolayı maalesef önü kesilmiş ve sinemada çok büyük başyapıtlara imza atamamıştır. Ancak o her zaman akıllara kazınmış sahneleriyle büyük bir yönetmen olduğunu göstermiştir..

''Bir komedi filmi, deyim yerindeyse bir saatin çarkları gibi dakik bir ayarla meydana getirilir. Biraz fazla hızlı ya da biraz yavaş yapılmış en basit şey, en yıkıcı etkiyi yaratabilir. En komik sahnelerin çoğu, çok acele oynandığı için seyirci açısından tam bir kayıp oluşturabilir… Demek ki bürlesk oyunculuğu için büyük bir psikolojik duygu ve bir tür ‘ayar-bilimi’ gerekmektedir, ki bunun üzerinde ne kadar durulsa azdır.”  

26. Hayao Miyazaki | 1941–... | Tokyo, Japonya

Beyazperde'nin 'anime' sesidir adeta. Öyle mükemmel animeler çekmiştir ki bunlardan hepsi en az esaslı bir drama filmi kadar etki eder insanda. Yapımlarında kullandığı sürreal karakterleri, felsefik hikayeleri ve mistik yolculuklarıyla Hayao Miyazaki Japonya'nın en iyi yönetmenlerinden bir tanesidir. Çizgilerin efendisidir adeta, siyasi eleştiri de yapmaz. Onların adeta köküne iner ve o nihai duyguları sorgular..

'Kalem, kağıt ve film ile animasyon yapılan son döneme denk gelmiş olmak da şansım.'

25. Alejandro González Iñárritu | 1963–... | Distrito Federal, Meksika

Kendisi bir film izlediği sırada nedensiz bir şekilde yönetmen olmaya karar vermiştir. O film, Yılmaz Güney'in yönetmenliğini yaptığı Yol filmidir. Ölüm Üçlemesi ile tanınır. Geçtiğimiz sene kara mizah ve felsefik bir yapım Birdman ile Oscar'ı kazanmıştır. 'Kesişen hayatlar' etiketinin en önemli temsilcilerin biridir. Lâkin çektiği yapımlarda dram duygusu o kadar yoğundur ki çektiği sahnelerinde izleyiciyi tam anlamıyla dağıtır.

''Sınır deyince düşünsel bir kavram yerine mekanlardan söz ederiz. Gerçek sınırlarından içimizde olduğuna inanıyorum.''

24. Jean-Luc Godard | 1930–... | Paris, Fransa

İş olarak ne yaptığın değil nasıl yaptığındır sözünün karşılığıdır. Sinematografik açıdan çok pürüzsüz filmler çekmez, ancak kullandığı yöntemler bakımından son derece marjinaldir. Kirli ses tekniği ile ünlüdür ve bunu prodüksiyonları meşgul eden şeyleri eleştirmek adına yapmıştır. Filmlerinde romantiklik göze çarpmaktadır..  Ona göre film sadece film değil resim, edebiyat, tarih ve bugünün eleştirisidir. 

'Para karşılığında yapmak istemediğimiz işlerde çalıştığımız bu dünyada hepimiz fahişeyiz.'

23. Michael Haneke | 1942–... | Münih, Almanya

Soğuk savaş misali filmlerinde hep bir şiddet vardır. Ama bunları eyleme dökmez hiçbir zaman, bunu hissettirir. İşlediği sahneler son derece rahatsız edici olmakla birlikte seyirciyi büyük hezeyana zerk eder. Sürekli siyah giyinmesi belki de bu yüzdendir. Yönetmenliğiyle beraber düşünceleriyle, sözleri onun ne denli büyük bir düşünür olduğunu ortaya seriyor. 

'Kapitalizm, sanatla dost hayatı yaşar.'

22. Christopher Nolan | 1970–... | Londra, İngiltere

Çektiği filmleri bu kadar gişe getirisi sağlamasına rağmen, filmlerinin hepsinde harcadığı emek olağanüstüdür. Yeşil perdeyi, cgi'yı en iyi değerlendiren ve tabiri caizse bunlardan yola çıkarak emekten cayan değil üzerine giden bir yönetmendir. İlk filmi olan Following'de yeterli bütçe olmadığından dolayı oyuncu olarak kendi arkadaşlarını oynatmış ve başarı çıtasını kısa zamanda çok büyük yerlere çıkarmıştır. Mindfuck furyasının en önemli isimlerinden birisidir ki, bu onun filmlerinin sevilmesinde büyük pay sahibidir. 

''Herhangi bir yaratıcı iş yaparken, mahremiyete mutlaka ihtiyacımız var. Aynen bir oyun provasında olduğu gibi.''

21. Pedro Almodóvar | 1949–... | Calzada de Calatrava, İspanya

Yapımlarında bol ten gösterisi, maskülen ya da feminen her halükarda estetik bir kalça görüntüsü, her daim zekice ve hakikatli diyalogları dikkat çeker. alameti farikası simgeleri, özgün ve kendine has sinema dilini başarıyla taşımakta beis görmez. Avrupa sinemasının en önemli yönetmenlerinden bir tanesidir. Filmlerinde kullandığı tiplemeleri hemen her yerde görebileceğimiz, hayatın içinden alınmış karakterlerdir. 

'Sinemayı öğrenmek istiyorsanız, bir psikolog size bir sinema öğretmeninden daha faydalı olacaktır.' 

20. David Fincher | 1962–... | Colorado, ABD

Gizem filmlerinin, aralanmamış perdelerin, çözümlenmemiş bulmacaların, sırrı çözülmemiş piramitlerin, çıkışsız labirentlerin adamıdır Fincher. Filmlerinde kurguyu öyle bir oluşturur ki seyirci bir yerinde kaybettiği puzzle'ı arar gibidir adeta. Yapımlarında kullandığı materyalleri senaryoya mutlaka yedirir. Beyazperdeye çok iyi filmler kazandırmıştır. 

“Bir oyuncu olarak gerçek göbek adınızı unuttuğunuz bir noktaya getirebilirsem sizi, önemli bir yere gelmiş oluruz. Bir oyuncunun sadece tökezlemeyip yere kapaklanması hep daha iyidir.”

19. Woody Allen | 1935–... | New York, ABD

New York aşığı yönetmen, seyahat etmeyi çok sever. Gittiği Avrupa şehirlerinde de güzel filmler çekmiştir. Genellikle film içerisinde yaptığı kadın erkek ilişkilerini dair analizleri ile dikkat çeker. İlişkilerin sıradanlığı insanların birbirine olan kaypaklığı hakkında sert eleştirilerde bulunur bu yapımlarında. Kendisi sıkı bir analisttir ve bunu beyazperde'ye çok iyi yansıtır. Eleştiriden hiç kaçınmaz ayrıca mutlaka bulunduğu şehirden bol bol manzaralar sunar. Filmlerinde vecileri ile ünlüdür ve kendisi 6-7 tane iyi filmi olduğunu düşünse de çoğu genelde vasattır diyerek mütevazılığını ortaya serer. 

'Dünyanın en güzel cümlesi seni seviyorum değil , tümörünüz iyi huylu çıktı'dır.''

18. Darren Aronofsky | 1969–... | New York, ABD

Yönetmenlik hayatı boyunca az ama öz filmler çekmiştir. Farklı anlatımlarıyla dikkat çeker. Çektiği her bir yapımın atmosferi ve biçemi farklıdır. Filmlerinin en önemli özelliği izleyicide çok derin izler bırakmasıdır. İnsanlara, görmeye hazırlıklı olmadıkları şeyleri gösterir, dakikalar içinde çoğu sahneyle seyirciyi rahatsız eder. Özellikle Requiem for a Dream ciddi rahatsızlık verir izleyenlere, iç burkar. 2014 yılında çektiği Noah filmi ile belki de ilk kez genel kitle tarafından yoğun olumsuz eleştiriye maruz kalmıştır.

''Yönetmen olmasaydım, editör olurdum.''

17. Fritz Lang | 1890–1976 | Viyana, Avusturya

Sinemanın 'mimari' yüzüdür Lang. Daha 1927 yılında çektiği Metropolis filmiyle ne denli fütürizm insanı olduğunu gözler önüne serer. Oyuncuların mimiklerini yarattığı kostüm ve bu kostümlerdeki simetrik, geometrik şekillerle bezer. Bilimkurgu'nun en önemli ilk örneklerini vererek bugün gördüğümüz efektlere önderlik etmiş, ilham kaynağı olmuştur. Sanatsal ve teknik yaratıcılığını bu kadar iyi uygulayan bir yönetmen daha yoktur açıkçası..

'Filme başlamadan önce yönetmen faaliyetinin bütün ayrıntılarını mutlaka saptarım. Film, çevrilmeden önce, kağıt üzerinde düzenlenmiştir. Başka türlü olmaz. Bu hem ekonomik hem de sanatsal nedenlere dayanır.' 

16. Akira Kurosawa | 1910–1998 | Tokyo, Japonya

Birçok konuda Hollywood'a ve Avrupalı yönetmene örnek teşkil etmiş, Japonya'nın çıkardığı en ünlü yönetmenlerden birisidir. Teknik açıdan çığır açan çekimleri, filmlerinde yaptığı karakter analizleri, vicdan muhakemeleri ile ünlüdür. Güneşi ilk kez kadraja almayı başarmış yönetmendir. Filmlerinin neredeyse hepsinde yağmur yağar ve bunları en güzel şekilde seyirciye sunar.

“Sanat bir haberleşme değil, ölüme karşı bir dirençtir. Sanat bilgi vermez. Sanat bir enformasyon türü değildir.”

15. Lars von Trier | 1956–... | Kopenhag, Danimarka

En marjinal, en çıplak, en özgür.. Trier, anlattıkları ve gösterdikleriyle herkesi farklı şekilde etkiler. Burjuva ahlakını yerle bir eder. Aslında çektiği her filmle bir tık daha yükselerek giden eleştiri oklarını üzerine alır.. Science fiction'dan modern-noir'e, erotik-dram'dan deneysel sinemaya, avant-garde'den dram'a kadar sinemanın tüm bu janrlarına el atmış usta bir yönetmendir.  Uçak korkusu yüzünden de çok görmek istediği Amerika'ya bir türlü gidememiştir. Çektiği filmlerle de çoğu zaman 'kadın düşmanı' olarak adlandırılır, hiç de alakası olmasa da..

'Kendini feda eden kadınlara mesleki anlamda bir ilgim var.'

14. Luis Buñuel | 1900–1983 | Calanda, İspanya

Sürrealistliğin bir başka temsilcisi, aşmış yönetmendir. Tarkovsky gibi anlattıkları çeşitli görsellerden oluşur. Karpostallık şeyleri kurgunun içine yedirebilmeyi başarmış nadir yönetmenlerden bir tanesidir. Sürekli kullandığı 'çan' sahneleri neredeyse her filminde vardır. Asıl amacı felsefe ve edebiyat okumaktı. Çeşitli altyazısız Alman filmlerini izleyerek sinemanın bir kaçış yeri olacağını keşfetmiş ve bu yolda önemli başyapıtlar çıkarmıştır.

'Benim gözümde insan hayatı, bir sineğin hayatından daha değerli değildir. Aslında ben her canlının hayatına saygılıyım, bu periler kadar gizemli ve etkileyici bir sinek bile olsa...''

13. Billy Wilder | 1906–2002 | Małopolska, Polonya

Sinema dünyasına çok büyük şeyler kazandırmıştır şüphesiz. Genelde romantik komedileri ile ün salmıştır. Fakat bunların hiçbiri cıvık anlatımlar içermez. Gerek politik gerekse siyasi olmak üzere derli toplu senaryolar içerisinde sunar bu türü. Muhalif duruşu, eleştirsel bakış açısıyla her zaman farklı olmaya başarabilmiştir. Burada özellikle Witness for Prosecution filminden bahsetmeden geçecek olursam mahçup olurum. 12 Angry Men filminden sonra bana göre mahkeme temalı en iyi filmdir. Agatha Christie eserinden beyazperdeye taşınmıştır. Ve filmin sonunda şöyle bir uyarı vardır;

'Bu filmin yapımcıları henüz izlememiş dostlarınızın da zevk alabilmeleri için filmin sonundaki sırrı kimseye açıklamamanızı önerir.'

'En iyi yönetmen, filminde kendini göstermeyen yönetmendir.'

12. Quentin Tarantino | 1963–... | Tennessee, ABD

Kendisi bağımsız bir yönetmendir. Yani Hollywood içinde set kurmayan bir Amerikalıdır. Bu yüzden bazı kesimler onu haybeye eleştirirler. Çektiği filmler izleyici tarafından bireysel olarak ya sevilir ya da sevilmez. Ortası pek yoktur. Filmlerinde kullandığı eşsiz soundtrackler onun için pizzada kullanılan kaşar gibidir, vazgeçilmez.. Yönetmenliğini yaptığı filmlerin olmazsa olmazlara vardır. Bunlar imza gibidir;

  • Kendisi ayak fetişistidir. Bu yüzden her filminde illa ki ayak sahnesi bulundurur. En sevdiği ayaklar ise Kill Bill'de rol verdiği Uma Thurman'a aittir.

  • Kan sahnelerini çok abartılı çeker. Adeta bol ketçap dökülmüşçesine basit bir kurşunda bile inanılmaz kanlar çıkar. Bir çizgi roman havası vermeyi amaçlamıştır.

  • Filmlerinde boş ve geyik muhabbetler inanılmaz derecede bulunur. Bu, bazı izleyicileri kendinden uzaklaştırsa da film adına çok keyifli diyaloglardır bunlar. 

''Bir kişi oIman, bir kişiIiğin oIduğu anIamına geImez.''

11. Sergio Leone | 1929–1989 | Roma, İtalya

Spagetti Western ile düzeyli bir ilişkisi vardır. Çektiği klasik westernleri ile bu türde film çekecek yönetmenlere ilham kaynağı olmuş, nice başyapıtlar vermiştir. Özellikle westernlerinde genellikle hep kesin bir karakter resmi çizmiştir. Her filminde de çok ince işlenen mimikler her zaman odağında olmuştur ustanın. Diyalogsuz, yakın plan çekimleri uzun uzun işler.. Her projede çok büyük emek harcar. Meşhur Dolar Üçlemesi ve Once Upon A Time in America filmleriyle ün kazanmıştır.

'Clint Eastwood'un iki yüzü vardır. Biri purolu, biri purosuz.'

10. Krzysztof Kieslowski | 1941–1996 | Varşova, Polonya

Renk üçlemesi ile ünlüdür. Dindar bir yönetmendir fakat dini anlatışı, işleyişi çok farklıdır. Kimsenin anlatmaya cesaret edemediği, herkesin genel bir ön yargıyla yaklaştığı olaylara çok farklı perspektifler katar. Sahnelerinde renk tonlamalarını çok iyi kullanır. Beyazda eşitliği, mavide özgürlüğü görmüştür. Görsel anlatımın en iyi dehalarından bir tanesidir. 

''Bir şey, yanlış yaptığınızı söyleyip sürekli içinizi kemiriyorsa; bu, doğru olanı yapabilecekken yapmadığınızı biliyorsunuz demektir.''

9. Theodoros Angelopoulos | 1935–2012 | Atina, Yunanistan

Yunan ve Avrupa sinemasının en iyi yönetmenlerinden biri. Modernist bir sinema dili olmakla beraber sahnelerinde verdiği çeşitli imgelerle adeta bir şiiri işler gibidir. İçsel duygular ve tarihsel döngüsellik ile ilgili çok önemli filmlerde imzası vardır. Film izleyicileri tarafından değil genellikle sinema izleyicileri tarafından bilinir kendisi. Sinemaya çok önemli şeyler kazandırmıştır hiç şüphesiz.. 

“Dört oda dolusu ödülüm var. Cannes’da ödül aldığımda da söyledim: En güzel ödül seyircinin alkışlamasıdır.”

8. Andrei Tarkovsky | 1932–1986 | Zavrazhe, Rusya

Sinemanın koyu karamsar resmi, şiirsel anlatımıdır. Filmleri durgundur ve yoğun içsel duygu bütünlükleri barındırır. Stalker'ı ile meşhurdur. Yapımlarında ruh ve benlik çıkarımları ön plandadır. Bunların hepsini çok ağır işleyen bir yönetmen olduğundan filmleri herkesin seveceği tarzda değildir. Bu yoğunluğun altından pek fazla kişi kalkamaz doğrusu..

'Sinema, insanlığa hiçbir şey öğretemez. Çünkü insanlık, hiçbir şey öğrenemeyeceğini, son dört bin yılda yeteri kadar ispatlamıştır.'

7. Martin Scorsese | 1928–... | New York, ABD

Arka sokak jargonunu beyazperdeye aşılaşmıştır. Kirli olayları, şöhretli hayatları, elinde puro bulunduran baronları filmlerinde anlatmayı çok sever. Suçluların hayatları konusunda en az bir suçlu kadar bilgilidir. Woody Allen'dan sonra bir diğer New York aşığı yönetmendir. 

  • Robert De Niro'yu onun prensidir. Lâkin çektiği filmlerin 9'unda kendisiyle iş birliği içerisindedir. 

“Benim için sinema kilise gibidir.”

6. Alfred Hitchcock | 1899–1980 | Londra, İngiltere

Film noir (kara film) alanının tek hakimidir. Her filminde bir esrarengiz olaylar zinciri mutlaka vardır. Olayları düğüm kısmında birbirine öyle iyi yedirir ki seyirciyi bu kurgunun içine çekmekte hiç zorlanmaz. 

  • Psycho filminin meşhur duş sahnesinde toplam 78 defa sahne kesilmiştir. Çünkü Hithcock tam bir teknik fetişistidir.

'Eğer külkedisi'ni çekseydim, seyirciler faytonun içinde ceset arardı.'

5. Ingmar Bergman | 1918–2007 | Uppsala, İsveç

Kadın çözümlemelerini en iyi yansıtan yönetmendir. Persona yapımı bunu anlatan en iyi örnektir. İnancı, maneviyatı fazlasıyla sorgulayıp karakter analizleri çıkartır. 

'Biz duygusal açıdan çok cahiliz. Bize anatomi, pretoria'daki tarım, hipotenüsün karesinin dik kenarların karelerinin toplamına eşit olduğu gibi her tür boku öğrettiler. Ama insan ruhuna ilişkin tek bir şey öğrenmedik. Kendimiz ve başkaları hakkında kara cahiliz.'

4. David Lynch | 1946-... | Montana, ABD

Psikanalitik bir yönetmendir. Mindfuck tarzını beyinlere kazmıştır. Çektiği filmlerinde genellikle Sigmund Freud ve Slavoj Zizek'ten bariz alıntılar yapmıştır. Senaryonun odak noktasında illa ki bir femme fatale (cezbedici kadın) vardır. 

  • Sahnelerinde genellikle kırmızı ve mavi tonlar hakimdir. Çünkü genel odağı her zaman arzu, şehvet, sapıtmışlık olarak görür. Ve bu renkler tam olarak bunları temsil eder.

“Sinemanın asıl büyüsü, gücü; içgüdülerle hissetmekte, insanların tuhaf ve unutmayacakları bir hisle filmden ayrılmalarını sağlamakta yatıyor...”

3. Federico Fellini | 1920–1993 | Rimini, İtalya

Beyazperdenin ikonlarından bir tanesi. İtalya'nın çıkardığı en iyi yönetmendir. Toplamda 4 kez Oscar'da, En İyi Yabancı Film dalında ödül almıştır. Getirdiği eleştiriler, farklı bakış açısı onu farklı kılar. Sahnelerde her daim bir absürdlük mevcuttur.. Şölen sofraları meşhurdur bunlara ek olarak. Sürrealist olarak çektiği filmleriyle kendinden hep söz ettirmeyi başarmıştır. Belki de İtalya'nın pizza ve spagetti'den sonra dünyaya kazandırdığı en lezzetli şeydir Fellini sineması.

+  Eşcinselliği neden daha doğrudan göstermiyorsunuz? 

-  Gösteriyorum.

- Bütün gördüğümüz diğerinin bileğini öpen bir adam.

-  Aletin nereye girdiğini mi görmek istiyorsunuz? 

2. Charlie Chaplin | 1889–1977 | Londra, İngiltere

Her zaman 'sessizliğin sesi' olmuştur. En önemli sinema adamlarından biri olmakla beraber insanlara, diyalog bulundurmaksızın bir şeyler anlatarak sahne anlatımını üst düzeye çıkarmıştır. Filmlerinde bu denli manevi öyküler vermesi çocukluğundan ileri gelir belki de. Çünkü çok trajik bir yaşam geçirmiştir. Babası alkol bağımlısı, annesi ise akıl hastasıdır. Bunlar, Chaplin'i kamera karşısında gördüğümüz o harika adama dönüştürmüştür aslında. Çektiği filmler sinematografik olmasa bile anlattığı şeyler olağanüstüdür. Hep bir sistem eleştirisi vardır filmlerinde. Modern Times filminde tüketim toplumunu, sistemleşmiş köleleri işlerken The Great Dictator kara mizahında diktatörlüğe, gözü dönmüşlüğe karşı hümanist bir tutum sergiler.

''Ayna benim en iyi arkadaşımdır. Çünkü ben ağladığımda, o asla gülmez.''

1. Stanley Kubrick | 1928–1999 | New York, ABD

Zirveyi beyazperdenin bilimadamına bırakıyoruz. Her türden çektiği başyapıt filmleriyle Stanley Kubrick her listenin olmazsa olmazıdır. En önemli özelliği mükemmeliyetçi olmasıdır. Ayrıntıya, detaya ve kusursuzluğa inanılmaz derecede önem verir. Tekniğe çok önem verir. Ayrıca 2001: A Space Odyssey, A Clockwork Orange gibi dönemin en marjinal yapımlarında imzası bulunmaktadır.

  • Eyes Wild Shut filmindeki seks sahnesi için 127 tekrar yaptırmıştır.

  • Barry Lyndon filminde ise kullanacak ışığın çok yapay duracağını düşünerek mum ışıklarıyla sahne çekimini tamamlamıştır.

''Bence okullarda yapılan en büyük yanlış, çocukları korkuyla motive ederek bir şey öğretmeye çalışmaktır. Not alma korkusu, sınıfta kalma korkusu gibi. Bir konuya ilgi duyarak öğrenmek ile korku ile bir şeyi öğrenmek arasında nükleer bir patlama ile bir kıvılcım kadar fark vardır.''

Popüler İçerikler

"Aşk Solcudur..." Kızılcık Şerbeti'nde Deniz Gezmiş Anıldı
HTŞ Lideri Colani Kadına Başını Örtme Talimatı Verdiği Videoyla İlgili İlk Kez Konuştu
Almanya’daki Saldırıyı Kim Yaptı? Noel Pazarı Saldırganının Kimliği ve Röportajı Ortaya Çıktı