Ben Fritz, gördüğünüz bu kitapta şuna yakın bir ifade kullanıyor: '' Eskiden izleyiciyi, sadece film güzel olduğu için onu izlemeye ikna etmek yeterliydi. Şimdi ise filmi sinemada izlemeye ikna etmek de gerekiyor''.
Bu da aslında şu anlama geliyor: İzleyiciye, evde bulamayacağı bir şey vermek gerekiyor sinemaya gelmesi için. Görsellik.
''Siz evinizde oturup fakir fakir GOT veya Breaking Bad izliyorsunuz ama bizim burda IMAX 3D ve en son model ses sistemimiz var. Patlamalar, kavgalar, özel efektler falan. Anlayamazsınız...''
Takdir edesiniz ki, görsellikten başka bir şey veremeyen ve büyük kitlelere ulaşan bu filmler aslında çok büyük bir problem. Fransız felsefeci Guy Debord, 1967 yılında yazdığı ''La Société du spectacle'' (Gösteri Toplumu) adlı kitabında bu görsellik belasının toplumu nasıl geriye götürdüğünü uzun uzun anlatıyor. Ama biz tezini kısaca şöyle özetleyebiliriz: Post endüstriyel tüketim kültürü, insanlara mutluluğu medyanın dayattığı ve gerçekten uzak, temsili yansımalarda aramaya alıştırdı. Debord'a göre, görsellik, kendi içerisinde var olan gerçeğin sahte bir versiyonunu, ürüne dönüştürüyor. İzleyicinin görevi de gözlemciden öteye gitmiyor. Eleştirel düşünmek gibi bir zorunluluğu kalmıyor artık. Görsellik, duyguları en visseral ve içgüdüsel yollarla uyandırıyor. Bunu cinsellik veya zorbalığın gerçek üstü formlarıyla başarıyor. Bu da, ilgiyi arttırırken, düşünmeyi azaltıyor. Dokunduğu diğer toplumsal konulara girmiyorum, onu kendiniz okursunuz.
Özet geçecek olursak: Üzerine çok düşünmeden, sadece görsel olarak sanata bakarsak, beynimiz rahatlamıyor, geriliyor.
Susan Sontag, 96 senesinde şuna yakın bir şey söylemişti: ''Sinema filmlerinin tek derdi, izleyicinin dikkatini çekmek oldu. Bunun sonucunda da, geçici, basit bir hal aldı ve izlerken tüm dikkatinizi vermek artık gerekmiyor.''
Tabii burada şunun da altını çizmek gerekiyor: Görsellikten kasıt, oyuncuların yüz ifadeleri, duygusal değişimleri vs. değil. Uçaktan atlayıp 3. Dünya Savaşını durduran özel efektlerden bahsediyorum. Yoksa görsellik her zaman sinemanın önemli bir unsuruydu. Ama sadece denklemin bir parçası olarak. Tamamı değil yani.
İçerik oldukça keyifliydi ve eminim değinilmesi gereken daha çok şey var. Bana kısa bile geldi :) Elinize sağlık.
Öncelikle kaliteli içerik için teşekkürler. Artık hiçbir film eskileri gibi keyif vermiyor. Hepsi birbirinin özentisi filmler piyasaya çıkıyor. Senede nereden baksanız 1-2 tane kaliteli orijinal yapım izliyoruz. Özellikle Marvel sinema dünyasını gerçekten çöpe dönüştürdü. Her şey efekt demek değil, millet senaryo istiyor ey yapımcılar. Bence sinema sektörü 1998-2003 arası altın çağını yaşamıştır (kaliteli senaryo ve içerik olarak). Bu gidişle de tekrarını göremeyeceğiz. Teşekkürler...
okudum.