Bak hocam! Sana iki çift lafım var!
Koskoca profesörsün, makalelerin var, ünvanların var, onlarca asistan çalışıyor emrinde. Yakışır mı sana öğrencinin duygularıyla oynamak? Yakışır mı bunca günahsızı, çoluğu çocuğu karda kışta memleketine göndermemek, bütünlemeye bırakmak? Ama nasıl yakışmasın ki... Sen değil misin öz öğrencisine bile acımayan, bir damlacık notu çok gören, anlamıyor musun hocam, bu çocuklar okullarını seviyor... Ama ben boşuna konuşuyorum, sevgiyi tanımayan hocaya sevgiyi anlatmaya çalışıyorum. Sen büyük profesör, akademisyen, belki ileride dekan olacaksın, belki de rektör. Sen, ilim irfan sahibi Saim Bey... Sen mi büyüksün? Hayır ben büyüğüm, ben! Vizeden 40 alıp, umudunu yitirmeden finale çalışan öğrenci...
HALİME HOCA umarım hala kocasız kalanlardansındır. Kış günü merdivenden kıçı üzerine kayasıca karı. Hala ne aht ederim sana. Evrenin malı. Sene 2004 okulun son senesi. Mezuniyete koşuyorum. Altan ders yok dert yok tasa yok. Sınava girdim. Ders notlarını kağıda geçirdim. 1 ay kapında doşandım okudun mu diye. Yok B12 eksik dedin vrak dedin zart dedin. Arkamda oturup boş kağıt veren adama 97 bana 27 verdin. İtiraz süresi geçtiği için notumu düzeltemedin. Gel büte iki birşey karala aynı notu veririm dedin. Ne oldu paşa paşa büte geldik? 17 verdin. Amk senin bokuna okul 1 sene uzadı. O son gün kağıt okuyan beynini, B12 eksikliği çekiyorum diyen bahaneni, çok dersim var diye yakındığın ızdırabını, son güne kadar not açıklamayan hocaların alayını..... Saygılar,
bi de okuyup da açıklamayanlar var
Bizde 2 tane hoca vardı ben üniversitede iken adamlar vize ile finali birlikte açıklıyordu