90'larda çocuk olanların teknoloji ile imtihanı çok büyüktü. 'Şimdiki çocuklar, doğuştan şanslı' cümlesini ispatlayacak 23 fail'i hatırladığınızda neler hissedeceksiniz acaba...
90'larda çocuk olanların teknoloji ile imtihanı çok büyüktü. 'Şimdiki çocuklar, doğuştan şanslı' cümlesini ispatlayacak 23 fail'i hatırladığınızda neler hissedeceksiniz acaba...
1 şarkıcık geri almak istersiniz ve BOOOMmMm! Kaset dağılır. Al eline kalemi, çevir babam çevir...
O koca CD çantlarının içinde, aradığın cd'yi bulabilmek için harcanan zamanlar...
Alt tarafı oyun oynamak için oradan oraya, oradan oraya girdiğimiz, mouse kazara kenara kayarsa hepsini baştan yapmak zorunda olduğumuz zamanlar...
Adeta iskambil kağıdı görüntüsüne bürünen ve kapanmak bilmeyen yanıt vermeyen o pencere... Tüylerinizin ürperdiğini görür gibiyim!
Parmaklarımız uyuşana kadar çatır çutur sesler eşliğinde, saatlerce mesajlaşırken o harflerin yerlerini nasıl da ezbere bilirdik!
Telefon faturasını kökleyecek internet tuşuna yanlışlıkla basıp, onlarca kez kapatma tuşuna basarken o telefonu hangimiz kırmak istemedi ki?
O berbat melodileri dinlerken 'YETEEEEEEER!' çığlıkları atıp, kendimiz de yapmadık mı?
Melodi kodlarıyla şarkıları kaydederken ya da radyoda sevdiğimiz şarkı çaldığında herkesi susturup onu kaydetmeye çalışırken ne çile çektik be!
O hummalı şarkı seç, cd bul, yaz üçlemesinin ardından saatlerce cd'nin yazılmasını beklemek ve sonunda dinlemek için taktığınız tape'te o yazıyı gördüğümüz kabus an...
Cd çalarlar hayatımıza girdiğinde bir anda nasıl da sevinmiştik. Peki ya yolda müzik dinleme zevki? Ya ellerde, ya da küçük ceplerde o kocaman cd çalarlarla az dolaşmadık.
Yaşlanma sebebimiz olmadı mı?
Tek eğlenceniz gameboy ya da tetris'tir ve onların da pilleri uzun ömürlü değildir. Peki o bitmeyen yolculuklarda ne saçmalıklar yapardık? Sokak lambalarını saymak, deli gibi bütün tabelaları okumak, susmadan bilmeceler sormak... Düşündüm de bazen eğlenceli olabiliyordu bu işkence 😁
Bu görüntü yüzünden kör olmanın eşiğine kaç kez geldik acaba?
Fosforlu yıldızların altında uyuma fikri oldukçe güzeldi, bir de pıtır pıtır üstümüze düşmeseler...
Her yerine bantlar yapıştırırsınız ki gece bir anda kafanıza inmesin ya da bir şeylerin üstüne devirip gürültüyle sizi uyandırmasın. ama nafile, bir süre tutar, eninde sonunda o kaçınılmaz düşüş yaşanırdı.
Sırf güzel gözüküyor diye özenip alınıp, uç değiştirirken bir tanesi kaybolunca işe yaramayan, çöpe giden kalemler sinsilesi.
Alt tarafı 1 saat sürecek bir indirme işlemi için bazen günlerce beklenirdi, karşı taraf internete girsin de o dosya bilgisayara insin...
Paralel hattan biri ararsa kopar, anneniz kablo ile oynarsa kopar, canı ister kopar, istemez yine kopar... Bir de o beyninize işleyen çevirme sesi!
Tam mesaj beklediğiniz o an, 'Yeni mesaj için yer yok' yazısı karşınıza çıkar! Hafızayı boşaltıp bekle dur ki tekrar gelsin...
Ne kadar da görkemli duruyor değil mi? Peki ya o ellerimize batan kıymıklar ne olacak?
Yanınızda yedek pil yoktur, yenisini alana kadar önce bir ısıtma turuyla çalıştırır, en sonunda dişleye dişleye son demini harcarsınız. Yeni nesil bilir mi ki?
Alırsınız, oynamaya başlarsınız. 5 dakika, sadece 5 dakika sonra açılması imkansız düğüme dönüşür. Aynen çöpe...
Bütün işlevi gitti demektir, ara ki bulasın...