Bazı çocuklar yaz tatiline takvimden önce geçer. Öğretmenler derste ödevlerle ilgili bir şeyler anlatır ama herkesin aklı yazın ne yapacağındadır. Çünkü yazın sabah uykusu çekilir, dondurmalar yenir, şıpıdık şıpıdık terliklerle denize girilir ve daha nice şey yapılır. Eğer sen de yaz tatilini şimiden bekliyorsan bu maddeler sana çok tanıdık gelecek!
Not: Bu içerikler çocuklar tarafından yanlarında bir refakatçi ile birlikte hazırlanmıştır.
Her dersin başında tahtanın bir köşesine yazılan tarihe bakarak yaz tatiline ne kadar kaldığı hesaplanır. Büyüklerimize 'Kaç ay kaldı?' diye sormadan edemeyiz. Hatta arkadaşlarımızla kendi aramızda gizli gizli takvimlere bakıp günleri ve tatile yaklaşınca kaç saat kaldığını bile hesaplayabiliriz!
Ders çalışırken konudan konuya atlayanlar çoğalır. Mesela fen bilgisi testinin ortasında gözün ucu YouTube’a kayar. Açık olan sayfa belki de “tatilde yapılabilecek 10 eğlenceli şey”dir. Aslında niyet kötü değil ama akıl bir gidip geliyor. Tatil konusu hep kenarda bir yerde durur.
Mahallenin bakkalı veya oturduğumuz siteye yakın bir markete gittiğimizde dondurma geldi mi diye meraklı gözlerle etrafa bakarız. Çünkü havalar yavaş yavaş ısınmıştır ama yazın en güzel eşlikçisi olan dondurma, bize yaz tatilini hemen anımsatır.
Sınıfın camından içeri giren güneş, dersten çok ilgiyi çeker. Tahtadaki işlemler silikleşir, dışarıdaki ağaçların yaprakları bile daha dikkat çekici gelir. O anda matematik ya da fen bilgisi dinlemeye çalışmak gerçekten zordur. Çünkü içten içe “şu an dışarıda olsak, kesin top oynuyorduk” düşüncesi başlar. Güneşli hava, sadece hava durumu değil; çocuklar için “tatil ruhu” gibi çalışır.
Sınıfta yaz tatili muhabbeti açıldığında sınıf öğretmeni birden bire yazın da ders çalışmamız gerektiğini söyler ama nafile... Hiçbir öğrenci “tamam öğretmenim” diye sevinçle cevap vermez tabii. Gülümseyip baş sallanır, sonra da o sözler rüzgar gibi uçup gider. Çünkü akıllarda kitap değil; şort, terlik ve geç uyanmak vardır.
Sabah okula spor ayakkabıyla gelirsin ama kafan çoktan terlik moduna geçmiştir. Hatta bazen “bu çoraplar da fazla gelmeye başladı” diye düşünürsün. İç dünyanda yazlık valizi çoktan hazırlamışsındır bile. Tişörtler öne çekilir ve şapkalar el altında tutulur. Zihin yaza uyum sağlamıştır; vücut da bir an önce peşinden gelsin istersin.
Sınıfta en çok dönen soru: “Tatil planın var mı?” Herkes bir şey söyler. Kimisi “denize gideceğiz” der, kimisi “köye gideceğim ama orası da çok güzel” diye ekler. Tatilin şekli fark etmez, önemli olan o heyecanı taşıyor olmak. Kimi sadece “evde kalıp pineklerim” der ama öyle bir anlatır ki insanın canı evde yatmak ister.
Hatta ebeveynlerimizden 'Yazlık kıyafetlerim nerede?' diye sorup tişörtlerimizi, şortlarımızı ve atletlerimizi isteriz. Henüz tişört giymek için erken olabilir ama o yazlıklar dolaptan hafiften çıkartılmaya başlanır. Şortlara şöyle bir bakılır, geçen yazdan kalan parmak arası terlik denenir, “hala oluyor mu?” diye düşünülür. Her ne kadar hala sabahları mont giyilse de akşamları üst değiştirme süresi kısalır. “Hafif hafif yaza yaklaşıyoruz” hissi gelir.
Ebeveynler tatil konusunu açsa da şimdiden tatil hayali kursak... Biri tatil beldesini düşünür, diğeri buna gerek yok diye fikir belirtir ama bir başkası çoook farklı bir öneri sunar. Ailecek yapılan bu konuşmalar sanki hemen bavul toplanacakmış gibi bir hava yaratır. Tatil planı olmasa bile o muhabbet yetiyor zaten. Hayali bile güzel!
Teneffüslerde bahçeye çıkar çıkmaz bir daha sınıfa dönmek istemeyenler artar. Güneş vuruyorsa hele, bahçede oturmak bile minik bir tatil gibidir. Top oynanır, ağaç gölgeleri paylaşılır. İçeri dönme zili çaldığında herkes bir ağızdan “yaa daha yeni çıktık” demeye başlar. Çünkü dışarısı okulun içinden daha eğlencelidir artık.
Cumartesi sabahı artık sadece bir gün değil, bir fırsattır. “Bu hafta sonu tatil gibi geçsin” diye planlar yapılır. Belki park, belki sinema, belki sadece uzun kahvaltı… Fark etmez. Herkes hafta sonunu yaz tatiline bir anlık geçiş gibi yaşamaya başlar. Henüz tatil gelmedi ama havası geldi bile.