Siber Zorbalıktan Dijital Okuryazarlığa: Orhan Toker ile Dijital Ebeveynlik Rehberi

Kocaeli Kitap Fuarı, her yıl yüzbinlerce kitap severi ağırlayan, Türkiye'nin en büyük kitap fuarlarından biri olarak edebiyat dünyasının merkezi haline geliyor. On dördüncü kez düzenlenen bu fuar, yayınevleri, yazarlar ve okurları buluşturan büyük bir kültürel şölen. Yazarların katıldığı söyleşiler, imza günleri ve seminerlerle dolu bu etkinlik, aynı zamanda ebeveynlerin ve eğitimcilerin de çocuklara kitap sevgisini aşılamaları için müthiş bir fırsat sunuyor. Kitap dünyasının böylesine önemli bir parçası olan Kocaeli Kitap Fuarı’nda, bu yıl dikkat çeken bir başka konu ise dijital okuryazarlık ve dijital ebeveynlik. Teknoloji ile iç içe büyüyen bir nesli doğru yönlendirmek ve onları dijital dünyanın tehlikelerine karşı bilinçlendirmek, ebeveynlerin en büyük sorumluluklarından biri haline geldi. Bu bağlamda, dijital dünyada çocukları güvende tutmanın yollarını ve onların bilinçli bireyler olarak yetişmelerini sağlayacak stratejileri konuşmak üzere, sosyal medyada “Dijital Baba” olarak tanınan Orhan Toker ile bir araya geldik. Kocaeli Kitap Fuarı’nın büyüleyici atmosferinde gerçekleşen bu söyleşi, dijital ebeveynliğin zorlukları üzerine önemli ipuçları sunuyor. Toker’in paylaştığı öneriler, dijital okuryazarlıktan siber zorbalığa, ekran süresi yönetiminden dijital güvenliğe kadar geniş bir yelpazeyi kapsıyor.

Orhan Toker’in yaptığı iş sadece dijital cihazları kullanmayı öğretmekten ibaret değil; aynı zamanda dijital dünyada çocukları bilinçli bireyler haline getirmeyi hedefliyor. Ebeveynlere dijital dünyanın bilinmeyen köşelerini gösterirken, çocuklara da güvenli internet kullanımı ve sağlıklı içerik tüketiminin yollarını öğretiyor. Yıllar boyunca, sosyal medyada “Dijital Baba” olarak tanınan Orhan Toker hem sosyal medya platformlarında hem de seminerlerde, ebeveynlerle buluşarak onlara dijital çağın tehlikeleri ve fırsatları hakkında farkındalık kazandırıyor.

Bu söyleşimizde, dijital dünyada çocuklarımızı nasıl koruyabileceğimizi ve onların bu dünyada nasıl bilinçli bireyler olarak yetişmesini sağlayabileceğimizi Orhan Toker’le derinlemesine konuştuk. Toker’in verdiği ipuçları ve öneriler, dijital dünyaya adım atan her ebeveyn için altın değerinde. Teknolojiye hâkim bir nesil yetiştirmek için bu tavsiyeleri göz ardı etmemek gerekiyor.

-Günümüzde çocukların dijital dünyada karşılaştıkları içeriklere dair bilinçli olmaları giderek önem kazanıyor. Sizce dijital okuryazarlık nasıl geliştirilmeli ve çocuklara hangi yaşta öğretilmeye başlanmalı?

Dijital okuryazarlık, çocuklar ekranla tanıştığı günden itibaren öğretilmeye başlanmalı. Ben, çocukların 48 ayı bitirmeden ekrana tanıştırılmalarını önermiyorum. Yani, 5 yaşından itibaren ekranla tanıştıklarında, 13 yaşına gelene kadar içerikleri onlarla tüketmek, hangi içeriğin onlar için uygun olup olmadığını öğretmek daha kolaydır. Bunun dışında çocuklara bu konuda yazılmış, severek okuyabilecekleri kitaplar da önerilebilir. Kitapların içinde içeriklerle ilgili tehlikeleri veya olumlu yönleri öğrenebilirler. Ayrıca, iyi seçilmiş ve doğru oyunlar da kaliteli içeriğin nasıl olacağını daha kolay gösterebilir.

-Çocuklara küçük yaşlardan itibaren dijital güvenliği öğretmek büyük önem taşıyor. Ebeveynler, bu bilinci çocuklarına kazandırmak için hangi yöntemleri kullanmalı?

Dijital güvenlik deyince birçok madde var ve bu, yaşlara göre değişiklik gösterir. Ancak, en başta nasıl çocuklarımıza sokağa çıktıklarında tanımadıkları insanlarla konuşmamaları gerektiğini öğretiyorsak, dijital dünyada da tanımadıkları insanlarla konuşmamaları gerektiğini öğretmeliyiz. Örneğin, tanımadıkları kişilerden gelen mesajlara veya konuşma davetlerine cevap vermemeleri, gerçek hayatta buluşmak istediklerinde ise ebeveynlerine haber vermeleri gerektiği anlatılabilir. Ayrıca, kimlik hırsızlığına karşı kişisel verilerini başkalarına vermemeleri gerektiği ve 16 yaşına gelmeden kendi görsellerini paylaşmamaları gerektiği hatırlatılmalıdır. Başkalarının da bu haklara saygı göstermesi öğretilmelidir; çocuklar, başkaları onları izinsiz paylaştığında uyarıda bulunabilirler.

-Çocuklar ve gençler sosyal medya platformlarında siber zorbalık ve dijital taciz gibi tehlikelerle karşı karşıya kalabiliyor. Ebeveynler bu konular hakkında çocuklarını nasıl bilgilendirmeli ve onları nasıl koruyabilir?

Dijital zorbalık ve taciz çok kapsamlı konular. Çocuklar, dijital zorbalık eylemleri suç teşkil ediyorsa, bu konuda bilgilendirilmeli ve hangi eylemlerin suç olduğunu öğrenmelidir. Örneğin, çocukların adına paylaşım yapmak, onların özel hayatlarına dair bilgileri izinsiz paylaşmak ya da onların görsellerini kullanarak aşağılayıcı içerikler üretmek suç kapsamına girer. Çocuklar, kendi yaptıkları paylaşımların altına yapılan olumsuz yorumları sınırlandırabilirler; bu, zorbalıkla karşılaşma riskini azaltır. Ayrıca, okullarda çocukların fotoğraflarının paylaşımı mümkün olduğunca sınırlandırılmalıdır. Çocukların zorbalık ve taciz karşısında nasıl tepki verecekleri, neleri paylaşmamaları gerektiği gibi konular onlara açıkça anlatılmalıdır.

-Çocukların kişisel bilgilerini korumak dijital çağda giderek zorlaşıyor. Anonim kalmanın ve kişisel gizliliğin önemini çocuklara nasıl anlatabiliriz?

Çocuklara, dijital ortamlarda anonim kalmanın önemi anlatılmalı. Onlara, görsellerinin ve isimlerinin paylaşılmasının yaratabileceği riskler açıklanmalıdır. Örneğin, bir çocuğun doğum günü paylaşımından roblox oyununu sevdiği anlaşılabilir ve bu bilgi bir kaçırma olayında kullanılabilir. Çocukların kendilerine ait özel bilgileri, ailelerine veya sevdiklerine dair detayları paylaşmaktan kaçınmaları gerektiği öğretilmelidir. Bazı fenomenler, çocukların sevdiği şeyleri açıkça paylaşarak risk oluşturabilir; bu konuda dikkatli olunmalıdır.

-Son yıllarda dijital minimalizm, yani teknolojiyi daha bilinçli ve kontrollü kullanma trendi yükselişte. Siz bu konuda neler düşünüyorsunuz? Aileler çocuklarına dijital minimalizmi nasıl öğretebilir?

Dijital minimalizmi öğretmek için öncelikle ebeveynlerin bu konuda adımlar atması gerekir. Örneğin, mesajları kapatmak, evde belirli saatlerde dijital cihazları kullanmama kararı almak gibi alışkanlıklar edinebilirler. Yemek öncesi veya yatmadan önce dijital ekranları bırakmak gibi kurallar belirlenebilir. Çocuklara gereksiz programları kullanmamaları ve dikkatlerinin dağılmaması gerektiği öğretilmeli, aynı önlemler ebeveynlerin cihazlarında da uygulanmalıdır.

-Ebeveynlerin çocuklarının dijital dünyadaki deneyimlerine rehberlik etmeleri gerektiğini sıkça vurguluyorsunuz. Peki, çocuklara fazla baskı kurmadan bağımsızlıklarını nasıl sağlayabiliriz?

Çocuğun dijital dünyada bağımsızlık kazanması, oto kontrol yani öz denetim geliştirebilmesi anlamına gelir. Neyin doğru, neyin yanlış olduğunu, hangi paylaşımları yapmaması gerektiğini öğrenmek zaman alır. Anne babalar, çocuklarıyla birlikte içerik tüketerek bu denetimi doğal olarak öğretmelidir. Çocukları kendi başlarına bırakırsanız, akranlarından gördüklerini yapma eğiliminde olurlar. Bir çocuğun oto kontrolünü tam anlamıyla kazanması 13 yaşından önce mümkün olmaz ve 13 yaşından sonra ergenlikle birlikte bu denetim daha da zorlaşır. Bu nedenle 24 yaşına kadar rehberlik etmek önemlidir.

-Bazı oyun ve uygulamaların çocukları bağımlı hale getirdiğini belirtiyorsunuz. Bu bağımlılık tuzaklarına karşı ebeveynler ne tür stratejiler geliştirmeli?

Oyun bağımlılığı, sosyal medya bağımlılığı ya da ekran bağımlılığı ne yazık ki yetişkinlerde olduğu gibi çocuklarda da var. Hatta bu tür çocuklara yönelik içerikler çocukları zaten bağımlı kılmak üzere özel olarak tasarlandığı için ve çocukların beyinlerinin bu bağımlılıkla başa çıkacak kısmı henüz gelişmemiş olduğu için ki bu gelişim 24 yaşına kadar sürer. Çocuklar daha çabuk bağımlı olabilirler. Çünkü tam da onların bağımlı olabileceği türden şeyler unsurlar. Her içeriğin içine konur; bu bir YouTube içeriği de olabilir, bir bilgisayar oyunu da olabilir. Sosyal medya zaten hem küçük hem büyük fark etmeksizin direkt bağımlılık unsurları barındırıyor içinde. Ancak ekran bağımlılığı bir davranışsal bağımlılık türüdür. Madde bağımlılığı ile aynı etkiyi yapsa bile madde bağımlılığında maddeden kurtulmak zordur. Davranışsal bağımlılık da o davranışın yerine başka bir şey konduğunda davranış bağımlılığı çabuk kurtulabilen bir şeydir. Örneğin; Spor olabilir, ailece birlikte yapılabilecek eğlenceli etkinlikler alabilir. Açıkçası biraz vakit ayırmak gerekiyor. Ancak davranışsal bağımlılıktan kurtulmak çok daha kolaydır. Önüne geçmek de kolaydır. Yani bir çocuğu mesela okçuluk gibi güzel bir etkinliğe götürürseniz her zaman bilgisayar oyunları tercih edecektir. Çünkü çok gerçek bir hayat olayı ve eğlenceli, çocuğun zevk alabileceği bir etkinliktir. Bu sadece bir örnek. Bunun gibi yüzlerce yapılabilecek etkinlik var.

-Dijital cihazlar eğitimden eğlenceye kadar hayatımızın büyük bir parçası haline geldi. Ebeveynler, çocuklarına kabul ettirebilecekleri sağlıklı ekran süresi limitlerini nasıl belirleyebilir?

Bir çocuğun ekran süresi, yaşına göre belirlenmeli. 13 yaşına kadar çocuğun yaşıyla orantılı olarak hesaplanmalı; Örneğin, 10 yaşında bir çocuğun günlük ekran süresi, yaşının 10 ile çarpılması sonucu 100 dakika olarak belirlenebilir. Bu sürelerin önceden belirlenmesi ve her gün aynı saatlerde kullanılması alışkanlık haline getirildiğinde, çocuk bunu daha kolay kabul edecektir. Ancak, ebeveynlerin de çocuklarının ekran sürelerine saygı gösterip kendilerinin de ekran başında fazla zaman geçirmemesi önemlidir. Örneğin, çocuk ekran izni alırken, ebeveynlerin de ekran sürelerini sınırlamaları gerekir. Aileler, ekran kullanımı dışında yapılacak etkinliklere odaklanmalı; sinema izlemek, parka gitmek veya yüzme etkinliği gibi planlar yapılabilir. Bu sayede ekran kullanmadıkları süreleri de organize etmiş olurlar.

-Teknolojinin hızla değiştiği bu dönemde, ebeveynler çocuklarının kullandığı son trendler, uygulamalar ve oyunlar konusunda nasıl güncel kalabilir?

Teknoloji çok hızlı bir şekilde gelişiyor ve bu hız artmaya devam ediyor. Son 12 yılda bu değişim hızının logaritmik olarak arttığını görüyoruz. Öyle ki, bir yıl önceki gelişmeler, günümüzde birkaç aya denk geliyor. Gelecek 10 yılda bu hızın çok daha artması bekleniyor. Bu nedenle ebeveynlerin bu hızla gelişen teknoloji trendlerini takip etmeleri zor olabilir. Ancak, çocuklarına bu trendleri öğreten güvenilir kurum ve kaynaklara yönlendirmek, onların teknolojiyle sağlıklı bir şekilde tanışmalarını sağlayabilir.

-Sosyal medya, özellikle Instagram ve TikTok gibi platformlar, çocukların yaşamında büyük bir yer kaplıyor. Ebeveynler, çocuklarını bu platformlarda nasıl güvende tutabilir ve olumsuz etkilerden nasıl koruyabilir?

Sosyal medya, 24 yaşından önce insanların zihinsel gelişimi için uygun bir platform değildir. Çünkü insanların kritik karar alma yetenekleri ve muhakeme yapma becerileri, beynin ön korteksinin tam olgunlaşmasıyla, yani 24 yaşında gelişir. Bu yaşın öncesinde, sosyal medya gibi zararlı unsurlar barındıran platformlar çocuklar için ciddi riskler oluşturabilir. Sosyal medyada özsaygı ve özgüven kaybı gibi sorunlar çocukları derinden etkileyebilir. Yetişkinler bile olumsuz yorumlardan etkilenebiliyorken, çocuklar için bu durum çok daha yıkıcı olabilir. 24 yaşından önce çocukları sosyal medyadan uzak tutmak en iyi koruma yöntemidir. Birçok ülke, 18 yaş sınırını getirirken, sosyal medya platformları da çocuk hesaplarını otomatik olarak tanımlayarak güvenlik önlemleri almayı zorunlu hale getirdi. Bu sayede, çocukların hesapları sınırlı olur, yorum yapma ve herkese açık hesap açma gibi eylemler kısıtlanır.

-Türkiye'nin en büyük kitap fuarı unvanını taşıyan Kocaeli Kitap Fuarı, bu farkını nasıl ortaya koyuyor? Sizce bu unvanı hak etmesindeki en belirleyici unsurlar neler?

Kocaeli Kitap Fuarı, benim bu sene üçüncü katılımım olacak. Sanıyorum 14. kez düzenleniyor. Birçok kitap fuarına katılmış biri olarak, Kocaeli Kitap Fuarı’nın farkını net bir şekilde görebiliyorum. Yazar ve yayınevi katılımı oldukça fazla, ziyaretçi sayısı ise oldukça yüksek. Bu durum, Kocaeli Büyükşehir Belediyesi’nin fuara verdiği destekle doğrudan bağlantılı. Belediyenin, dezavantajlı bölgelerdeki insanları ücretsiz taşıma ile fuara getirmesi, bu kesimlerin de fuarın atmosferini deneyimlemesine olanak sağlıyor. Organizasyonun büyüklüğü, yazar ve yayınevlerine verilen değer, fuara gelen kitlenin çeşitliliği ve belediyenin katkılarıyla Türkiye'nin en önemli kitap fuarlarından biri olduğunu söyleyebilirim.

Orhan Toker ile gerçekleştirdiğimiz bu söyleşi, dijital dünyada ebeveyn olmanın ne kadar zorlu ama bir o kadar da önemli olduğunu bir kez daha gözler önüne serdi. Dijital güvenlikten sosyal medya bağımlılığına, ekran süresi yönetiminden çocuklara rehberlik etmeye kadar birçok konuda paylaştığı önerilerle Toker, biz ebeveynlere rehber olacak nitelikte bilgiler sundu. Onun da altını çizdiği gibi, dijital dünyada çocuklarımızın güvenliğini sağlamak ve onları bilinçli bireyler olarak yetiştirmek bizim elimizde.

Teknolojiyi doğru kullanmayı öğretirken, aynı zamanda çocuklarımızın bağımsızlığını korumayı da unutmamak gerekiyor. Bu bilgilendirici sohbetin ardından, Kocaeli Kitap Fuarı'nın samimi ve zengin ortamında dolaşmaya devam ediyoruz. Fuarın büyüklüğü ve zengin içeriği, çocuklara kitap sevgisi aşılamak kadar onları dijital dünyanın bilinçli bireyleri olarak yetiştirmemizin önemini bir kez daha hatırlatıyor. Dijital Baba’nın önerilerini dikkate alarak, çocuklarımıza daha güvenli ve bilinçli bir dijital dünya sunmak artık daha mümkün!

Söyleşi için teşekkür ederim. 

Instagram: @dijitalbaba.orhantoker

Youtube: @OrhanToker

https://orhantoker.com/

*******

Instagram

X

LinkedIn

Facebook

Bu makalede öne sürülen fikir ve yaklaşımlar tamamıyla yazarlarının özgün düşünceleridir ve Onedio'nun editöryal politikasını yansıtmayabilir. ©Onedio

Popüler İçerikler

Icardi'nin A Milli Takım Forması Giymesi İçin CİMER'e Başvuruda Bulunuldu!
Teğmen Ebru Eroğlu İle İlgili Skandal Karar: Küfür ve Taciz İfade Özgürlüğü Sayıldı
Demet Akalın 'Laiklik' Açıklamasıyla Gündem Olan Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin'e Ateş Püskürdü!