Karanlık ve tekinsiz bir atmosfer, kan, vahşet, paranormal olaylar ve daha nicesi... Tüm bu unsurlar, gerilim ve korku filmlerinin olmazsa olmaz öğeleri gibi görünebilir. Fakat bazı başarılı filmler var ki bunlara gerek bile duymadan ürkütücü ve gerilimi doruklara çıkaran bir sinema deneyimi yaşatmayı başarabiliyor. Eğer klasik korku temaları olmadan izlerken sizi gerecek filmler izlemek istiyorsanız harika bir listeyle karşınızdayız. İşte kan ve vahşet içermeyen o yapımlar!
Paranormal olayları sevenlerin ilgisini çekecek The Grudge, bir eve musallat olan ruhun ev halkına yaşattıklarını konu ediniyor. Takashi Shimizu'nun yönetmen koltuğunda oturduğu filmin etkisi uzun süre sizi bırakmayacak.
İki kardeşin büyükanne ve büyükbabasını ziyarete gitmesi ne kadar korkutucu olabilir? Yönetmen M. Night Shyamalan, bu konuda hepimizin fikrini değiştirmekte kararlı! Korkunun yanı sıra komedi öğelerini de barındıran film, pek çok kült yapıma de atıfta bulunuyor. Kuşak farkını irdeleyerek bir aile çatışması sunan The Visit, şaşırtıcı finaliyle de izlenmeyi hak ediyor.
Mel Gibson ve Joaquin Phoenix'in başrolünde yer aldığı, M. Night Shyamalan imzalı bilim kurgu ve gerilim filmi Signs; bir ailenin tarlasında 'ekin çemberleri' adı verilen şekillerin belirmesiyle başlıyor. Aile her ne kadar başta birilerinin tarlalarına zarar verdiğini düşünse de zamanla bu durumun bir uzaylı istilası olduğu anlaşılıyor. Uzaylıları bir belirsizlik olarak sunan ve klişelerden mümkün oldukça kaçınan Signs, din ve bilime yönelik tartışmaları seyircisine yeniden sorgulatıyor.
Gerçek ve rüyanın iç içe geçtiği The Babadook, bir evin içerisinde yaşanan klostrofobik ve gerilim dolu sahneleriyle listemize dâhil oluyor. Eşini kaybeden bir kadın, oğlunun kitapları arasında gizemli bir masal kitabına rastlar. Fakat oğlu zamanla kitaptaki canavarı gördüğünü söylemeye başlar ve gizemli olaylar da peşi sıra aileyi takip eder.
Fransız sinemasında kendine has tarzıyla bilinen Gaspar Noe, sadece dört haftada tasarlayıp on beş günde çekimlerini tamamladığı psikolojik korku filmi Climax ile sizi bambaşka bir sinema deneyimine davet ediyor. Bir dans kulübündeki uzun bir geceyi konu alan Climax, git gide daha karanlık ve rahatsız edici bir hâl almaya başlıyor.
İspanyol korku ve bilim kurgu filmi The Platform hem bir gönüllü karantina örneği hem başarılı bir kapitalist düzen eleştirisi olarak karşımıza çıkıyor. Yüksek bir binada yapılan bir sosyal deneyi konu alan filmde en üst kattan başlayarak verilen tüm yemekler, üst kattakiler ihtiyacının fazlasını tükettiği için alt kattakilere sıra gelene kadar giderek azalır. Filmde, azalan yemeklerin karşısında artan tek şey ise açlığın doğurduğu öfkedir.
H.G. Wells'in kitabından esinlenen The Invisible Man, kocasından şiddet gören bir kadının kocasının intihar haberiyle rahat bir nefes almasını fakat ardından evinde başlayan tuhaf olayları konu alan bir bilim kurgu ve gerilim filmi. Elisabeth Moss'un güçlü bir kadın temsili sunduğu film, bilinmeyen ve görünmeyenin yarattığı gerilimi seyirciye başarıyla sunuyor.
Görmeye alıştığımız korku unsurlarının yerine duygusallığı ön plana koyarak farklı bir gerilim deneyimi yaşatan The Orphanage, geçmişte büyüdüğü yetimhaneyi bakım evine dönüştürmek için satın alan bir kadının ve ailesinin tekinsiz, kasvetli binaya yerleşmesiyle başlayan olayları konu alıyor. Geçmişin hayaletleriyle yüzleştiren ve sonunda gözyaşlarınızı tutamayacağınız bir korku deneyimi için The Orphanage, listedeki yerini alıyor.
Robert Pattinson ve Willem Dafoe'nun başrollerini paylaştığı ve Robert Eggers'ın yönettiği The Lighthouse, bir deniz fenerinde yıllardır çalışan bir adam ve yeni işe giren bir gencin beraber geçireceği dört haftayı konu alıyor. Güç mücadelesi ve hiyerarşik dengeleri güçlü bir gerilim duygusuyla işleyen film, siyah beyaz ve tekinsiz bir sinema deneyimi yaşatıyor.
Başrolde Nicole Kidman'ın yer aldığı The Others, neredeyse kimsenin uğramadığı bir konakta yaşayan bir anne ve güneşe hassasiyeti olan iki çocuğunu anlatıyor. Alejandro Amenâbar'ın yönettiği film; korku unsurlarından tamamen uzak, kan ve şiddet sahnelerinin yer almadığı bir atmosfere sahip olsa da seyirciyi film boyunca tetikte bekletiyor.
Sinemada 'Korkunun ve Gerilimin Kralı' olarak bilinen Alfred Hitchcock'un yönettiği The Birds, kuşkusuz, bir dönem pek çok insana yepyeni bir fobi kazandırmış olmalı. Tippi Hedren ve Rod Taylor'ın başrollerinde yer aldığı The Birds, bir kasabada tuhaf davranmaya ve insanlara saldırmaya başlayan kuşların zamanla kasaba sakinlerinin korkulu rüyası hâline gelmesini konu alıyor. Korku ve gerilim filmlerinden aşina olduğumuz karanlık atmosfer ve herhangi bir vahşet sahnesi yer almayan filmde seyirciye gerilim duygusunu, sayıları artan ve toplu hâlde bulunan kuşlar ve endişeli insanlar sağlıyor. Hitchcock'un okuduğu bir haberden esinlendiği filmde, bir kafese mahkûm kalanlar bu sefer kuşlar değil, insanlar.
Alfred Hitchcock'un yönettiği, bir tiyatro oyunundan uyarlanan ve gerçek bir olaya dayanan Rope; psikolojik gerilim türünün başarılı örnekleri arasında yer alıyor. Harvard'ta eğitim gören Phillip (Farley Granger) ve Brandon (John Dall) adlı iki arkadaş, Nietzche'nin üst-insan kavramından etkilenirler ve tamamen keyfi bir amaçla yeteneksiz olduğunu düşündükleri arkadaşları David'i iple boğarak öldürürler. David'in cesetini evlerindeki bir sandığa koyarlar ve üniversite hocaları Rupert (James Stewart), David'in babası, halası ve nişanlısını çağırarak bir ev partisi düzenlerler. Rope, cinayet konulu bir film olmasına rağmen şiddet sahnesi içermez ve filmde cinayet sahnesine yer verilmez. Fakat filmde gerilim duygusu eksik olmaz. Tiyatrovari havayı kaybetmemek için kesintisiz çekim tekniğine başvuran Hitchcock; film boyunca gerilimi, oyuncuların derinlikli diyalogları ve içerisinde ceset bulunan sandık ile sağlar.
Etkileyici final sahnesiyle akıllara kazınan ve M. Night Shyamalan'ın yönetmen koltuğunda yer aldığı, kült psikolojik korku filmi The Sixth Sense, ölülerle konuşabildiğini iddia eden bir çocuğu (Haley Joel Osment) ve ona yardım etmeye çalışan bir psikoloğu (Bruce Willis) merkezine alıyor. Türünün en başarılı örneklerinden biri sayılan The Sixth Sense; hiçbir şiddet ögesine ve gerilim filmlerinin olmazsa olmazı, rahatsız edici müziklere yer vermeden seyirciye korku ve gerilim duygusunu yaşatıyor. En İyi Film dalında Oscar adaylığı bulunan The Sixth Sense, gerilim ve duygusallığın başarılı bir harmanlanışı.
Günümüzün en yetenekli yönetmenlerinden Martin Scorsese imzası taşıyan Shutter Island; ABD'de yaşayan, en tehlikeli akıl hastalarının kapatıldığı adada yer alan Ashecliffe isimli akıl hastanesini konu alıyor. Leonardo DiCaprio, Mark Ruffalo, Ben Kingsley ve Michelle Williams gibi ünlü oyuncuların yer aldığı Shutter Island; başarılı oyunculukları, ilginç senaryosu ve rahatsız edici müzikleri ile merak ve gerilim duygusunu hiç kaybettirmeyen bir film.
Guillermo del Toro'nun yönettiği, üç Oscar ödüllü fantastik kurgu filmi Pan's Labyrinth; iç savaş sonrası İspanya halkının içinde bulunduğu durumu konu alıyor. 10 yaşındaki Ofelia, hasta annesiyle birlikte üvey babasının evine taşınır. Evin arka bahçesindeki gizemli labirent ve Pan isimli yaratık, Ofelia'nın hayatını değiştirmeye başlar. Hayatın gerçeklerinden uzaklaşmak için fantastik bir dünyaya sığınan bir çocuğu konu alan film, karanlık atmosferiyle izleyicisine gerilim duygusu verirken hüznü de eksik etmiyor. Ofelia'nın karşılaştığı yaratıklardan ziyade savaşın enkazındaki bir ülkenin korkutuculuğu ise film boyunca kendisini sık sık hissettiriyor.
Platform ve zindan adası liste favorisi.