Shakespeare'in Ticari Zekası: Para Harcamamız İçin Bizi Nasıl Kandırdıklarını Öğrenmek İster misiniz?

Yağmuru sevdiğini söylüyorsun ama yağmur yağınca şemsiyeni açıyorsun, güneşi sevdiğini söylüyorsun ama güneş açınca gölgeye kaçıyorsun, rüzgarı sevdiğini söylüyorsun rüzgar çıkınca pencereni örtüyorsun. İşte bundan korkuyorum çünkü beni de sevdiğini söylüyorsun...

der William Shakespeare, ne de güzel der. Edebiyat tarihinin belki de gelmiş geçmiş en büyük yazarıdır, düşünürüdür, 

belki de en zekisidir, zekasını en etkili biçimde kullananıdır... 

Shakespeare'in sadece edebi açıdan değil, ticari açıdan da ne kadar başarılı olduğu vedönemin İngiliz tiyatrosundaki (16.-17. yy) ilginçlikleri ile alakalı, Ekşi Sözlük yazarlarından kafkasque, öyle güzel bir yazı yazmıştır ki, Shakespeare'e olan hayranlığı kat be kat artırır...

Not: Bu yazı, yazarının izniyle yayımlanmaktadır.

Dönemle alakalı ilginç olan ilk şey, 17. yüzyılın ilk yıllarına kadar İngiliz tiyatrolarında en çok satılan üç şeyin portakal, börek ve domates olması.

Evet, bildiğimiz domates.

İlk ikisi yani portakal ve börek izleyicilerin yemesi için satılırmış. Fakirler portakal, zenginler börek yermiş.

Ama domates çok farklı amaçlı kullanılırmış.

İzleyiciler domatesi yemezmiş.

Çünkü 17. yüzyılın ilk yarısına kadar İngiltere'de domatesin zehirli ve lanetli bir şey olduğuna inanılırmış.

Eğer izleyiciler ilk 15 dakika oyunu beğenmezlerse, ellerindeki domatesleri oyunculara fırlatırlarmış.

Bunun tiyatro sahibi tarafından kötü yanı şudur ki, eğer izleyicilerin geneli oyunu beğenmezse, yani çok domates atılıp oyun yarıda kalırsa, paralarını iade etmek durumunda kalırmış.

Yani beğenmediğiniz oyuna para vermek zorunda değildiniz.

Ama bu kural Shakespeare oyunları için geçerli değilmiş.

Zira bilindiği kadarıyla, hiçbir Shakespeare oyunu bu sebeple yarıda kalmamış. Başka bir deyişle, sahnelenen bütün oyunları halk tarafından büyük ilgi görmüş.

Shakespeare'in bizzat geliştirdiği bir yöntem ise onun ticari zekasını gösterir nitelikte.

Eskiden standart bilet uygulaması varken Shakespeare, fakirler neden izlemesin diyerekten farklı bilet uygulamaları önermiş patronuna. En ucuz biletlere sahip olanlar oyunu, en önde ve ayakta izlermiş. Hatta bunların adı da varmış: Toprakçı.

Ama bu toplumun en alt tabakasının bulunduğu toprakçı kitle, sık sık oyuncuların dikkatini dağıtırmış.

O dönem oyuncularından birinin anılarına göre, eğer oyun çok iyi ve heyecanlı ise bunların salyaları sahneye aktığından sık sık kayma tehlikeleri geçirirlermiş.

Hatta günümüzde dahi kullanılan bir deyimin kökeni buna dayanırmış.

Eğer oyun çok iyiyse toprakçıların salyası birikinti derecesine ulaşır ve bu birikintiye basan bazı oyuncular kayıp düşerlermiş. Bu nedenle de o dönemden beri, oyuncular birbirlerine oyuna başlarken ' iyi şanslar' değil 'kır bacağını' derlermiş. 

(Kır şu şeytanın bacağını deyimi de buradan mı geliyor acaba?)

Hazır bilet konusuna girmişken, box office kelimesinin kaynağına da inmekte fayda var.

Shakespeare döneminde bilet paraları oldukça küçük kutulara (box) konurmuş.

Shakespeare'in ticari zekasına bir başka örnek de bu Box Office uygulamasıyla ilgilidir.

Onun dönemine kadar bu para kutuları tiyatronun dışında bulunurmuş. Yani biletinizi, yiyeceğinizi vs alıp öyle girerdiniz oyuna. Shakespeare ise büyük bir kurnazlıkla, bu para kutularını içeri aldırtmış. İçeride girişte bir oda hazırlanmış ve biletler burada satılırmış; az ilerde de yiyecek ve içecek satılırmış. İşte bu bilet satılan odaya Box Office denmiş.

Peki, kurnazlık bunun neresinde derseniz, tamamen havaalanı ile aynı mantık.

Yani bir kez içeri girdiğinizde artık fiyatın önemi kalmaz ve açsanız fiyatı normalden çok pahalı da olsa ödemeyi yapmak durumunda kalırsınız.

İşte o zamandan beridir tiyatro ve sinema salonlarında bu Box Office uygulaması kullanılmaktadır.

Hatta bu sistem otogar, havaalanı, stadyum gibi sosyal alanlara yayılmıştır diyebiliriz.

Popüler İçerikler

Gazeteci Özlem Gürses TSK Hakkındaki İfadeleri Nedeniyle Gözaltına Alındı
151 Gündür Oğlu Fatih'i Arayan Baba Esra Erol'a "Bulamıyorsan Müge Anlı'ya Çıkalım" Deyince Ortalık Karıştı
Sosyal Medyada Süren Öğretmenlik Tartışması: Az Çalışıp Çok mu Maaş Alıyorlar?
YORUMLAR
06.05.2017

Şahsen ailece sinemaya gittiğimizde içecek ve mısırımızı dışarıdan alıp çantaya koyuyoruz. Gizlice içeri sokuyoruz. ( Klasik Türk zekası ) Bunun sebebi anlamsız fiyatlar. O yüzden bu iş Türkiye de yürümez . Türk ün zekası her zaman bütün milletlerden bir adım öndedir. ..

06.05.2017

Ver mehteri

06.05.2017

fakirler önde ayakta izlerken arkada oturanlar ilk tiyatro/sinema mağdur izleyicisi herhalde. sahneyi göremiyorlar ya. öndeki fakirler sahnede artık ne oynuyorsa salyaları akıtıp yerleri ıslatıyor ve oyuncu kayıp düşer. tabi sahne yüksekliğine gelene kadar seyirciler salyada boğuluyorlar. zor bir ölüm. :/ mantık çerçevesinden bakmayınca bayağı güzel bir yazı aslında. siz benim gibi yapmayın.

Toprakçıların salyaları akıyordu, ortalık salya gölüne dönüyordu. Şekspir düşüp bacağını kırıyordu. Ama olsundu zengin oluyordu. Bu ne amk! Ne saçma sapan bi şey ya?

Ayrıca bu Shakespeare dediğiniz bizim meşhur Şeyhpir mi lan?

TÜM YORUMLARI OKU (16)