1973 yılında Anneliese yatak odasından tıkırtılar duyduğunu iddia ederken aynı iddiayı kardeşi de destekledi. Hatta bir gün Anneliese kilisedeyken ayaklarının cehennem ateşi ile yandığını hissettiğini söyledi ve kiliseden koşarak uzaklaştı. Tıkırtı sesleri günden güne artarken genç kız bu seslerin onu cehenneme çağırdığını belirtti. Annesinin iddiasına göre Anneliese; Meryem Ana'nın biblosuna bakarken genç kızın gözleri simsiyah olmuş, elleri ise birer pençeye dönüşmüştü.
Doktora gittiğinde şeytan yüzleri gören genç kız, şeytanın kendisine işkence ettiğini ve sanki içinde şeytan varmış gibi hissettiğini söyledi. Sürekli kendisine zarar veren, her yerde şeytan imgeleri gören, yerden kendi idrarı yalayan, örümcek yiyen, ölmüş bir kuşun kafasını koparan kısacası kendini tamamen kaybeden Anneliese; günden güne eriyip tükendi.
Din adı altında yitip giden binlerce hayattan biri...
Kız ağır şizofreni. Tüm semptomları göstermiş. Aile ve papazlar korkudan hepsini gerçek sanmış. Aileyi de tam suçlayamadım ben. Psikoloji disiplininin emeklediği zamanlardan bahsediyoruz. Doktorlar teşhis bile koyamamışlar. Aile papazlara gitmekte haklı. Modern tıptan çözüm bulamazsan ve evladın acı çekiyorsa napabilirsin ki başka. Dindar ailelerdeki ağır şizofreni vakaları böyle bir süreç yaşadı hep teşhis ve tedavi olasıya kadar. Üstelik bu vakada anne de hafif düzeyde şizofrenik semptomlar gösteriyor,
bu olayı 15 yıldan beri biliyorum hatta youtube da seansların ses kaydı bile var, ama herkes başka anlatmış bu olayı, bir de şeytan çarpması filmiyle de pak alakası yok anlatılanın. zaten exorcist olayları hep birbirine benzer.