Şeytanı ve Tanrıyı Ters Yüz Ettiği Romanından Sonra Aforoz Edilen José Saramago'dan Klişeleşmiş Algılarınızı Yıkacak 15 Enfes Kitap

Nobel Edebiyat Ödüllü Portekizli yazar José Saramago'dan yaşantınıza anlam katacak, günlük hayatta fark edemediğimiz ve basit gördüğümüz durumları bile tekrar tekrar sorgulatacak kitapları derledik. İyi okumalar...

Not: Listedeki kitaplara ait tanıtım yazıları kitap bültenlerinden alınmıştır.

José Saramago kimdir?

1922 yılında Lizbon'da doğan Portekizli yazar, yoksul bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. Eğitimi süresince maddi sorunlarla başa çıkmaya çalışan yazar, yaşamı boyunca ressamlık, editörlük ve çevirmenlik gibi farklı işler yaptı. 1947'de yayınladığı ilk romanının ardından 1998'de Nobel Edebiyat Ödülü kazandı. Oldukça muzipçe bir anlatımı tercih eden yazar, 2010 yılındaki ölümüne kadar, roman, şiir ve oyun yazarak hayatına devam etti.

1. Körlük (1995)

Distopik eserlere ilgi duyanların elinden düşürmediği Körlük, yayınlandığı günden bu yana adından söz ettirmeye devam ediyor. Portekizli yazar José Saramago’ya 1998’de Nobel Edebiyat Ödülü’nü kazandıran eser, konusuyla olduğu kadar zekice kurgulanmış karakterleriyle de dikkat çekiyor. Dönemin liberal demokrasi anlayışına bir eleştiri mahiyetinde kaleme alınan roman, insanların gittikçe bencilleşip olaylar karşısında duyarsızlaşmasını bir körlük metaforu etrafında işliyor.

2. Kopyalanmış Adam (2002)

Tertuliano Máximo Afonso, boşanmış, karamsarlık içinde tekdüze bir yaşam süren bir tarih öğretmenidir. Keyfi biraz yerine gelsin diye arkadaşlarının önerdiği bir filmi izlemek üzere alır. Aynı gece evdeki gürültülere uyanınca filmin kendi kendine oynadığını görür. Filmdeki figüranlardan biri kendisinin beş yıl önceki haline tıpatıp, ikiz gibi benzemektedir. Tertuliano bu adamın izini sürmeye çalışır; saplantıya dönüşen arayışının tedirgin edici, hatta dehşet verici sonuçlara ulaşacağını anladığında ve adamın kim olduğunu öğrendiğinde garip bir hikâye gibi başlayan olay, kimlik ve benlik üzerine karmaşık bir düşünceler silsilesine dönüşecektir. José Saramago'nun lirik bir anlatımla sunduğu bilinç akışı yöntemiyle okur, metropol yaşamının birey üzerindeki etkisini de bu olağanüstü hikâyenin katmanlarında buluyor. Kopyalanmış Adam sinemaya da Düşman adıyla uyarlanmıştır.

3. Bilinmeyen Adanın Öyküsü (1997)

“Bir adam kralın kapısını çalmış ve ona demiş ki, Bana bir tekne ver.”

Bilinmeyen adaların kalmadığına inanılan bir dönemde bilinmeyen ada arama cesaretine sahip bir adamla böyle bir cesareti görüp hayatını değiştirebileceğine inanan bir kadının büyük usta Saramago’nun eşsiz anlatısında edebiyat tarihine geçen yolculukları böyle başlar.

4. Baltasar ile Blimunda (1982)

18. yüzyılda, savaşların ve salgın hastalıkların sarstığı Portekiz'de geçen Baltasar ile Blimunda'da, Nobel ödüllü yazar José Saramago, etkileyici bir aşkı anlatırken tarihsel gerçeklerle dokunmuş iki farklı hikâyeyi de romana ustalıkla katıyor: Bekledikleri veliahtın doğumunu kutlamak için manastır inşa ettiren kraliyet ailesi; insanın uçmasını sağlayacak ilk aleti, Passarola'yı yapmaya çalışan Peder Bartolomeu; ve iki aşık: sol kolunu savaşta kaybeden Baltasar ile sıradan insanların göremediklerini görebilen, annesi cadı diye engizisyon tarafından yakılan güzel Blimunda. İktidarın projesi olan Mafra Manastırı ile insan iradesinin projesi olan Passarola da romanın iki önemli kahramanı olarak öne çıkıyor. Deha ile çılgınlık arasındaki ince çizgiyi gösteren ve gerçek olayları büyülü bir anlatımın içinde yoğuran Baltasar ile Blimunda, zekâ ve heyecan dolu, unutulmaz bir başyapıt. José Saramago, ustalıklı kurgusu, yoğun ironisi ve karakterlerinin felsefi sorgulamalarıyla, okurlarına bir şölen hazırlamış. Işık Ergüden'in usta işi çevirisiyle.

5. Görmek (2004)

Görmek romanındaki olaylar, tıpkı Körlük’te olduğu gibi isimsiz bir mekan ve belirsiz kişilerce şekilleniyor. Bir yandan ülkedeki körlük salgınının etkileri hala kendini hissettirmeye devam ederken, diğer yandan olağan bir yönetimsel seçim süreci başlıyor. Fakat seçimlerin yapılacağı gün sağanak yağmur yağmasından dolayı, başkent halkı evlerinden çıkıp bir müddet oy kullanmaya gidemiyor. Ve yağmurun durmasıyla birlikte tüm halk üzerine düşeni yapmak için yola koyuluyor.

6. Filin Yolculuğu (2008)

16. yüzyılda, Portekiz kralı III. João, kuzeni Kutsal Roma-Germen İmparatoru II. Maximilian’a hediye olarak Süleyman adında bir fil gönderir. Kıta Avrupası’nın en batısından, Lizbon’dan Viyana’ya doğru yola çıkan bu fil ile bakıcısı yoksul Subhro’nun tuhaf yolculuğunun hikâyesidir Filin Yolculuğu.

Saramago her zamanki ince mizahıyla, muhteşem metaforlarıyla ve insana dair gözlemleriyle olağanüstü bir yolculuğu anlatıyor.

7. Kabil (2009)

Kitaptaki olaylar, insanlığın en eski ve klasik hikayelerinden olan “Habil ve Kabil” anlatısı ile başlıyor. Adem ve Havva’nın ikiz oğullarından biri olan Kabil, bir gün kıskançlığından dolayı kardeşi Habil’in canına kıyıyor. Bunun üzerine Efendi (tanrı), onu lanetleyerek zaman ve mekanın bulunmadığı bir sürgün cezasına çarptırıyor. Kabil’in bugün ve gelecek arasındaki sıra dışı yolculuğu böylece başlamış oluyor.

8. Kertenkele (2016)

Daha fazla gecikmesem iyi olacak. Uzun zamandır bir peri masalı anlatmak istiyordum, ama perilerin devri kapandı, artık kimse onlara inanmıyor, üstelik doğru söylediğimi iddia etsem de bana gülerseniz hiç usanmam. Sonuçta benim sözüme karşı şehrin bir milyon sakinininki var. Öyleyse sandalımızı suya indirelim, kürekler yolunu bulsun.

9. Ölüm Bir Varmış Bir Yokmuş (2005)

Adı bilinmeyen bir ülkede, dünya kuruldu kurulalı görülmemiş bir olay gerçekleşir: Ölüm, o güne kadar yerine getirdiği görevinden vazgeçer ve hiç kimse ölmez. Bir anda ülkeye dalga dalga yayılan sevinç çok geçmeden yerini hayal kırıklığı ve kaosa bırakır.

İnsanların ölmemesi zamanın durduğu anlamına gelmemektedir, ezeli bir yaşlılıktır artık onları bekleyen. Hükûmetten kiliseye, sağlık kurumlarından ailelere, şirketlerden mafyaya kadar herkes ölümün ortadan kalkmasının getirdiği sonuçlarla mücadele etmek zorundadır. Ancak ölüm, beklenmedik bir kimlikle ve umulmadık duygularla insanların arasına geri döner.

Ölüm ve ölümsüzlük karşısında insanın şaşkınlığını, çelişkili tepkilerini ve ahlaki çöküşünü, edebi, toplumsal ve felsefi anlamda derinlikli bir biçimde işleyen José Saramago, geçici olanla ebedi olanı birbirinden ayıran kısa mesafenin meseli sayılacak Ölüm Bir Varmış Bir Yokmuş’u, başladığı gibi bitiriyor: “Ertesi gün hiç kimse ölmedi.”

10. Toprağın Uyanışı (1980)

José Saramago’nun çocukluk deneyimlerinden taşıdığı izlerle tartışmasız en kişisel, en mahrem yapıtı. Hayal dünyasının yatağını oluşturan anıların kök tuttuğu amansız bir coğrafyanın insanlarını anlatıyor. Yirminci yüzyılın başında Portekiz’in güneyindeki Alentejo eyaletinde yaşayan Mau-Tempo ailesinin üç kuşak süren hikâyesi boyunca, hayat mücadelesi veren yoksul ve topraksız köylülerin maruz kaldıkları sömürüye ve uğradıkları onca zulüm ve işkenceye rağmen hiç kaybetmedikleri isyan ve direniş ruhuna tanıklık ediyoruz.

Saramago’nun deyimiyle “yaşam karşısında takınılan doğal ağırbaşlılık” Alentejo’nun uçsuz bucaksız düzlüklerindeki çetin koşullar içinde başlı başına bir erdeme dönüşüyor.

11. İsa'ya Göre İncil (1991)

José Saramago, tartışmalara yol açan romanı İsa’ya Göre İncil’de İsa’nın yaşamını ve Hıristiyanlığın hikâyesini kutsal kitaplardaki kronolojiye sadık kalarak, ancak farklı bir bakış açısıyla anlatıyor. Anne rahmine düşmesinden başlayarak bir çocuk, bir genç olarak zayıflıklarını, öfkelerini, heyecanlarını, kararsızlıklarını ve Mecdelli Meryem’le olan aşk ilişkisini romanına yansıtırken İsa’yı, Tanrı’nın oğlu ve bir peygamberden ziyade insan olarak gösteriyor. İsa’nın ve Tanrı’nın üzerindeki kutsallık örtüsünü kaldırıyor ve böylelikle soru sormanın, sorgulamanın önünü açıyor. Din ve inanç adına yapılan şiddet dolu eylemlerle karanlık bir mesel; şaşırtıcı zenginlikleriyle ve derinlikleriyle dünyevi bir İncil olan bu roman, Saramago’nun kilise tarafından aforoz edilmesine ülkesini terk etmesine yol açmıştı.

12. Ressamın Elkitabı (1977)

Siparişle çalışan, yeteneksiz ressam H., bir işletmenin yöneticisi olan S.'nin portresini yapma görevini üstlenir. H., yeteneksizliğinin bilincindedir, üstelik tablolarının ve yaşamının sıradanlığından da acı duymaktadır. Aldığı işi bitirmeye çalışırken, yaşamını ve sanatının amacını sorgulama ihtiyacı duyar. Bu amaçla atölyesinde gizlice S.'nin ikinci bir portresini yapmaya, buna koşut olarak da 'günlük' tutmaya başlar. Ülke siyasal çalkantılarla alt üst olurken H., kendi küçük dünyasında kendi sıkıntılarını yaşamaktadır. Olayların beklenmedik düğümlere kaydığı Ressamın Elkitabı, hayat, sanat, siyaset, aşk, kentler, görüntüler ve gerçekler üzerine bir denemeler bütünü olarak da düşünülebilir. Jose Saramago'nun kendi yaşamından izdüşümlerle renklenen romandaki H.'nin günlüğü, gerçeklik ve kurgu, doğru ve yalan arasında dolaşarak bize yaşam ve sanat, ahlak ve estetik arasındaki ilişkiler üzerine en güzel metinlerden birini sunuyor.

13. Mağara (2000)

Kentlerde giderek yayılan dev alışveriş merkezlerinin ve yaşam sitelerinin hayatımızda yarattığı değişiklikler üzerine, Saramago'nun her zamanki incelikli üslubuyla kotardığı bir roman, Mağara. Günümüz dünyasının yükselen trendleri olan tüketim ve steril yaşam mekânlarının sembolü olan bir 'Merkez'le, basit, geleneksel ama hakiki duygularla dolu üretken yaşamın sembolü yaşlı bir çömlekçiyi karşı karşıya getiren büyük usta Saramago, basit bir durumu hayranlık uyandıran felsefi bir alegoriye dönüştürüyor: Sıcak masalsı anlatısı ve sempatik karakterleri, devasa reklam kampanyalarıyla birer harikalar diyarı olarak sunulan yaşam projelerinin insan ruhunun Platonik mağarasından öteye geçemeyeceğini gösteriyor.

14. Çatıdaki Pencere (2011)

'Ölmek var olmuş olmak ve artık olmamaktır,' derdi José Saramago. O öldü, artık yok, ama Çatıdaki Pencere Portekiz'de ve Brezilya'da, anadilinin vatanlarında basılır basılmaz insanlar yeni kitabı elden ele dolaştırdılar ve yepyeni bir heyecanla okuduklarını, şaşkınlıklarını dile getirdiler. Saramago bir kitap daha yayımlamıştı, duyarlılıklarımıza nüfuz eden, hayret ve hayranlıkla kalakalmamıza neden olan taze ve aydınlık bir kitap; ve anladık, sonunda anladık ki bu artık kesinlikle var olmayan ama paylaşmaya devam etmek isteyen yazarın ardında bıraktığı bir armağandır. Bıktırana kadar şu cümle yinelendi: Bu kitap bir mücevher, Saramago nasıl olup da o yaşında bu bilgeliğe sahipti, insanları böylesine incelikle, kusursuzca ve anlatıyı uzatmadan betimleyebiliyordu? Nasıl olup da sıradan ve önemsiz ama bir o kadar da evrensel durumları dile getirebilecek, bu kadar dingin bir şiddetle köhne değer yargılarına karşı gelecek kapasiteye sahipti?'

15. Heykelden Taşa (2018)

Heykelden Taşa, Saramago’nun yıllar sonra kendi yazını ve zanaatına dönüp baktığında gördüğü seyrin veciz bir eğretilemesi. Saramago severlerin, okudukları kitapları yerli yerine oturtabileceği bir çerçeve ya da bir izlek önerisi de diyebiliriz. Bu kitap Saramago’nun 1998’de Torino Üniversitesi’nde yaptığı “Heykelden Taşa” adlı konuşmayı yine aynı yıl İsveç Akademisi önünde gerçekleştirdiği Nobel konuşması ile birleştirirken, eşi Pilar’ın başlığın öyküsünü anlattığı sunuşu, Fernando Gómez Aguilera’nın derinlikli analizi, yazarın kendi eliyle kaleme aldığı otobiyografisi ve en sondaki albümle birlikte dört başı mamur bir Saramago haritası çıkarıyor.

Peki siz bu kitaplardan hangilerini okudunuz ya da hangilerini tavsiye edersiniz? Yorumlarda buluşalım.

Bu içeriklere de göz atabilirsiniz;

Nobel Ödüllü Yazar Jose Saramago'dan Hayata Dair 20 Müthiş Alıntı
Jose Saramago'nun Yarım Kalan Romanı Raflarda
Bilinen Örnekleri Dışında Aklınızı Başınızdan Alacak 10 Distopik Roman

Popüler İçerikler

DEM Partili Batman, Mardin ve Halfeti Belediyelerine Kayyum Atandı
Zeynep Sönmez'den İlk WTA Şampiyonluğu Geldi
Kayyum Atamaları Sonrası İlk Kez Konuşan Devlet Bahçeli, 'Öcalan' Çağrısını Yineledi