Şeyda Betül Kılıç Yazio: Pandemi Bizi Yaşlandırdı mı, Olgunlaştırdı mı?

Adeta dayanıklılığımızı ölçen zor günlerin ardından insan biraz telafi istiyor. Şımarmak, rahatlamak, gezmek, ses etmek… Görüyorum ki konu sadece zorluk çekmek de değil. Aynı zamanda geçmişin olduğu gibi geri gelmeyeceğinin yasını da tutuyoruz. Mağaradan çıkar gibi çıktığımız bugünlerde çoğumuza bir şeyler oluyor. Geçmişle hesaplaşıyoruz. Durup şöyle bir bakınca sınırsızlığımızı, birey olmanın gerekliliğini, hayatımızdaki ihlalleri, ihmalleri fark ediyoruz. Fark ettik.

Özgürlüğü, bedeni, değerleri aslında çok basit algılıyor olsak da o artık öyle değil.

Sabitlenme ihtiyacı, dayanma, bir olma, ayrışma, bizden ben’e geçme dediğimiz şey can demek. Bunları yok saydığımızda kendimize saldırıyoruz o da yetmiyor teminatı olmayan hayatı yaşamak güçleşiyor. Gözlerimizin feri kaçıyor. Dur demekten korkar oluyoruz. Dur dersem benim yanımda duran kalmaz diye düşünüyoruz. Kimsesizlikten kimlere sığınıyoruz, ah kimlere… Bir taraftan da alacaklı tersine mühendislikle kaşlarımız çatık. Korona falan derken öfkeliyiz. Herkes yeni kendine yan yan bakıyor.

Düşündükçe düşünmemeye çalıştığımız ardışık eve kapanmaların ağır bedeline razı mıyız? Farkındalıktan bahsetmiyorum. Bence bu sorgu sual insanın kendine gelmek için – belki mindfullness demek daha anlaşılır olur- yürüdüğü bir yoldur. Evrensel, derin ve kendini en temelde çekip toplayan bir soruşturmanın kime zararı olur ki? Bağ kurduklarımızla ilişkimizi, değerlerimize ayırdığımız zamanı, özeni, hayatın ertelemenin insanın ömründen çaldığını, geçici olup, kalıcı olma hırsımızı bol bol düşündük.

Büyüdük! Kapanmalardan özgürleştiğimizde- iddia ediyorum ki- hepimiz iki yıla karşılık beş yıl büyüdük.

Mahrumiyet, insanı insan dostuna daha bir bağlı kıldığı kadar, benliğine olan dostluğuna da hürmetkar kılıyor. Mavi kürede bir tehdit olduğunda insan kime sarılacağını ve daha önemlisi sarılma ihtiyacını baş tacı ediyor. Kirli, günah, eksik, kötü, tehlikelilere odaklanmak istemiyoruz. Dilerim bunca mahrumiyet dolu zaman, utandığımız için yaşanmamış sevginin, temasın, duyguların telafisi için varlığına özen gösteren olmayı öğretmiş olsun. Dilerim, evrensel huzuru, birbirimizi susturarak değil, uzlaşma mecburiyetinden özgürleşerek ve daha az yargıyla tesis edebiliriz.

Instagram

Twitter

Popüler İçerikler

TSK'dan Atatürkçü Teğmenlerin Kılıçlı Yemini İçin Açıklama: "Mesele Kılıç Değil, Emre Uyulmaması"
Kılıçlı Yemin Olayında Yeni Gelişme: Teğmenlerden Sonra Komutanlar da Disipline Sevk Edildi
"Bir Evim Varsa Onun Sayesinde": Hakan Meriçliler'den Vural Çelik Tartışmasında Gülse Birsel'e Büyük Destek!