Geçmeyeceğini düşündüğümüz acılar, etkileşimin içinde erir gider. İnsana insan gerekir. Kendimiz olabildiklerimizin yanında saati unuturuz; sosyal jetlag…
Acıdan oluşan kimliklerimizi bir kenara bırakabilirsek yeni şeylere alan açabiliriz. Mesela bugün doğan gün başka bir planla ve sadece tek seferliğine size eşlik edecek. Sadece fark edelim, fazlasına gerek yok. Çok şey yapmaktan, bir şey yapmamaya davet edeceğim sizi. Yapabilirsek, hep beraber bir süreliğine hiçbir şey yapmayacağız. Bu nasıl olacak, hadi yazayım: ‘’Neredeyseniz gerçekten orda olun’’.
Bunu da zorla değil, tüm gönüllülüğünüzle yapın. Su içiyorsanız sadece su için mesela. Ayak tabanlarınız tensel temastan en uzak yerdir. Terk edilmiş kendiliğimiz oradadır. Şimdi onları da yerle, toprakla, denizle temasa buyur edersek şimdiki anın yumuşaklığını sevecekler. Yazının bundan sonrası şimdide olmak ve farkındalık ne işe yarayacak diyenler içindir.
Bu neye yarar diyenler için küçük bir deneme yapalım. Şimdi hangi andasınız, acı bedeninizde nerede, fark edin. Bir soru, ‘’geçmiş dikkatinizin büyük bölümünü alır mı?’’ bu soruya genellikle evet yanıtını aldım, çünkü bu evet benim içinde geçerli. Psişenizde geçmişin yükü var. Suçlayıcı düşünceler, kibir, öfke, pişmanlıktan oluşan sahte benliğimiz tam orada…Bu yükler fiziksel yaşlanmayı da getiriyor. Daha iyi ve taze kalmak, umursamazların değil bilakis, farkındalıkla geçmişe değil şimdiyi seçenlerin kazanımı.
Yaza giriyorken hızlıca toparlamayı hak ediyoruz. Biraz yorucu, fazlaca dijital günlerin ardından dik durup, gözlerimiz yaşarana kadar güneşe bakalım mı? Şarkı söyleyerek, tempolu yürüyerek, biraz çığlık atarak, zıplayarak, dondurma yiyerek sinir sistemimize yardım edebiliriz. Bir tane hayatımız var. Dilerim tüm hissettiklerimizle hayatımızı sahiplenebiliriz.
Instagram
Twitter