Vatanım Sensin dün gece yine reyting rekorlarını kırdı geçti, sosyal medyayı da yerle bir etti. Bu ilgiyi elbette ki sonuna kadar hak etti. Çok ama çok güzel bir bölümdü, sevgili Onedioperverler!
Lafı uzatmadan, bölümü didiklemeye başlayalım.
Vatanım Sensin dün gece yine reyting rekorlarını kırdı geçti, sosyal medyayı da yerle bir etti. Bu ilgiyi elbette ki sonuna kadar hak etti. Çok ama çok güzel bir bölümdü, sevgili Onedioperverler!
Lafı uzatmadan, bölümü didiklemeye başlayalım.
Allah!
Öyle ki; ekrana çıktığı an, Demet Evgar'ın ismi saniyesinde Twitter'da en çok konuşulanlar listesine girdi.
Bölüm bu açıdan yine oldukça manidar başladı. Nefret, ötekileştirme ve düşmanlığın, fanatikçe hedef gösterilene saldırmanın nasıl da bir cahillik ve salaklık olduğu daha ne kadar açık bir şekilde yüzümüze vurulabilirdi, bilmiyorum!
Bu dizi; senaryosu ve oyunculuklarıyla elbette her özgün üretim gibi bir sanat eseri... Ve umuyoruz ki sanat bu sefer gerçekten de bir toplumu kurtarabilir!
Mustafa Kemal nefretinin birleştirdiği taraflar... Yorum yapmıyoruz :)
Miralay Tevfik yine en sinir bozucu fakat eğlenceli kötü performansını sürdürüyor. Özellikle Eftalya ile kahkaha sahnesi muazzamdı!
Lakin Cevdet ile karşılıklı konuşmaları dişlerimizi sıkmamıza sebep oldu.
Hazır elinde sopayla dururken oracıkta bir pekmezini akıtsın istedik lakin henüz vakti var.
Cevdet'in -her ne kadar olayların hızlı akışı arasında pek fark edilmese de- sinirleri ciddi anlamda bozulmaya başladı. Her an mavi ekran verebilecek gibi olduğunun sinyallerini veriyor. Azize'ye çocuğuna kendi adını koymasını söylemesi bunun bir işaretiydi; öleceğini düşünüyor. Ayrıca Tevfik'i dinlerken sopayı sertçe kavrayışı ve bölüm sonunda ulu orta yerde silahını eline alışı yavaş yavaş kontrolünü kaybettiğini -her an öfkesine yenilebileceğini gösteriyor.
Lakin benim ileriki zamanlar için tahminim: Cevdet kontrolünü kaybetmeye başlayacak evet, ama bu defa Azize devreye girecek ve ikisini de idare etmeye başlayacak. Hadi bakalım!
Ne çektin ve Cevdet Paşa!
Leonidas; ebeveynlerinin ismini yenilmez efsanevi kumandandan seçtiği, 'yiğit ve savaşçı' olması gereken şair ruhlu, merhametli çocuk sonunda yaradılışına ve doğasına yenildi. Üzerine biçilen üniforma pot durdu, apoletler ağır geldi, olmadı.
Leon, her ne kadar ölmemiş olsa da, 'asker Leon' artık bitti, arkadaşlar. Bundan sonra muhtemelen hapse girecek, tutuklu ya da kaçak olacak. Başka bir yolu yok. Leon, öldü. Çürüme sürecine girecek ve küllerinden yeniden doğacak. 'Sevdaya yenildim' diyen Leon, 'sevda' ile güç bulacak. Aha da buraya yazıyorum!
Artık Leon'un bir hain olduğu annesi, babası ve ordunun kilit adamları tarafından biliniyor.
Bu Veronika için hiçbir şeyi değiştirmeyecek olsa da, Vasili için durum öyle değil.
Anne yüreğinin böylece acı çekmesine dayanamadı; dimdik duran acımasız Veronika'nın da evlat acısıyla iki büklüm olması yürekleri dağladı. Ah ya!
Civciv Hilal, Leon için kendisini siper etti. Şaşırmadık elbette...
Mehmet'in bu sahnedeki kinini belki 'anlayabilen' olursa; Mehmet'in Andreas'ı da sebepsiz yere öldürdüğünü hatırlatmak isterim. Mehmet 'bu bana yetmez' diyor, düşmanlığı, nefreti ve intikamı körüklüyor. Mehmet, toplum olarak bizim tedavi etmemiz, şifalandırmamız gereken yanımız. Mehmet yapayalnız kalmış, yaralanmış travmalı bir çocuk. Her önüne gelen Yunan'ı öldürmesi ise ne adalet, ne de hak...
Leon ise zaten hayatından vazgeçmiş bir kere... Ta ki o sözleri duyuncaya kadar: 'Seviyorum onu'
Dizilerde ve filmlerde kadınlarla ilgili dayatılan bir klişeyi daha işte böyle kırdı geçti! Helal olsun kız Hilal!
Evet, Hilal aşık, Hilal çok seviyor ama Hilal için hayatta aşktan daha önemli şeyler de var. Hilal burada kalacak ve mücadele verecek.
Siz de Yıldız'ın günahını alanlardan mısınız?
Lakin unutmayın; Mehmet de ihbar etmiş olabilir! Yıldız, Leon'a aşık değildi, üstelik Hilal'i atsa bile Ali Kemal'i böylesine bir tehlikeye atmaya cesaret edemeyebilirdi. Lakin Mehmet, Hilal'e cayır cayır aşıktı ve kaybedecek bir şeyi de yoktu... Bence Mehmet yaptı...
Neyse, Leon için hava hoş. Üzerine doğru koşan orduyu görünce önce Hilal'in saklanıp saklanamadığını kontrol eden, sonra da sakin sakin teslim alınmayı bekleyen bir bezgin o...
İşte bu bizim için gerçekten de büyük şok oldu. Yorumumuz yok, bekleyip göreceğiz!
Zira Rıza Bey'i, özellikle o at arabasında Mehmetçikle ettiği sohbetler sırasında çok sevmiştik. 'Benim canım da, senin canın da eşittir' diyordu. Cumhuriyeti, demokrasiyi temsil ediyordu. Nasıl oldu da bir anda döndü?!
Kesin altından bir şey çıkacak. Kesin!
İletişim, empati, sevgi...
Bakalım gelecek bölümler neler getirecek. Hadi bakalım!
İlk defa maç bittikten sonra kırk saat maçın yorumlarını izleyen erkek tayfasını anlıyorum. Diziyi büyük şevkle izleyip ertesi gün şu yazıyı bekliyorum acaba Onedio da benle aynı fikirde mi diye. Olcak iş değil :)
ABV Yıldız.
"milli mücadele er işi değil, yürek işidir."