Bugünün magazin gündeminde öyle bir olay vardı ki; aslında küçük ve sıradan bir konu olsa da, büyük resme baktığımızda toplumumuzdaki en büyük sıkıntılardan birine işaret ediyordu: 'Benim kocam / oğlum yapmaz'cılık... Kısacası: Erkekçilik!
'Özel olan politiktir' diyerek Arda Turan'ın dünkü vakasından başlıyoruz ve konuyu en geniş haliyle ele alıyoruz...
'Yaşanmışlıklarıyla her daim olgunlaşmış bir insan, yetiştirilme şeklinden ötürü aile kavramının ne olduğunu iyi bilen bir evlat, tahmin edilenden çok daha güçlü bir kadın, ve en önemlisi bir anne adayı olarak yazıyorum. İlişkimin ilk gününden evliliğimin bugününe kadar ne kadar saçmalık varsa önüme sunuldu. Farklı amaçlara hizmet eden, beni sosyal platformda eleştirmeyi kendinde hak gören, ve maalesef mutsuzlukla beslenen hazımsız insanlarla karşılaştım. Sabrım bir çok kez denense de bugüne dek kimseye istediğini vermedim. Bugün de vermeyeceğim. Allah'ın izniyle oğlumu kucağıma almama çok az kala, yazılıp çizilen hiçbir şeyin, ve hiçbir 3. şahsın bana ve aileme zarar verebilecek nitelikte olmadığını bilmenizi isterim. Saygılar' dedi.
'Özlem'in bende numarası bile yok. Özlem bana mesaj attı, bir yerden sonra onu dinlemeyi bıraktım. 'Bana bu mevzuyu kocam anlatır' dedim. Beni tanıyorsunuz, dürüst bir insanım. Özlem'e sorar mısınız; kitabı ne zaman çıkıyormuş?'
Kitap çıkarma meselesinden bahsetmesi de Özlem'i reklam yapmakla suçlaması olarak yorumlanabiliyor ancak...
Oysa gerçek hayatta Aslıhan Turan'dan başka örnekleri var! Bolca!
İhanetlere, hatta kocasının başka bir kadını hamile bırakmasına bile ses etmedi. Çünkü o 'kocasına güveniyordu' ve dünyanın geri kalanı, Kibariye ve eşinin arasını bozmaya yemin etmiş kötülük savaşçılarıydılar. Kibariye, tıpkı Aslıhan gibi, o kıskanç fesat insanların amacına ulaşmalarına izin vermedi!!! Kocasına inandı!
😂
Çünkü sevgi kavramını 'Her şeye rağmen desteklemek, arkasında olmak' olarak görüyoruz. Bu belli bir yere kadar doğru olabilir fakat sevdiğimiz insanın yanlış ve hatta başkalarına zarar veren hareketlerini de destekleyip arka çıkmak, kötülüğü beslemekten başka ne işe yarıyor ki?
Bakın örneklendirelim:
Yani bu düşünce yapısı sadece romantik ilişkilerle sınırlı kalmıyor.
'Ne alaka' demeyin; çok alaka!
Sevdiğimiz kişiyi her ne pahasına olursa olsun korumak adına hemcinslerimizi yalancılıkla suçlamak, sanki kendimiz de bir gün aynı duruma düşmeyecekmişiz gibi 'erkekçilik' yapmanın sonu bu...
Taciz ve şiddet gibi hassas konularda dahi toplumda tacizcileri cesaretlendirecek açıklamalarda, hareketlerde bulunabilirsin mesela. Erkekçilik işte böyle bir zehir!
Çünkü bu anneler de 'Benim oğluşum yalan söylemez' ekolünden...
'Kocam masum' ısrarında bulunmuştu. Nevin Yıldırım'ın eşinden hamile olduğunu öğrenince de 'bebeği bana verin, ben bakarım' demişti.
Erkekçilik bu noktalara bile gelebiliyor, gerisini siz düşünün.
'Koşulsuz sevgi' bu mudur?!
Herkes yanlış yapabilir. Sevginin doğru kullanımı ise yanlışları görmezden gelmek ya da desteklemek değil; sevilen insanı doğruya yöneltmek şeklinde olmalıdır.
Bir kadın olarak siz de biliyorsunuz ki tacize uğramak hepimizin başına gelebilir. Sevdiğiniz erkek adına hemcinsinizi ateşlere atarak, hayatınız boyunca yanınızda olmuş her kadına ve haklarınız için savaşmış tüm ninelerimize ihanet ediyorsunuz.
'İhanet edebilirim, taciz edebilirim, gerekirse cinayet bile işlerim; annem her zaman arkamda!'
Oluşturmak istediğimiz toplum gerçekten bu mu?
Ufacık bir 'Erkeğim yapmaz' işe başlayan erkekçilik cinsiyeti, ilerleyerek çok daha büyük ve hastalıklı bir bakış açısına evrilebiliyor. Dikkatli olalım!
Değil mi?
doğduğu günden itibaren eline bebek ver "annecilik" oynasın, oyuncak çay takımı, mutfak seti al misafir ağırlasın, yalancıktan yemek yapsın, hap kadar veletken bi düğüne gidilecekse minyatür gelinlikler giysin, ayyy küçük gelin misin sennnn diye mıncırılsın, 25 yaşından sonra herkesten "aaa hadi ama bak yaşın geçiyor" tepkileri alsın... bu şekilde yetişen kadınların hepsinde hayattaki tek amaç "bir kocanın karısı olmak"...hele ki rezil kepaze giden ama aşırı derecede göz önünde bir ilişki yaşıyorsa, tek gaye gururunu kurtarmak ve "helal olsun"u duymak için nikahı basmak oluyor. "yetiştirilme şeklinden ötürü aile kavramının ne olduğunu iyi bilen bir evlat" cümlesini anca 2 aylık hamileyken nikah masasına oturmuş birisi büyük bir gafletle söyleyebilir... önce kadın kendine değer verecek ki, sonra karşısındaki kişi ona değer versin. bu bahsi geçen kadınların kendilerine zerre saygısı yok.
Kadınıyla erkeğiyle, zenginiyle sosyetesiyle, halkıyla siyasetçisiyle Türkiye bir 3. dünya ülkesidir ve bu zihniyetle gitgide gerilemeye mahkumdur...
aslıhan kadar gerizekalı bi kız yok ciddi sölüyorum bazı insanlar başlarına gelen herşeyi hakediyolar. ulan 8 aylık hamilesin özlem ada şahin dediğin bayan zaten ünlü bir şarkıcıyla evli niye böyle bi yalan sölesin niye 8 aylık hamile kadnın kocasına iftira atsın ya kendini nekdr önemsiyosun kimsenin derdi deilsiniz arda turan ve aslıhan dogan olrak ülkemizden siktirin gidin toplumun her kesimi iğreniyo sizden nie iftira atma gereksinimi duysun birisi size. zaten kendi kendnize yeterince iğrençsiniz ...