Al yazmalımın dediği gibi emek de olabilir, pozitif duyguların profesörü Barbara Fredrickson’ın dediği gibi hücrelerimizin besin kaynağı da. Doğuştan ihtiyaç duyduğumuz bir duygu olduğu apaçık. Çocukken bir kediyi, bir oyuncağı belki bir rengi nasıl anlamlandırmadan, saf bir şekilde sevdiysek, o histe kalabilmek koşulsuz sevgide kalmamızı sağlayabilir. Bu durumda kalamama sebebimizi çözsek daha iyi olacak.
Karşılık beklemeyi nasıl öğreniyoruz acaba?
İletişim, insanın duygu ve düşüncelerinin her türlü biçim ve yolla kişiden kişiye karşılıklı olarak aktarılması olarak tanımlanıyor. İlk iletişimi annemizle kurduğumuzu düşünürsek aslında ilk elden koşulsuz sevgiye ulaşıyoruz demektir. Neticede ağlarsa anam ağlar gerisi yalan ağlar demişiz. Bakınız koşulsuz sevgiyi bir tek annelerimize atfetmişiz. Böyle olunca da orada bıraktık belki. Sonra belki diğer iletişim kurduğumuz aile bireylerinde, arkadaşlarımızda, mecburen karşılık bekledik. Belki bir kediyi sevmek isterken tırmalandık belki arkadaşımız bizimle değil başkasıyla oyun kurdu. Aldığımız ilk darbede karşılıklı faturalar kestik hemen. Gün sonu aldık, muhasebe defterimize yazdık.
Yaşamının büyük kısmını kurmak istediği iletişimde çoğunlukla eksi bakiyede kalmış birine koşulsuz sevgiyi öyle pıt diye nasıl yükleriz? Bu biraz zor olsa gerek. Hele ki siz koşulsuz sevdiğinizi düşünürken, araya giren yoğunluklar, mesafelerle alamadığı karşılık yüzünden sizi yüz üstü bırakanlar oluyorsa, sevginin tamamına inancınızı yitirebiliyorsunuz.
Ben yine de başta söylediğimi hatırlatayım. Sevgi hücrelerin ihtiyacı, doğuştan yüklü geliyorsunuz ve annenizle olan ilişkinizde pekiştiriliyor. Koşullu ya da koşulsuz tercihini yapabiliyor fakat iletişimde olduğumuz her kişide aynı karşılığı bulamayabiliyoruz. Bakın burada bile bir karşılık bekleme durumu var. Ben koşulsuz seviyorsam karşımdaki de öyle sevsin. E bu da bir karşılık beklemedir.
Demek ki, sadece seveceğiz. Sevgimizi şifresiz wifi gibi salacağız bulutlara. Metroda bile çekecek o wifi, inenlere öncelik verdiğimizde mutlu edip mutlu olacağız. Belki bu kadar basit baksak, doğal sürecinde sevgi kendiliğinden yayılacak. Hesap kitap yapmayacağız, nasılsın yazmanın uyudun mu yazmaktan daha karşılıksız olduğunu fark edecek ve ettireceğiz.
İnanıyorum ki bir küçük kartopu yapıp dağın zirvesinden bıraktığımız sevgi, yuvarlanıp koca bir çığ olduğunda tüm hayatımızı kaplayacaktır. Sevgi, onu vermede hoyrat olunabilecek bir duygu. Geldiği yeri bilirsek ve dönüşünün yine insanın kendisini memnun edeceğini, zaten ortada ne koşul ne karşılık kalır.
Sevgiyle kalın.
Instagram
Sevgi neydi sevgi emekti, şimdi seveni s*kerler,s*keni severler.Acı ama gerçek….
En çok son paragrafı sevdim. Yüreğine sağlık ablacımm. @meftuncaa seni seviyor.❤️
sanırım sevgiyi alınıp verilen bir şey olmaktan çıkarmak, ben sevginin ta kendisiyim demek işe yarayabilir.