Markaların en büyük yanılgısı şu: “Konuşmazsam tarafsız kalırım.”
Oysa günümüzde sessizlik çoğu zaman kayıtsızlık olarak algılanıyor.
Bunu futbol taraftarlığından da biliyoruz. Derbi maçında hakem skandal bir karar verdiğinde kulüp yönetimi açıklama yapmazsa taraftar ne der? “Bizim kulüp suskun, demek ki umursamıyor.” Yani sessizlik taraftar için de müşteri için de “tarafsızlık” değil, “kayıtsızlık” olarak okunuyor.
Kriz Zamanları: Markaların Karakter Testi
- Dünya’dan Örnek: #BlackLivesMatter
ABD’de George Floyd protestoları sırasında birçok global marka #BlackLivesMatter hareketine destek verdi. Nike, “For Once, Don’t Do It” sloganıyla tarihî bir kampanya yayınladı; Apple ve Google bağışlarla duruşunu gösterdi.
Sessiz kalan markalar ise Squid Game’de kırmızı ışıkta kıpırdayan yarışmacılar gibi tek tek elendi. Özellikle Z kuşağı gözünde “duyarsız” etiketi, yıllarca yapacakları reklamlardan daha güçlü kaldı.
Çevre ve Sürdürülebilirlik Vakaları
H&M, Zara gibi fast-fashion devleri uzun süredir çevre konusunda baskı altında. Bazıları “daha yeşil üretim” vaatleriyle gündeme gelirken, bazıları da greenwashing (yalancı çevrecilik) suçlamalarıyla eleştirildi.
Tüketici artık sadece etiket fiyatına değil, “sen gerçekten bu dünyayı önemsiyor musun?” sorusuna yanıt arıyor. Bu, Don’t Look Up filmindeki gibi: herkes göğe bakıp felaketi görürken markanın “bizim koleksiyon harika” demesi, izleyicide sahicilik yaratmıyor.