Sesil Aktürk Yazio: Aşk, Amor, Amour, Liebe, Love…

Sana koşuyorum bir vapurun içinde

Ölmemek, delirmemek için

Yaşamak; bütün adetlerden uzak

Yaşamak…

Sait Faik

Aşk nedir?

Sevgi, neşe, barış, bireysel gelişimden bahseden ve herkese iyi davranmakla övünen pek çok insan; birbirine şiddet uygulayarak kin, öfke ve açgözlülüklerini açığa vururken, gerçekten aşk her yerde midir?

Tarih boyunca filozoflar aşka çeşitli yorumlar getirmiş. Örneğin Platon’a göre aşk “mutlak adanmışlık” duygusu. Ama bu adanmışlık ne iyilik ne de özveri, yalnızca kendini karşılıksız bırakmak. Ona göre tinsele dönüşen ve karşılığı sorgulanamayan aşkın dışında mutlak adanmışlık yoktur.

Freud’a göre cinsel içgüdünün türevi; saf cinsellikte bulunmayan sevgi ve şefkat boyutu var.

Aristoteles ise dostluk üzerinden tanımlıyor ve asıl anlamdaki bir dostluğun aşırı seviyede olmasına aşk diyor.

Spinoza “ havaya atılan bir taş düşünebilseydi, kendi isteği ile yere düştüğünü sanırdı” diyor. O halde aşk aslında bir mecburiyet mi?

Bana göre ise ‘stirke’ yani bir nevi aklımda sonlu olan cümlelerin, sonsuz olan cümlelerle yeniden biçimlenmesi. Michelangelo’nun Sistine Şapeli’ndeki eşsiz freskinde olduğu gibi sinapslarımın orjin tarafından re-charge edilmesiyle farklı bir hız ve alanda, bağımlılıklarımdan, sınırlayan duygu ve düşüncelerimden uzakta hayatın nefesini iliklerimde hissedebilmek… Evettt…Parlaklığını kaybetmiş yıkık dökük hantal duygular yerine; gün doğumunu kuşların cıvıltıları ve çiçeklerin baş döndüren kokusu eşliğinde karşılamak. Bu sebeple yaralarım bile aşktandır.

Sınırlarının “mükemmelliği” ile kabarıp duran fani bir nefesle hayata dokunmak zorunda kalmak, ötesini keşfedememek; gökyüzünün mavisini, ayı, güneşi, yıldızları, yağmuru, unutmak, kuşları, ağaçları… Solan bir fotoğraf gibi varlığın da hayal meyal bir tasara dönüşmesi korkunç bir şey olmalı…

Aşka atfedilen bunca şarkı şiir, roman, fotoğraf karşısında insan kısa ömürlü olmayı nasıl içine sindirebilir?

Yaşama arzusunu, sevmek ve sevilmek için çırpınışlarını, sızlatan özlemlerini anlatan notalarda, tutkunun en derinini hisseden yüreğin vuruşları duyumsamadan yaşamayı nasıl kabul edebilir?

Örneğin Shane Mac Gowen ve arkadaşlarının insanı sihre banıp, yaşamı daha derinden keşfetmeye heveslendiren 2011 imzalı “I Put A Spell On You” yorumundan sonra kelebekler gökyüzüne kanat çırpmaz mı?

Aslında Shane Mac Gowen ve arkadaşlarını bir araya getiren, 2011 Haiti’de ve dünyanın birçok fakir ülkesinde yaşanan yoksulluğun ve yoksunluğun yarattığı trajediydi. 2011 Dünya için talihsiz yıllardan biriydi ve Haiti deki doğal afetlerde 200.000 kişi yaşamını yitirmiş birçoğu evsiz kalmıştı. Diğer yandan yoksulluk sebebi ile Afrika’nın birçok ülkesinde açlığa bağlı sağlık sorunları ve bebek ölümleri artıyordu. Halkların çaresizliği, İrlanda asıllı Shane MacGowen ve şimdiki eşi gazeteci Victoria Clarke’ı harekete geçirdi. İkili arkadaşlarını ve ortaklarını aradı.

Gelirinin Haiti’de dâhil olmak üzere dünyanın fakir ülkelerindeki ihtiyaç bölgelerine yardım sağlayan CONCERN’e gideceği şarkının kaydı için; “Nick Cave”, “Bobby Gillespie” “Glen Matlock””Johnny Deep””Chrissie Hynde” “Paloma Faith” “ElizeDOolittle”ile birlikte stüdyo sürecini başlattılar.

Popüler İçerikler

Galatasaray'ın Yıldızı Osimhen İçin Fenerbahçe Napoli ile Temasa Geçti
Çanakkale'de AK Partili Belediyenin Tepki Çeken Atatürk Afişi Kaldırıldı!
Türkiye'de 9.05'te Hayat Durdu! Atatürk'e Saygı Duruşu!