Sesil Aktürk Yazio: Anna Karenina

Dünya edebiyatında çok özel bir yere sahip olan ve ona başyapıtlarını kazandıran Modern Rus Edebiyatı ile erken yaşlarda karşılaştım.

. İnsanın duygu ve düşüncelerini koşullar içindeki tepkilerini anlatımıyla hayranlık uyandıran Dostoyevski, “Rus Gerçekçi Edebiyatı”nın en önemli temsilcilerinden olduğu kadar; bir eğitimci, filozof olarak da bilinen Tolstoy’un kaleminden hayatıma damlayan mürekkep hala aynı yoğunlukta.

Neredeyse iki yüzyıl öteden gelip beni inciten, zorlayan kafamı karıştıran ve çoğunlukla bitmek tükenmek bilmeyen sorgular ve seçimlerle karşı karşıya bırakan bu yazarların yarattığı dünyamda, hala denge kuramadığım oksimoronlar arasında gidip geliyorum. Gündelik hayatımda hemen her an yanımda taşıdığım Karamozof Kardeşler, İnsancıklar, Uyandırılmış Toprak, Suç ve Ceza ve elbette pek çok açıdan vazgeçilmez olan Anna Karanina…

Anna Karanina 125 farklı yazarın belirlediği bir listede zamanımıza kadar yazılmış en iyi roman olarak görülmüş. XIX. yüzyılda belirli aralıklarla çıkan “Rus Habercisi” adlı dergide 1873 ve 1877 yılları arasındaki dönemde basılmış olan romanda, dürüst bir evliliğin mutluluğu ile yasak aşkın düş kırıklıkları karşılaştırılmakta. Aynı zamanda toplumsal sınıf farklılıkları ve bu farklılıkların yarattığı yaşayış biçimleri, Rusya’da kadınların durumu, eğitim reformu, hayat beklentisi, aşk, sadakat, tutku, kıskançlık gibi temaları işleyen hikâyenin konusu söyle;

Bütün mutlu aileler birbirlerine benzer, her mutsuz ailenin mutsuzluğu kendine göredir…

1874 yılında Rus İmparatorluğunda yaşayan, Prenses Darya,  sadakatsiz kocası Prens Stephan Oblonsky’e,  sosyetedeki adıyla Stiva, onunla aynı evde yaşayamayacağını bildirir.

“Marden Divan”da günlerini geçirmekte olan Oblonsky, sonunda Dolly’i ikna etmesi için, kocası Alexei Karanin ve oğlu Seryozha ile birlikte yaşayan kız kardeşi Anna Karanina’yı Moskova’ya çağırır.

Bu sırada sosyetenin kırsal yaşamı, şehir yaşantısına tercih etmesi sebebi ile alaya aldıkları, Stiva’nın eski arkadaşı Konstantine Levin ziyaretine gelir.

Levin, seçkin birçok delikanlı gibi Stephan Arkadyiç’in 18 yaşındaki baldızı Kitty Sçerbatskaya’ya âşıktır. Stiva, Levin’i evlenme teklifi etmesi için teşvik eder ama Kitty zengin bir subay olan Kont Alexei Vronsky ile evlenmeyi umduğu için reddeder.

Aile yaşantısı nedir hiç bilmeyen Vronsky’nin annesi, sosyetenin ışıltılı isimlerinden biridir. Babasını hemen hemen hiç hatırlamaz. Soyluların çocuklarının eğitim gördüğü bir okulda eğitim gören ve oradan genç ve parlak bir subay olarak çıkan Vronsky, zengin Petersburg’lu askerlerin hayatına dalar. Kitty’le ilgili hareket tarzının belli bir adı olduğunu, buna, evlenme niyeti olmadan genç kızları baştan çıkartmak dendiğini, kendisi gibi parlak gençlerin arasında alışılagelmiş çirkin davranışlardan biri olduğundan bihaber olan Vronsky, bu zevki ilk kendisinin keşfettiğini sanır ve keşfinin tadını çıkartır.

Evlilik ise onun için gerçekleşmesi olanaksız bir şeydir.

Görkemli bir şey olurdu yenebilsem dünyevi tutkularımı;

Ama bunları başaramasam bile mutluluk duyardım…

Hayatın bütün çekiciliği,

Bütün güzelliği gölge ve ışıktan meydana geliyor.

Tren istasyonuna annesini karşılamaya gelen Kont Vronsky kompartımandan çıkmak üzere olan Anna Karanina ile karşılaşır ve kompartımanın kapısında yana çekilip yol verir. Anna trende, Kontes Vronskya ile tanışmış ve yol boyunca hayattan, oğullarından, aşk ve cesaretten bahsetmişlerdir. Tam vagona girecekken Kont ona bir kez daha bakma isteği duyar bunun nedeni, çok güzel olması, tüm bedeninde görülen güzellik ve gösterişsiz zarafet değil sevimli yüzünün ifadesinde özellikle hoş bir şeyin olmasıdır.

Kısa süre içerisinde Anna Moskova’ya gelmesine neden olan durumu başarıyla tamamlar. Stiva ve Dolly Fransız mürebbiyenin yarattığı fırtınadan el ele çıkarlar. Eve dönme zamanı gelmiştir.

Ama büyük baloya katılması için ısrar edilince Anna itiraz edemez ..

Filmin müzikleri ise insanın aklını başından alan cinsten.

Ruhun özgür kalmasını ama bir yandan çaresizliğini, esaretini kutlayan kemanlar kalbinizi titretiyor ve ona her notada âşık oluyorsunuz. Müzikler, İtalya’nın Pisa kentinde doğan Dario Marinelli imzası taşıyor.Müzikle iç içe bir aileden gelen ve erken yaşlarda piyano çalmaya başlayan Marinelli, Floransa ve Londra’da kompozisyon eğitimi aldı. Guildhall Müzik okulun’da bir yıl lisansüstü besteci olarak çalıştıktan sonra, 1997’de mezun olduğu Londra’daki Ulusal Film ve Televizyon Okulu’nda üç yıllık lisans programına başladı. Çeşitli projelere katıldı, konserler, çağdaş bale ve tiyatrolar için besteler yaptı.

Pride & Prejudice, Ailsa, Pandaemonium gibi filmlerde dâhil olmak üzere birçok film ve TV projesi için beste yaptı. Ardından Atonement, The Soloist, Anna Karanina ve Darkest Hour besteleri geldi.

Atonement ile Altın Küre Ödüllerinde En İyi Orijinal Müzik ödülünü alan Marinelli, Anna Karanina ve Pride & Prejudice filmleri için yaptığı bestelerle Akademi ödüllerine aday gösterildi. 2018 yılında Transformers film serisinin altıncı filmi Bumblebee’ nin müziklerini besteleyen 57 yaşındaki Marinelli konser, tiyatro ve bale müziği yazmaya devam ediyor.

Film besteciliği ile ilgili 2019 tarihli bir makalesinde “Profesyonel olarak müzik yazmak hele medyada yer alan bir besteci olarak çalışmak, başa çıkılması en zor şeylerden biri. Oldukça savunmasız bir konumda kalıyorsunuz ve kesinlikle korkaklara göre değil; başarılı bir şekilde devam edebilmek için kişinin acının tadını çıkartması gerekiyor.”

Popüler İçerikler

Berfu ve Eser Yenenler'in 3. Kez O Ses Yılbaşı'na Katılmaları Tepki Topladı
Tolunay Kafkas, "El Sıkmama" Olayına Müdahil Oldu: Hedefinde Volkan Demirel Var
Sosyal Medyada Süren Öğretmenlik Tartışması: Az Çalışıp Çok mu Maaş Alıyorlar?
YORUMLAR
18.11.2021

Tebrikler

SEN DE YORUMUNU PAYLAŞ