80'li yıllarda doğmuş, çocukluğunu doyasıya yaşamış insanların pek çok sevdiği, tanıdığı Serhat Hacıpaşalıoğlu ile tatlı bir muhabbete büründük. Sizleri hem biraz geçmişe götürüp hem de yepyeni tüyolarıyla buluşturalım istedik!
80'li yıllarda doğmuş, çocukluğunu doyasıya yaşamış insanların pek çok sevdiği, tanıdığı Serhat Hacıpaşalıoğlu ile tatlı bir muhabbete büründük. Sizleri hem biraz geçmişe götürüp hem de yepyeni tüyolarıyla buluşturalım istedik!
İstanbul doğumlu bir Karadenizli 😄 Akrep burcu. Alman Lisesi ve İ.Ü. Diş Hekimliği’nde eğitimler tamamlandı. Televizyon dünyasına ilk adım RİZİKO yarışma programıyla atıldı. Hem sunucu, hem prodüktör olarak 1.000 bölüm... Bu dönemde pek çok ödül: en iyi sunucu, en iyi yarışma vs… Uluslararası müzik yaşantım Viktor Lazlo ile yaptığım 'Total Disguise' adlı düet ile başladı. Başta Yunanistan olmak üzere pek çok ülkede listelere girildi… Ve müzik serüveni her zaman hedeflediğim uluslararası arenada devam ediyor.
Çok keyifli bir dönemdi. Dünyanın en popüler bilgi yarışması olan JEOPARDY’nin Türkiye versiyonuydu RİZİKO. Tüm hafta yayınlanacak 5 bölümü, bir günde çekiyorduk. Sunuculuk çok keyif aldığım bir iş. Özellikle o dönemlerde, klasik sunumun dışında bir tavır sergilediğim için, akıllarda kalan bir şeye imza attığımı düşünüyorum. Dile kolay, 1.000 bölüm çektik ve yayınladık. Riziko, bana kendimi daha iyi tanıma fırsatı veren, bugün de büyük bir gururla ve zevkle hatırladığım bir iş. Benden sonra farklı versiyonları çekilmesine rağmen, seyirci tek bir “Bay Riziko”yu benimsedi. Tabi bu da gururumu okşayan bir durum. 😄
Liseler arası müzik yarışması konseptini farklı bir platforma oturtup, gençlerle bir arada olmaya başladığımız yıllarda, artık fiilen var olmayan KASDAV (Kadıköy Belediyesi Sağlık Sosyal Dayanışma Vakfı), attığımız adımlarda bizim yanımızda durmuştu. Zamanla pek çok genç, açılımını bilmese de, yarışmayı bu adla anar oldu . Hesaplamadan bir marka yarattık aslında...😄 Zaman içinde yollar ayrıldı ve zaten patenti de bana ait olan ve benim prodüksiyonu üstlendiğim yarışma, yoluna büyüyerek devam etti. Son 5 yıldır Vodafone Feezone sponsorluğunda tüm Türkiye’yi kucaklayan, sadece Türkiye’nin değil, dünyanın en önemli gençlik etkinliklerinden biri oldu. Genç yetenekleri izlemek, keşfetmek ve onlara yol göstermek, benim için büyük bir zevk. Onlarla yıllar içinde aramda çok özel, güvene dayalı bir bağ oluştu. Sayelerinde ben de her zaman bir liseli ruhuyla yaşama bakabiliyorum.
Önce halk dansları, ardından yurt dışında sportif salon dansları… Dans bir yaşam biçimi. Kendinizi ifade ettiğiniz bir platform, bir terapi. Benim için vazgeçilmez. Geçmiş yaşantılarımın birinde önemli bir dansçı olma olasılığım yüksek 😄 80’lerde Amerika da olsaydım, Stüdyo 54’ten çıkmazdım herhalde. Her sosyal ortamda beni dans pistinde görebilirsiniz… Bir kız arkadaşım benim için bir ortamda, İstanbul’un en iyi dans eden erkeği demişti… Vallahi, hoşuma gitti bu söz 😄
Bireysel başarıların arkasında da ekip olduğu için, her yerde ekip işi derim… Kendi çalışmalarımda, müzik, TV ya da bir başka konu olsun, her zaman işinin en iyileriyle bir araya gelmişimdir. Bu beni çok daha kuvvetli kılar. Kaldı ki, paylaşmayı çok severim. Mutluluklar ve başarılar paylaştıkça büyürler. Caprice The Show gibi projeler ise benim göz bebeğim çalışmalar. Yetenekli insanları bir araya getirip onlarla denenmemişi yapmak ve bunu seyirciye beğendirmek beni çok heyecanlandırıyor.
Çok seyahat ettiğim doğru. Çocukken, hep seyahatin hayatımda önemli yeri olmasını hayal ederdim. Demek ki hayaller gerçekleşebiliyor. 😄 Ama bazen çok yorulduğumu düşünüyorum uçaklarda... Yine de sürekli bir yerleri keşfediyorum. Seyahat tüyolarına gelince, ben ilk gittğim yerlerde müze, müze dolaşmam. Bu müzeleri sevmediğim anlamına gelmemeli. Tam tersine. Ama zamanı var. Her gittiğim yerde, öncelikle hayatın içine karışmak isterim. Yolları bulabilmek, insanlarla tanışmak aidiyet duygusunu daha hızlı artıran faktörler. Müzeleri ve tarihi yerleri zaten tüm kitaplar yazıyor. Herkesten öğrenebilirsiniz açılış kapanış saatlerini. Ben size nerede en iyi Tiramisu yiyebilirsiniz, en güzel dans müziği nerede çalıyor gibi günlük yaşamdan kesitler sunabilirim.
3'le sınırlamak imkansız! Çok zor. O kadar çok şey var ki…. Bir kere tatlı seviyorsanız Cafe Angelina da muhakkak Mont Blanc yemelisiniz. Daha iyisi dünyanın hiçbir yerinde yok 😄 Çok turistik gelebilir, ama revü diye adlandırabileceğimiz paris kokulu şovlardan birini muhakkak izleyin. Lido buna bir örnek. Tabi çok çeşitleri var. Ve tabi, klasik bir konser salonu, ama Olympia'da bir konser izleyin, şanslıysanız ve kulise geçebiliyorsanız, konser sonrası kuliste yer alan Bar Marylin'de bir şeyler için…
Fransa’yı sadece Paris olarak algılamamak lazım. Bu yüzden 3 yer belirlemek yerine önerim, vaktiniz varsa, harita üstünden bir yol çizerek, kuzeyden güneye bir seyahat yapmanız. Her yerde hayattan zevk alan insanlarla karşılaşacaksınız.
Yaz tatili için favorim Yunan adaları ve içlerinden de Mykonos. Başka bir dokusu, atmosferi var. Sizi hep gülümsetiyor ve mutlu ediyor. Ve bu adada hala dans edebiliyorsunuz. Türkiye'deki tatil yerlerinde dans buzdolabına kaldırılmış gibi. Berlin, kültürel bir seyahat için çok fırsat sunan bir şehir. Özellikle doğu tarafında vakit geçirmek lazım. Çok önemli bir metropol oldu ve sürekli gelişiyor. Gece hayatı da oldukça renkli. Bunun dışında, İspanya benim favori ülkemdir. Madrid, hayran olduğum ve kendimi çok iyi hissettiğim bir şehir. İspanyol kültürünü, müziğini çok sevdiğimden, günler nasıl geçiyor anlamıyorum bile...
Geçmişle yaşamam. Anılarım değerlidir ama hep geleceğe bakarım, bu yüzden umudumu en zor durumlarda bile kaybetmem. Tabiki korkularım var, hem de çok... Sonuçta insanız. Ama korkularımı hayatımın merkezine yerleştirmem. Sağlıktan önemlisi yok. Sağlıklı olalım, her şeyin çözümünü buluruz. Hayata, bana verdikleri için şükrederim. Kendimi seviyorum, ancak kendini seven insanların başkalarını da sevebileceğine inanıyorum.
tüm yaz bu şarkıyı radım :D abi süper şarkı :D
Türkler adına gurur verici ♥
15 16 sene önce çekilmiş bir müzik klibi vardı, sanki % 70 aynı