Serdar Ekrem Şirin Yazio: Statüm Beni Endişelendiriyor

Hepimiz statüleri elde etmek ve onları korumakla ilgili bir telaş içindeyiz. Çünkü bize hep daha ileriye gitmemiz öğütleniyor. Daha fazlasını istiyor, hakkımız olduğuna inanıyoruz. Neden hakkımız? Çünkü el âlemde varsa bizde de olmalı hem neyimiz eksik? 

Eldekiyle yetinmek dedelerimizin söylediği ama zamana ayak uyduramamış sözler olarak geçmişte kalmış gibi geliyor. Minnettar olmak bi ara aklımıza geliyor ama o sırada birinin Instagram paylaşımını görüyor hemen kıskanıyor ve bende niye yok diye hayıflanıp eldekileri unutuyoruz. Yerimizde durmak bize dinginleşmek ve dinlenmek için bir fırsat olarak değil olduğumuz yerde saymak gibi geliyor ve bu da kaygılarımızı artırıyor. 

Alain de Botton müthiş kitabı Statü Endişesi’nde sevgisizlik, beklenti, meritokrasi, bağımlılık ve snobluğu endişenin kaynakları olarak anlatır. Bu sebeplerin hepsi bir eksikliği gizler ve özgüvenden yoksun insanlarda bulunur. Kıyaslamanın çok kolaylaştığı günümüzde hepimiz bu sebeplerden az ya da çok nasipleniyoruz. Bizi geçtik çocuklar ve gençlerde geri dönüşü olmayan yaralara sebep oluyor. 

Alexis Tocqueville 1831’de Amerika’ya gidip “dünyanın gelecekteki şekli ve mizacı” üzerine 9 ay çalışıyor. Zamanla sınıf farklarının ortadan kalkacağını ve insanların hayattan beklentisinin sınırsız olacağını ve bunun sorunlara yol açacağını yazmış. Son iki yüzyıldır birçok ülke giderek zenginleşti. Daha da fakirleşen ülkeler de var malum. Bu bolluk, olanakların artması, her şeyin daha ulaşılabilir olması, fırsatların ortaya çıkması, paranın hızlı dolaşımı anlamına geliyor ama aynı ölçüde mutluluğumuz artmıyor. İstediğimiz bir şeye sahip olduğumuzda anlık bir tatmin yaşıyoruz ama devamı gelmiyor çünkü elde etmek için peşinden koştuğumuz başka başka şeyler var. Elimizdekiyle yetinemiyoruz.

Toplumda insana statü kazandıran şeyler de sürekli değişiyor. Geçmişte insanlar birçok değişik nedenden dolayı yüksek statü ile mükâfatlandırılıyordu. 21. yüzyılda ise moda, iş, spor veya hepsi birden statünün sembolü haline geldi.

Dünyanın son yirmi yılını bir kelimeyle ifade edecek olsak bu “daha” olurdu. Elimizdeki bir türlü kâfi gelmiyor, başkalarındakilere bakarak hep daha fazlasını istiyoruz. Daha çok para, kıyafet, araba, ev derken doymuyoruz da. Bir beyaz yakalı terfi aldığında ya da iş değiştirdiğinde olanakları, maaşı üç katına çıksa bile tatmini üç ay sürüyor ve sonrasında elindekini beğenmemeye başlıyor. Çünkü hep bi yukardakine öykünüyor. 

Her şey aslında bizim iyiliğimiz için gelişiyo, ilerliyo varsayıyoruz ama öyle olmuyor. 

Şartlarımız çok daha iyi olduğu halde kendimizi önemli hissetmemiz ve başarılarımızla ilgili daha fazla endişeye sahibiz. Bi çeşit huzursuzluk, hoşnutsuzluk, memnuniyetsizlik tüm insanlığı kaplamış durumda. Bunda sosyal medyanın etkisi çok çok fazla. Başkalarındakini gördükçe hep bir eksiklik hissediyoruz. Etrafımızdan biri daha iyi bir işe kavuştuğunda, daha büyük bir eve geçtiğinde, daha güzel bir araba aldığında kıskanıyoruz ya da imreniriz ve bu insanlar genelde bizle statü olarak daha eşit olduğunu düşündüğümüz insanlar. 

Ne zaman elimizdekiler yeterli geliyor bize? Zengin ve refah içinde olduğumuzu başkalarının durumuna bakıp kıyas yaparak anlıyoruz daha çok. Ve bunu bizden uzakta erişilemez kişilerle değil daha çok çevremizdekilerle karşılaştırarak yapıyoruz. Yani arkadaşlarımız, meslektaşlarımız, komşularımız, akrabalarımız. Yani başarılı hissetmemiz çevremizle ilintili. Neden başarılı olmamız gerekiyor bu bir muamma. Bu herkesin hayatında bir hedef ama bedelinin ne olacağını kimse hesap etmiyor.  

Statü sahibi olmayı neden bu kadar istiyoruz? Muhtemelen bizim kendimize olan saygımız diğerlerinin bize duyduğu saygıyla çok bağlantılı. Diğerlerinin bizi nasıl gördüğü konumumuzu belirliyor. Dışlanmaktan ve bunun başkalarının bizi nasıl gördüğünü değiştirmesinden korkuyoruz. Terfi alamayacağız diye endişe ediyoruz. Bekletilmekten kaygı duyuyoruz. İş arkadaşlarımız hatta yakın dostlarımız bizden daha başarılı olacak diye kaygılanıyoruz.

Peki bu endişelerden kurtulmak mümkün mü? Sizden sır çıkmaz ya buyurun birkaç not.

— Evin, araban, işin, kıyafetin, takipçilerin, giydiğin markalar, internetteki imajın statünün değil bizzat o statüyle ilgili duyduğun endişenin kendisidir. Senin kozmetik hâlini göstermek için düştüğün bir tuzaktır. 

— Her istediğini yapamazsın bu hayatta, klişe ama bu böyle. 

— Her gördüğün istersen elindekini kaybedersin. 

— Bulunduğun durumu reddederek bir yere varamazsın. 

— İyi zannettiğin şey sana iyi gelmeyebilir. Seni mutlu etmeyebilir.  

— Kontrolün dışındaki olayların derdine düşüp zaman ve enerjini onlar hakkında düşünerek harcamanın hiçbir faydası yoktur. 

— Modern dünya bize insanların eşit haklara ve fırsatlara sahip olduğunu söyler ama böyle değildir. 

— Başarılı olmak görece bir kavramdır, başkalarına göre başarılı görünme derdine düşme. 

— İnsanlar ne düşünür? Sorusunu aklından çıkar. 

— İnsanın başına ne gelirse çok düşünmekten gelir, mümkün olduğunca an’da kalmaya çalış. 

— Instagramda fazla geçirdiğin her dakika sana endişe olarak döner. 

— Kendini değerli hissetmek için başkalarının sözcüklerine ihtiyaç duyma hiçbir zaman.  

— Tanınan biri olmak bir statü değildir, sen işini yaparsın sonucunda bilinirsin eyvallah ama takipçi kazanmak için kasarsan, ben burdayım diye her yerde yırtınırsan kaygını çok belli edersin. 

— Başkalarının belirlediği statülere sahip olmak seni onlar gibi yapar, sen olmaktan ne kadar uzaklaşırsan endişen o kadar artar. 

—   En güzel statü insan olabilmektir, gerisi süslü, bol kozmetikli ve aldatıcı hikayelerdir. 

Şimdi söyle mutluluğun katili endişeyi yenmek çok mu zor? 

Twitter

Instagram

Popüler İçerikler

Çiçekten Para Mı Kazanacaksın Deyip Güldüler: Şimdi Bir Kilodan 500 Bin Lira Kazanıyor
'Atatürk' Yorumu Büyük Tepki Çekmişti: İlber Ortaylı'dan Daron Acemoğlu'na Tarih Dersi!
MasterChef Beyza Şiddete Uğradığını İtiraf Etti: "Yüzüm Yanınca Bu Yüzden Üzülmedim!"
YORUMLAR
13.10.2020

reis hepsini okumadım ama statü kuralları sürekli olarak değiştiği doğru eskiden hamburger yemek lüks sayılırdı şu an sıradan geçiştirici gibi oldu telefon sahibi olmak lükstü şu an ilk okul çocuklarında bile telefonun kralı var eskiden marka ayakkabı lükstü şu an markasız giyinmek nerdeyse imkansız ancak durum öyle kötüye gidiyorki bu güne kadar böyle geldi sonrasında gene lüks sayılacak gibi duruyor öyle ki çay dahi 11 12 lira olmuş. vaziyette lüks harcama haline gelmiş durumda telefonlar desen 10 binden aşşa yok sıradan sayılan hamburgerler ki burgerking falan 30 liraya menü satıyor lan ben birkaç sene önce para biriktirirdim 30 liraya lüks bi hamburgerin tadına bakmak için ki çok pahalı gelirdi kimseye söyleyemezdik yediğimizi ayıp olur diye gel gelelim bu gün insanlar yediğini ve sonrasını dahi paylaşır hale geldi ben çok merak ediyorum geleceği

SEN DE YORUMUNU PAYLAŞ